Geriatrik Acil Tıp Çalışma Grubu
  • Geriatrik Acil Tıp ÇG
    • Hakkımızda
      • Tarihçe
      • Vizyon, Misyon ve Tanımlar
      • Amaç ve Hedefler
      • Görevler
      • Bağlantılar
    • Kurullar
      • Yürütme Kurulu ve İletişim
      • Üyeler
    • Belgeler
      • Yönerge ve Diğer Belgeler
      • Faaliyet Raporları
      • Kılavuz ve Rehberler
      • Raporlar
  • Yazılarımız
  • Etkinliklerimiz
    • Kurslar
    • Sempozyum ve Kongreler
    • Sosyal Etkinlikler
  • Etkinlik Takvimi
  • İletişim
TATD Giriş Sayfası | Aidat Ödemesi | Aidat Ödemesi
Geriatrik Acil Tıp Çalışma Grubu
  • Geriatrik Acil Tıp ÇG
    • Hakkımızda
      • Tarihçe
      • Vizyon, Misyon ve Tanımlar
      • Amaç ve Hedefler
      • Görevler
      • Bağlantılar
    • Kurullar
      • Yürütme Kurulu ve İletişim
      • Üyeler
    • Belgeler
      • Yönerge ve Diğer Belgeler
      • Faaliyet Raporları
      • Kılavuz ve Rehberler
      • Raporlar
  • Yazılarımız
  • Etkinliklerimiz
    • Kurslar
    • Sempozyum ve Kongreler
    • Sosyal Etkinlikler
  • Etkinlik Takvimi
  • İletişim
  • Üye Girişi
Pazartesi, 21 Temmuz, 2025
Son Yazılar
Yaşlı Hastada Kanamalar ve Şok Durumuna Yaklaşım
Yaşlılarda İdrar Yolu Enfeksiyonlarında Tanısal Sorunlar
Yaşlılarda Klinik Kırılganlık Ölçekleri ve Mental Değerlendirme Araçları
Yaşlı İstismarı ve İhmali
Yaşlı hastada 3D (Deliryum – Demans – Depresyon) Tanısı Koymak Kolay...
Geriatrik Hastalarda Sıvı – Elektrolit Bozuklukları
Yaşlı Hastada Yaşam Sonu Sorunları Ve Yönetimi
Acil Servise Vertigo İle Başvuran Yaşlı Hastaların Yönetimi
Yaşlı Hastada Kafa Travması: “Hangi Noktalarda Hata Yapıyoruz?”
Geriatrik Aciller: Son 5 Yılın En Çok Atıf Alan Makaleleri
Geriatrik Acil Tıp Çalışma Grubu
Geriatrik Acil Tıp Çalışma Grubu
Aidat Ödemesi
  • Geriatrik Acil Tıp ÇG
    • Hakkımızda
      • Tarihçe
      • Vizyon, Misyon ve Tanımlar
      • Amaç ve Hedefler
      • Görevler
      • Bağlantılar
    • Kurullar
      • Yürütme Kurulu ve İletişim
      • Üyeler
    • Belgeler
      • Yönerge ve Diğer Belgeler
      • Faaliyet Raporları
      • Kılavuz ve Rehberler
      • Raporlar
  • Yazılarımız
  • Etkinliklerimiz
    • Kurslar
    • Sempozyum ve Kongreler
    • Sosyal Etkinlikler
  • Etkinlik Takvimi
  • İletişim
Copyright 2024 - All Right Reserved
GenelTATDakademik

Geriatrik Hastanın Acil Servis Başvurusundaki Triyajı

taradından Çağlar Kuas 31 Temmuz 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Acil Servislerde yaklaşık %25 oranında yaşlı hasta başvurusu bildirilmektedir. Son yıllarda acil servislerin ve hasta bakımının yaşlı hastalara göre uyarlanması gerektiği vurgulanmaktadır (1). Geriatrik hasta yönetiminin diğer yetişkinlere göre farkları; hayati riski belirleyen, kritik hastalığın özelliklerini maskeleyen ilaçların sıklığı ve artmış komorbiditeleridir. Ayrıca, yaşlı yetişkinler genellikle non-spesifik şikayetleri olan, bilinç değişikliğine, ek hastalıkları ve çoklu ilaç kullanımına sahip ve mortalite oranları daha yüksek olan hastalardır (2). Tüm bunlar nedeniyle, bu hastalar yetersiz triyaj riski altındadır ve bu risk yaş ile artmaktadır (3).

Triyaj kelime anlamı ile ayrıştırmak, seçmek ve öncelik tanımaktır. Acil servislerde kritik hastayı tanımak erken tedaviyi başlamak için başvuru anından hastanın sonlanımına kadar süregelen bir triyaj hali mevcuttur (4). Acil servise başvuran hastaların önceliğini belirlemek, mevcut kaynakları verimli bir şekilde planlamak, geçerli ve güvenilir bir triyaj sistemi gerektirir. “Undertriage”, yetersiz derecede düşük bir triyaj seviyesini tanımlar, belirlenmiş yetersiz triyaj oranları için bir eşik yoktur ancak %10’dan az olması beklenmektedir. Yaşlı hastalar yetersiz triyaj için risk altındadırlar (5).

Triyaj sistemleri olarak tüm dünyada yaygın olarak Acil Durum Şiddet İndeksi (ESI) ve Manchester Triage Skoru (MTS) kullanılmaktadır. Ancak kronik hastalıkları, vital parametrelerin güvenilir olmayışı, triyaj skorlama sistemlerinin yaşlı hastalarda yeterli olamayabileceğini düşündürmektedir. Nüfusun yaşlanması, kronik ve karmaşık bakım gerektiren yaşlı hastaların sayısı arttıkça sağlık bakım sistemlerini yeni algoritmalar geliştirmeye zorlamaktadır.

Literatür incelendiğinde geriatrik hasta triyajında; Kanada Triyaj ve Keskinlik Ölçeği (CTAS), Manchester Triyaj Sistemi (MTS) ve Acil Durum Şiddet İndeksi (ESİ), Ulusal Erken Uyarı Skoru (NEWS) gibi ölçeklerin sıklıkla kullanıldığını görülmektedir (5,6). 

Kırılgan yaşlı hastaların yüksek mortalite risk taşıdığının kanıtlanması ile acil serviste triyaj aracı olarak kullanımını gündeme getirmiştir. Klinik Kırılganlık Skoru (CFS) triyajı belirlemede sıklıkla çalışmalara dahil edilmektedir. Benzer şekilde yaşlı hasta tarama araçları olan Risk Altındaki Yaşlıların Belirlenmesi (ISAR), Triyaj Risk Tarama Aracı (TRST) ile triyajda kritik hasta belirlenmeye çalışılmıştır. 

Kanada Triyaj ve Keskinlik Ölçeği (CTAS), hızlı hasta değerlendirmede doğru ve güvenilir bir araç olarak kabul edilmektedir. Güvenilirliği ve geçerliliği hem çocuklarda hem de yetişkinlerde kanıtlanmıştır. Yaşlı hastalar için geçerliliği yüksek bulunmuştur. Özellikle şiddeti kategorize etmek ve acil hayat kurtarıcı müdahaleye ihtiyaç duyan yaşlı hastaları tanımak için yararlı bir araçtır. Yapılan bir çalışma CTAS ölçeğinin, yaşlı hastaların ciddiyeti ve kaynak kullanımı belirlemede güçlü olduğunu göstermektedir. 65 yaş üstü yaşlı hastalarda CTAS düzeyi ≤ 2 ile acil hayat kurtarıcı müdahale kullanımı %97,9 duyarlık ve %89,2 özgüllüğe sahip olup, acil hayat kurtarıcı müdahale için yüksek öngörülebilirliğe sahiptir (7). CTAS uygularken yaşlı hastaların değişen fiziksel özellikleri (kardiovasküler, pulmoner ve termoregülatuvar) dikkate almayı vurgulamaktadır. Ağrı karakterinin ve özellikle skorlarının genç erişkinlere göre daha düşük olduğu bilinmelidir. Ciddi patolojiler hafif şikayetler ile prezante olabilirler. Bilinç düzeyinin, düşme ve travma yönünden ve polifarmasi açısından değerlendirilmesi gerekliliği ve tüm bunların yaşlı hastaların triyajında önemli basamak olduğu belirtilmektedir (5). 

Manchester Triyaj Sistemi (MTS); hastaların şikâyet ve semptomlarına göre sınıflayan bir skorlamadır. Tüm hastaların dahil edildiği çalışmada acil servis triyajında etkili olduğu gösterilmiş olsa da yaşlı hastalarda kötü performans gösterdiği belirtilmektedir (8). MTS’nin yaşlı hastalarda acil servis kaynak kullanımı, acil servis kalış süresi, hastaneye yatış ve hastane içi mortalite ile ilişkili olmasına rağmen, MTS’nin hastane içi mortaliteyi öngörme yeteneği yaşlı hastalarda 18-64 yaş arası hastalara göre daha kötü olduğu bildirilmektedir (9). 

Acil Durum Şiddet İndeksi (ESİ); 5 kademeli acil servis triyaj sistemidir. Mortalite, hastaneye yatış, acil serviste kalış süresini belirlemede etkili olduğu bildirilmektedir. Yaşlı hastalarda 3 günlük mortalite ve hastaneye yatışların belirlenmesinde etkili iken 30 günlük mortalite belirlemede etkinliği düşük bulunmuştur (6,10). Yaşlı hastaların benzer ESI indeksleri olan genç erişkinlere oranla acil servis kullanımı, başvuru oranları ve kısa dönem mortalitelerinin fazla olduğu gösterilmiştir. Bu bulgular yaşlı hasta riskini belirlemede daha fazla bilgiye ihtiyacı olduğunu düşündürebilir. Sadece yaş değil kırılganlık gibi yaşlı hastaların mortalite ve morbiditesini artıran klinik değerlendirmelerin eklenmesi uygun olabilir denilmektedir (10).

Acil durum şiddet indeksinin (ESI) hayat kurtarıcı prosedürlere ihtiyaç duyan yaşlı erişkinlerin değerlendirildiği çalışmada yarısından daha azını tanımladığını göstermiştir. ESI’ nin acil hayat kurtarıcı tedaviye ihtiyaç duyacak yaşlı hastaları tahmin etmede yararlı olmadığı, duyarlılığının %42.3 ve özgüllüğünün %99.2 olduğu saptanmıştır. Bu bulgular ESI’nın acil hayat kurtarıcı tedaviye ihtiyaç duyan yaşlı hastaları yetersiz triyaj yapabileceğini gösterir (11).

Klinik Kırılganlık Skoru (CFS); yaşlı hastaların prognozunu, hastanede kalış süresini, fonksiyonel gerilemeyi ve mortaliteyi belirlemede etkili bulunmuştur. Bu hali ile triyajda kullanımı gündeme gelmiş ve çalışmalarda değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmalarda yan etki ve mortalite için destekleyici olduğunu düşündürücü bulgular saptanmıştır (12). Bir çalışma ise triyajda direk kullanımının özellikle CFS> 5 hastalar için sensitivitenin %43,61 olması nedeniyle yetersiz triyaj olabileceği düşündürmektedir (13). Yine de her iki çalışma daha geniş kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu vurgulamaktadır.

Ulusal Erken Uyarı Skoru (NEWS); 2012 yılında NEWS olarak tanıtılan 2017 yılında ise konfüzyonun eklenmesi ile NEWS2 olarak yenilenmiştir. Vital parametrelerin yanı sıra bilinç düzeyini değerlendirmeyi içerir. NEWS2, 30 günlük mortaliteyi ve YBÜ’ye yatışı tahmin etmede istatistiksel olarak anlamlıdır, ancak doğruluk açısından zayıftır (6). Diğer bir çalışmada NEWS2’nin klinik karar vermede düşük bir role sahip olacağı belirtilmektedir (14).

Risk Altındaki Yaşlıların Belirlenmesi (ISAR) ve Triyaj Risk Tarama Aracı (TRST); acil servis mortalitesini belirlemesi üzerine yapılan bir çalışmada yeterli bulunsa da, var olan deliryum, polifarmasi gibi yaşlılığa bağlı durumların eklenmesinin riski belirmede daha uygun olduğu belirtilmektedir (15-17).

Sonuç olarak, triyaj hastane acil servislerinde temel bir prosedürdür. Ancak şu anda yaşlı hastalarda yeterince güvenli ve etkili olduğu gösterilen hiçbir araç yoktur. Acil servisler bunu dikkate almalı ve bu sınırlamaları uygun olan triyaj ve triyaj sonrası bekleme süresi izleme sistemleri kurulmalıdır. Belki de en iyi çözüm, yapay zekaya dayalı, hastanın komorbiditeleri, kırılganlık değerlendirmesi, önceki acil servis veya hastane kabulleri hakkındaki mevcut sağlık veri kayıtlarını triyaj sistemlerinden elde edilen klasik verilerle anında entegre eden ve tümü acil servisteki aşırı kalabalıkla ilgili bilgilerle birleştiren yeni triyaj araçları oluşturmak olabilir (18).

Kaynaklar

  1. American College of Emergency Physicians; American Geriatrics Society; Emergency Nurses Association; Society for Academic Emergency Medicine; Geriatric Emergency Department Guidelines Task Force. Geriatric emergency department guidelines. Ann Emerg Med. 2014 May;63(5):e7-25. doi: 10.1016/j.annemergmed.2014.02.008
  2. Bullard MJ, Melady D, Emond M; members of the CTAS National working group:; Musgrave E, Unger B, van der Linde E, Grierson R, Skeldon T, Warren D, Swain J. Guidance when Applying the Canadian Triage and Acuity Scale (CTAS) to the Geriatric Patient: Executive Summary. CJEM. 2017 Jul;19(S2):S28-S37. doi: 10.1017/cem.2017.363. Erratum in: CJEM. 2017 Sep;19(5):415. PMID: 28756798.
  3. Ruge, T., Malmer, G., Wachtler, C. et al. Age is associated with increased mortality in the RETTS-A triage scale. BMC Geriatr 2019;19:139 https://doi.org/10.1186/s12877-019-1157-4
  4. Montano IH, de la Torre Díez I, López-Izquierdo R, Villamor MAC, Martín-Rodríguez F. Mobile Triage Applications: A Systematic Review in Literature and Play Store. J Med Syst. 2021 Aug 13;45(9):86. doi: 10.1007/s10916-021-01763-2.
  5. Blomaard LC, Speksnijder C, Lucke JA, de Gelder J, Anten S, Schuit SCE, Steyerberg EW, Gussekloo J, de Groot B, Mooijaart SP. Geriatric Screening, Triage Urgency, and 30-Day Mortality in Older Emergency Department Patients. J Am Geriatr Soc. 2020 Aug;68(8):1755-1762. doi: 10.1111/jgs.16427. Epub 2020 Apr 4. PMID: 32246476; PMCID: PMC7497167
  6. Kemp K, Alakare J, Harjola VP, Strandberg T, Tolonen J, Lehtonen L, Castrén M. National Early Warning Score 2 (NEWS2) and 3-level triage scale as risk predictors in frail older adults in the emergency department. BMC Emerg Med. 2020 Oct 28;20(1):83. doi: 10.1186/s12873-020-00379-y. PMID: 33115446; PMCID: PMC7594283
  7. Lee JY, Oh SH, Peck EH, Lee JM, Park KN, Kim SH, Youn CS. The validity of the Canadian Triage and Acuity Scale in predicting resource utilization and the need for immediate life-saving interventions in elderly emergency department patients. Scand J Trauma Resusc Emerg Med. 2011 Nov 3;19:68. doi: 10.1186/1757-7241-19-68 PMID: 22050641; PMCID: PMC3223131
  8. Zachariasse JM, Seiger N, Rood PP, Alves CF, Freitas P, Smit FJ, Roukema GR, Moll HA. Validity of the Manchester Triage System in emergency care: A prospective observational study. PLoS One. 2017 Feb 2;12(2):e0170811. doi: 10.1371/journal.pone.0170811
  9. Brouns SHA, Mignot-Evers L, Derkx F, Lambooij SL, Dieleman JP, Haak HR. Performance of the Manchester triage system in older emergency department patients: a retrospective cohort study. BMC Emerg Med. 2019 Jan 7;19(1):3. doi: 10.1186/s12873-018-0217-y
  10. Ginsburg AD, Oliveira J E Silva L, Mullan A, Mhayamaguru KM, Bower S, Jeffery MM, Bellolio F. Should age be incorporated into the adult triage algorithm in the emergency department? Am J Emerg Med. 2021 Aug;46:508-514. doi: 10.1016/j.ajem.2020.10.075
  11. Platts-Mills TF, Travers D, Biese K, McCall B, Kizer S, LaMantia M, Busby-Whitehead J, Cairns CB. Accuracy of the Emergency Severity Index triage instrument for identifying elder emergency department patients receiving an immediate life-saving intervention. Acad Emerg Med. 2010 Mar;17(3):238-43. doi: 10.1111/j.1553-2712.2010.00670.x,
  12. Elliott A, Taub N, Banerjee J, Aijaz F, Jones W, Teece L, van Oppen J, Conroy S. Does the Clinical Frailty Scale at Triage Predict Outcomes From Emergency Care for Older People? Ann Emerg Med. 2021 Jun;77(6):620-627. doi: 10.1016/j.annemergmed.2020.09.006
  13. Shrier W, Dewar C, Parrella P, Hunt D, Hodgson LE. Agreement and predictive value of the Rockwood Clinical Frailty Scale at emergency department triage. Emerg Med J. 2021 Dec;38(12):868-873. doi: 10.1136/emermed-2019-208633
  14. Vardy ER, Lasserson D, Barker RO, Hanratty B. NEWS2 and the older person. Clin Med (Lond). 2022 Nov;22(6):522-524. doi: 10.7861/clinmed.2022-0426.
  15. Rizka, A, Harimurti, K, Pitoyo, CW, Koesnoe, S. Comparison between the Identification of Seniors at Risk and Triage Risk Screening Tool in predicting mortality of older adults visiting the emergency department: Results from Indonesia. Geriatr. Gerontol. Int. 2020; 20: 47– 51. https://doi.org/10.1111/ggi.13817
  16. Loddo S, Costaggiu D, Palimodde A, Cogoni E, Putzu S, Serchisu L, Laconi R, Scuteri A, Mandas A Emergency department: risk stratification in the elderly Journal of Gerontology and Geriatrics 2021;63(3) doi: 10.36150/2499-6564-N352
  17. Pham, Khue D. BSN, RN; Lim, Fidelindo A. DNP, CCRN. The Impact of Geriatric-Specific Triage Tools Among Older Adults in the Emergency Department. Critical Care Nursing Quarterly 43(1):p 39-57, January/March 2020. | DOI: 10.1097/CNQ.0000000000000290
  18. Puig-Campmany, M., Blázquez-Andión, M. & Ris-Romeu, J. Triage tools: a cautious (and critical) view towards their use in old patients. Eur Geriatr Med 2022;13:319–322 https://doi.org/10.1007/s41999-021-00572-7
31 Temmuz 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Yaşlı Hastada Senkop

taradından Çağlar Kuas 10 Temmuz 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Giriş

Yaşlı hastalarda genç erişkinlere göre daha sık görülen senkop; hızlı başlangıç, kısa süre ve spontan tam iyileşme ile karakterize, geçici global serebral hipoperfüzyona bağlı bir geçici bilinç kaybı olarak tanımlanmaktadır (1). Senkop tanımının hızlı ve geçici bir bilinç kaybına dayandırılması, hipoksemi, hipoglisemi, nöbet, vertebrobaziler iskemi ve psikojenik ataklar gibi bilinç değişikliğine neden olan diğer hastalıklardan ayırt edilmesini sağlar. Fakat özellikle yaşlı hastalarda karşılaştığımız yetersiz anamnez ve şahitsiz olaylar senkopun tanınmasını zorlaştırmaktadır.

Senkop ile karışabilecek durumlar:

  • Epileptik nöbetler
  • Psikojenik psödosenkop
  • Geçici bilinç kaybı olmadan düşmeler
  • Katapleksi
  • İntrakraniyal kanamalar
  • Geçici iskemik atak
  • Subklaviyan çalma sendromu
  • Zehirlenmeler
  • Koma
  • Kardiyak arrest

Senkopun tanınması ve acil servis yönetimi ile ilgili kafa karışıklığı, senkop terimini bir tanı olarak kullanması ile başlamaktadır. Unutmamak gerekir ki senkop bir tanı değil, pek çok hastalığın seyri sırasında görülebilen en dramatik semptomlardan birisidir (2). Bu semptom ile başvuran yaşlı hastalarda acil servis hekimlerinin kilit görevi altta yatan ve yaşamı tehdit edebilecek tanıları saptamak, hastanın ilk stabilizasyonunu sağlamak, altta yatan nedenin saptanamadığı durumlarda risk sınıflandırması yaparak hastaların uygun bir şekilde yönetimi sağlamaktır. Bu görev, acil servis hekimi için zorlu bir süreçtir ve senkop hastalarının yaklaşık %33 ila %56’sı, kesin tanı alamadan taburcu edilmektedir (3).

Yaşlılarda Senkop Neden Daha Fazla Görülür?

Senkop tanımındaki farklılıklar ve yetersiz bildirim nedeniyle gerçek insidansını saptamak zordur (2). Framingham çalışmasında, yaşa göre düzeltilmiş senkop insidansı 1000 kişide yıllık 7,2’dir ve yaşla birlikte daha görülme sıklığı artarken 70 yaş üzerinde bu artış daha keskindir (4).  Kardiyovasküler hastalığı olan hastalarda yaşa göre düzeltilmiş insidans, kardiyovasküler hastalığı olmayan hastaların neredeyse iki katıdır ve bu hastalarda kardiyak senkop artmış ölüm riski ile ilişkilidir (5).

Yaşlı hastalar, aşağıdaki nedenlere bağlı olarak senkopa daha yatkındır (2):

  1. Serebral kan akışında ve kardiyal rezervde azalma
  2. Renal sistemde su ve tuz homeostazında meydana gelen değişim
  3. Bozulmuş baroreseptör fonksiyonu, kalp hızı ve vazokonstriksiyon yanıtta azalma
  4. Yapısal kalp hastalığı
  5. Bozulmuş diyastolik dolum ve atım hacmi
  6. Otonomik disfonksiyon
  7. Polifarmasi

Yaşlı Hastada Senkop Nedenleri ve Sınıflaması

Senkop nedenleri üç ana grupta sınıflandırılabilir: Refleks senkoplar (nokardiyojenik, nöral aracılı senkoplar), ortostatik hipotansiyon ve kardiyovasküler senkoplar. Çoklu nedenlere bağlı senkop, yaşlı erişkinlerde yaygındır, ancak kesin insidansı bilinmemektedir. Genellikle olası tek bir neden belirlendiğinde diğer olası nedenler göz önünde bulundurulmaz ve hastanın yönetiminde eksiklikler meydana gelir. Bu nedenle, yaşlı hastada sıklıkla çoklu nedenlerin senkopa yol açabileceğini unutmamak gerekir. En olası ikincil nedenler ilaç etkisi ve komorbiditelerdir. Bunlar her zaman çok faktörlü senkopun nedenleri olarak düşünülmelidir (2).

Senkop epidemiyolojisi yaşla birlikte önemli ölçüde değişir. Yaşlı erişkinlerde senkopun birincil nedenleri refleks senkop, karotis sinüs aşırı duyarlılığı ve aritmilerdir (6). Ortastatik hipotansiyon, yaşlı yetişkinlerin %20 ila %30’unda senkopa neden olur (7). Kardiyak aritmi insidansı yaşla birlikte önemli ölçüde artar (2) ve romatizmal ateş, KKY veya hipertansiyon öyküsü olan herkes, senkop nedeni olarak kardiyak aritmi açısından daha büyük risk altındadır (8).

  1. Refleks Senkop: Normalde dolaşımın kontrolünde yararlı olan kardiyovasküler reflekslerin bir tetikleyiciye karşılık geçici olarak çalışmaması durumunda meydana gelen ve vazodilatasyona ve/veya bradikardiye yol açan ve bunun sonucunda arteriyel basıncı ve global serebral perfüzyonu düşüren çeşitli heterojen durumları kapsar (9). Refleks senkop, tetikleyici aferan yolağa göre sınıflandırılabilir.
    1. Vazovagal Senkop: “Basit bayılma” olarak da bilinen “vazovagal” senkop, duygusal veya ortostatik stres sonucunda meydana gelir. Genellikle öncesinde otonomik aktivasyonun prodromal semptomları (terleme, solgunluk, bulantı) görülür (10).
    1. Durumsal Senkop: “Durumsal” senkop, genellikle spesifik durumlarla ilişkili refleks senkopa denir. Örneğin, genç sporcularda egzersiz sonrasında görülen senkop “refleks senkop” olabilirken, işeme, dışkılama, öksürme, gülme veya yutma gibi belirli olaylar sonrasında görülebilir. Bununla birlikte, özellikle yaşlı hastalarda serebral hipoperfüzyon nedeni ile görülen amnezi, hastanın bu tetikleyici olayı hatırlamasına engel olabilir.
    1. Karotis Sinüs Aşırı Duyarlılığı: Asistoliye neden olan karotis sinüsün uyarılmasından kaynaklanan normal olmayan bir yanıttır. İzole olabilir veya yaygın bir otonomik bozukluğun parçası olarak meydana gelebilir (2). Nadiren kendiliğinden görülen türünde senkop, karotis sinüslerin mekanik manipülasyonu ile tetiklenir. Daha sık görülen türünde ise mekanik tetikleyici yoktur ve karotis sinüs masajı ile tanı konur (10).
  2. Ortostatik Hipotansiyon: Ayağa kalkmakla sistolik kan basıncının düşmesi ve bunun neticesinde senkop, baş dönmesi, yorulma, uykuya eğilim, çarpıntı, terleme, göz kararması gibi belirti ve bulgulardan oluşan klinik tablodur. Refleks senkopun aksine vazokonstrüksiyon eksikliği mevcuttur. Klasik ortostatik hipotansiyonda, ortostatik stres ile 3 dakika içerisinde sistolik kan basıncı ≥20 mmHg veya diastolik kan basıncı ≥10 mmHg düşer ve semptomlar görülür. Sağlıklı bireylerde azalan kan basıncıyla karotid arter ve aortadaki baroreseptörler uyarılır ve parasempatik sistem inhibisyonu ve sempatik sistem aktivasyonu ile tansiyon kısa süre içerisinde dengelenir. Bu yolaktaki herhangi bir hasar ortostatik hipotansiyana neden olur. Yaşla birlikte baroreseptör duyarlılığının azalması, renal su ve tuz tutulumunun bozulması, kardiyak diyastolik dolumdaki azalma yaşlıları ortostatik hipotansiyona yatkın hale getirir. Nörodejeneratif hastalıktan kaynaklanan birincil otonomik yetmezlik veya diyabet, karaciğer veya böbrek yetmezliği ve kronik alkol kötüye kullanımı gibi diğer sistemik hastalıklardan kaynaklanan ikincil otonomik yetmezliğin bir sonucu olarak da ortostatik hipotansiyon görülebilir. Ortostatik hipotansiyon, geriatrik sendroma bir örnektir ve kırılganlıkta ortaya çıkan sistemik düzensizliğin bir parçası olarak görülebilir ve kötü prognoz ile ilişkilidir (2).
  3. Kardiyak Senkop: Aritmi ve çeşitli yapısal kalp hastalıklarının neden olduğu senkop tablolarıdır. Senkopun kardiyak nedenleri, azalmış kardiyak outputun serebral hipoperfüzyona neden olması ile ortaya çıkar.
    1. “Aritmiler” kardiyak senkopların en sık nedenidir ve kalp debisinin düşmesi sonucunda beyin kan akımının azalmasına ve senkopa yol açarlar. Aritmilerin bazen de ortastatik hipotansiyona neden olarak senkop oluşmasına neden olabildiği gösterilmiştir (11). Hasta sinüs sendromu, ikinci ya da üçüncü derece AV bloklar, ventriküler taşikardiler ve daha az olarak da supraventriküler taşikardiler senkopa neden olan aritmiler olarak sayılabilir. Ritim bozukluğunun en yaygın nedenleri kardiyak iskemi ve hipertansiyondur. Bradikardi ya da AV blok (bazen de taşikardiler) özellikle yaşlılarda hastanın kullandığı ilaçların yan etkisi olarak görülebilir.
    1. Yapısal kardiyovasküler hastalıklarda, kalbin debi oranını artırma kapasitesi dolaşım ihtiyacını karşılayamıyorsa, senkop görülebilir. Bununla birlikte, birkaç olguda senkop yalnızca sınırlı kardiyak output ile ilişkilendirilmemekte, kısmen uygunsuz refleks veya ortostatik hipotansiyona bağlı olabilmektedir. Örneğin valvüler aort darlığında senkop yalnızca sınırlı kardiyak output sonucunda görülmez; kısmen uygunsuz refleks vazodilatasyonu ve/veya birincil kardiyak aritmiye bağlı olabilir (10).
  4. Multifaktöriyel senkop, yaşlı erişkinlerde yaygındır ve olumsuz sonuçlar için bağımsız bir risk faktörüdür (2). En olası ilk neden zaten bulunmuş olsa bile birden çok nedeni araştırılmalı ve aynı anda birkaç neden söz konusu olduğunda, bu durum yüksek risk olarak kabul edilmelidir.

Acil Serviste İlk Değerlendirme

Öykü

Senkop değerlendirmesinde temel amaç, yaşamı tehdit eden nedenleri ayırt etmektir. Senkop değerlendirmesinde en önemli araç iyi bir öyküdür. Tam bir senkop öyküsü ek test ihtiyacını ve maliyetleri azaltabilir, acil serviste kalış süresini kısaltabilir ve hasta memnuniyetini artırabilir.

Öncelikle bilinç kaybına yol açan atak sorgulanmalıdır: Atak öncesi hastanın aktivitesi ve pozisyonu, atak öncesi prodromal semptomların varlığı, şahitli olan durumlarda atak sırasında görülen aktiviteler ve atak sonrası görülen bulgular sorgulanmalıdır. Klasik olarak, vazovagal senkopta sıcaklık hissi, mide bulantısı, terleme ve sersemlik prodromu bulunur (2). Prodromu olmayan senkop veya çarpıntı, sırtüstü pozisyonda meydana gelen senkop veya egzersiz ile ilişkili senkop kardiyak nedenler ile ilişkilidir. Eşzamanlı enfeksiyon veya özellikle kusma, ishal, kanama ve iştah azalması gibi hipovolemi ile uyumlu semptomlar ortostatik hipotansiyonu düşündürmelidir. Durumsal bir nedene işaret edebilecek herhangi bir durum (Ikınma veya öksürük vb.) sorgulanmalıdır. Diüretikler, antihipertansifler ve hacim durumunu, otonomik stabiliteyi veya kardiyak işlevi etkileyebilecek diğer olası ajanlar açısından hastanın kullandığı ilaçlar mutlaka öğrenilmelidir. Herhangi bir ilaç dozu değişikliği, yeni ilaçlar ve yakın zamanda alkol veya uyuşturucu kullanımı hakkında bilgi alınmalıdır. Serebral hipoperfüzyon yaşlı hastalarda %40 oranında olayın amnezisine neden olabileceğinden, yukarıda özetlenen özelliklerin öyküde saptanması zor olabilir (2) ve olaya tanıkların bulunmaması veya tutarsız anlatımlar öyküyü daha da karmaşık hale getirebilir. Ayrıca, senkop olaylarının %4 ila %40’ında görülen konvülsif aktivite nedeniyle senkopu nöbetten ayırmak genellikle zordur (12). Genellikle zor olan bu ayrımı kolaylaştırmak için Sheldon, öyküye dayalı bir puanlama sistemi önermiştir (12) (Tablo 1).

Dil ısırma var mı?2
Atak önce de ́ ja` vu hissi var mı?1
Emosyonel stres ile ilişki var mı?1
Atak sırasında başının döndüğünü fark etti mi?1
Anromal bir postür, uzuvların sallanması veya olay sonrası hafıza kaybı oldu mu?1
Atak sonrası konfüzyon var mı?1
Sersemlik hissetti mi?-2
Ataktan önce terleme oldu mu?-2
Uzun süre ayakta durma veya oturma oldu mu?-2
Skor ≥1 ise nöbet ve <1 ise senkop olasılığı daha yüksektir.
Tablo 1. Senkop ve nöbeti ayırt etmeye yönelik sorular

Mevcut atak sorgulandıktan sonra, hastanın geçmiş öyküsü sorgulanarak olası risk faktörleri araştırılmalıdır. Herhangi bir kalp yetmezliği, miyokard enfarktüsü öykü, yapısal kalp hastalığı ve ailede kalp hastalığı veya ani ölüm öyküsü sorgulanmalıdır. Kalp hastalığı öyküsü, %95 duyarlılık ve %45 özgüllük ile kardiyak senkopun bağımsız bir göstergesidir. Buna karşılık, hastaların %97’sinde kalp hastalığının olmaması, senkopun olası kardiyak bir nedenini dışlar (2).

Fizik Muayene

Dikkatli bir öyküden sonra kapsamlı bir fizik muayene yapılmalıdır. İlk olarak, ortostatik vital bulgular dahil vital bulgular değerlendirilmelidir. İnatçı (>15 dakika) anormal vital bulgular kötü sonlanım açısından daha yüksek risk anlamı taşımaktadır (13). Vital bulguların değerlendirilmesi sonrası kalp yetmezliği veya yapısal kalp hastalığı belirtilerini değerlendirmek için dikkatli bir kardiyopulmoner muayene yapılmalıdır. Nörolojik muayenede, fokal defisit veya mental durum değişikliği açısından hasta değerlendirilmelidir. Dil ısırma nöbet için çok spesifik olduğundan (%96), dili incelemek yararlıdır (2). GİS kanama şüphesi varlığında rektal muayene yapılmalıdır. Yaşlı hastada senkop atakları genellikle travmatik yaralanmalara neden olduğundan hasta kıyafetleri tamamen çıkartılmalı ve travma bakısı yapılmalıdır.

Karotis sinus masajı, başlangıç değerlendirmesinden sonra etyolojisi bilinmeyen, >40 yaşındaki senkoplu hastalarda endikedir. Karotis sinus masajı sonrası >3 saniyelik ventriküler duraksama ve/veya sistolik kan basımcında >50 mmHg’lik düşüş, karotis sinüs hipersensitivitesi olarak tanımlanır. Spontan senkop ile ilişkilendirildiğinde, bu durum “karotis sinus sendromu” olarak adlandırılır.

Tanısal tetkikler

Acil serviste istenecek tetkikler, büyük ölçüde öykü ve fizik muayeneden elde edilen bilgiler doğrultusunda ön tanılara yönelik olarak belirlenmelidir. Bir istisna olarak, senkoplu tüm hastalara ilk değerlendirmede 12 derivasyonlu EKG çekilmesi gerekmektedir (2).

  • EKG: Hızlı, ucuz ve güvenlidir. Acil serviste EKG ile yapısal kalp hastalığı ve aritmi bulgularını değerlendirilmelidir. EKG ile tanımlanan Ottawa Kriterleri, 30 günlük kötü kardiyak sonlanım riski taşıyan hastaları belirlemede yararlıdır (14):
    • İkinci derece Mobitz tip 2 veya üçüncü derece AV blok
    • Birinci derece AV blok ile dal bloğu
    • Sol ön veya arka fasiküler blok ile sağ dal bloğu
    • Yeni iskemik değişiklikler
    • Sinüs dışı ritim
    • Sol eksen sapması
    • Acil serviste kardiyak monitör anormallikleri

Ayrıca EKG’de herhangi bir aritmi, erken atriyal vuru, erken ventriküler vuru, pacing, ikinci ve üçüncü derece AV bloklar ve sol dal bloğu saptanan hastalar ekokardiyografiden fayda görebilir. EKG’leri normal olan ve yapısal kalp hastalığı olma olasılığı düşük hastalarda ekokardiyografinin bir yararı yoktur (15). Bir diğer önemli EKG tanısı Brugada sendromudur. Brugada sendromu, yapısal olarak normal kalplerde taşiaritmi ve ani ölüme yol açabilen kardiyak sodyum kanalındaki mutasyonun neden olduğu bir kanalopatidir. Prekordiyal derivasyonlarda belirgin ST elevasyonu ile karakterizedir. Sağ prekordiyal derivasyonlardan birinde (V1–2) eğimli tip ST segment yükselmesi (tip I) tanı için temeldir. Eyer sırtlı tip 2 ve 3 Brugada paternleri düşündürücüdür ancak teşhis için yeterli değildir.

.

Şekil 1. Brugada Sendromu EKG paternleri.

  • Laboratuvar Testleri: Laboratuvar testleri her hastaya göre planlanmalı, rutin tetkik isteminden kaçınılmalıdır. Senkopun genel değerlendirmesinde rutin kan tetkikleri düşük verimliğe sahiptir. Bununla birlikte, tüm senkop hastalarının kan glukoz düzeyine bakılmalıdır. Bu ucuz ve kolay test, kolayca geri döndürülebilir bir senkop nedenini dışlayabilir. Yüksek öneme sahip bir test, beyin natriüretik peptididir (BNP). Özellikle, BNP’nin yükselmesi mortalitede önemli bir artışla ilişkilendirilmiştir (16).
  • Görüntüleme: Öykü veya fizik muayene gerektirmedikçe rutin olarak görüntülemeye gerek yoktur. Rutin bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları, ekokardiyografi, karotis ultrasonu ve elektroensefalografi hep birlikte vakaların %5’inden daha azında tanı veya  hasta yönetiminde etkilidir ve %2’den daha az oranda senkop nedeninin belirlenmesine yardımcı olmaktadır (17).

Senkopta Risk Sınıflaması

Acil serviste senkop nedeni ile değerlendirilen bir hastada aşağıdaki 3 soruya yanıt verilmelidir (1):

  1. Tespit edilen ciddi bir senkop nedeni var mı?
  2. Kötü sonlanım için risk durumu nedir?
  3. Hasta hastaneye yatmalı mı?

Soru 1: Tespit edilen ciddi bir senkop nedeni var mı?

Kısa vadeli kötü sonlanımı en sık belirleyen, senkopun kendisinden ziyade altta yatan akut hastalıktır. Acil servis hekiminin öncelikli amacı, özellikle hızlı bir şekilde hayatı tehdit edebilecek altta yatan nedeni ortaya koymaktır (18). Sonrasında hasta yönetimi, altta yatan bu nedeni tedavi etmeye odaklanacaktır (Şekil 2).

Şekil 2. Senkop olduğundan şüphelenilen geçici bilinç kaybı nedeniyle acil servise başvuran hastaların yönetimi (1).

Çoğu (%40-45) kardiyovasküler olmayan ve bazı kardiyovasküler yaşamı tehdit eden altta yatan durumlar acil serviste hızlı bir şekilde saptanabilir. Tablo 2’de, altta yatan ciddi bir nedenin varlığını düşündüren yüksek riskli özellikleri ve altta yatan yaşamı tehdit etmeyecek bir nedeni düşündüren düşük riskli özellikleri listelenmiştir (1).

SENKOP OLAYI
Düşük Risk Kriterleri Refleks senkopun tipik prodromu ile ilişkili (örn. sersemlik, sıcaklık hissi, terleme, mide bulantısı, kusma)Beklenmedik ani hoş olmayan görüntü, ses, koku veya ağrı sonrasındaUzun süre ayakta kaldıktan veya kalabalık, sıcak yerlerde bulunduktan sonraYemek sırasında veya yemekten sonraÖksürük, dışkılama veya işeme ile tetiklenmişBaşı döndürme veya karotid sinüs üzerine baskı ileSırtüstü/oturma pozisyonundan ayağa kalma ile
Yüksek Risk Kriterleri MajorYeni başlayan göğüs ağrısı, nefes darlığı, karın ağrısı veya baş ağrısıEfor sırasında vaya supin pozisyonda iken senkopHemen ardından senkopun takip ettiği ani başlangıçlı çarpıntıMinör (yapısal kalp hastalığı veya anormal EKG ile ilişkili ise yüksek risk)Uyarıcı semptom yokluğu veya kısa (<10 s ) prodromAilede genç yaşta ani kardiyak ölüm hikayesiOturur pozisyonda senkop  
ÖZGEÇMİŞ
Düşük Risk Kriterleri Mevcut atak ile benzer şekilde, düşük riskli özelliklere sahip uzun süre önce (yıllar) tekrarlamış senkop öyküsüYapısal kalp hastalığının olmaması
Yüksek Risk Kriterleri MajorCiddi yapısal veya koroner arter hastalığı (kalp yetmezliği, düşük sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu veya eski miyokardiyal infarkt)  
FİZİK MUAYENE
Düşük Risk Kriterleri Normal fizik muayene
Yüksek Risk Kriterleri MajorAcil serviste açıklanamayan sistolik kan basıncı <90 mm HgRektal muayenede gastrointestinal kanama düşüncesiUyanık durumda ve fiziksel egzersiz yokluğunda persistan bradikardi (<40 atım/dk)Tanı konulmamış sistolik üfürüm  
EKG
Düşük Risk Kriterleri Normal EKG
Yüksek Risk Kriterleri MajorAkut iskemi ile uyumlu EKG değişiklikleriMobitz 2 ikinci derece ve üçüncü derece av blokPersistan sinüs bradikardisi (<40 atım/dk), yavaş AF (<40 atım/dk)Hasta sinüs sendromuDal boğu, intraventiküler iletim bozukluğu, ventriküler hipertrofi Sürekli veya süreksiz VTİmplante edilebilir bir kardiyak cihazın disfonksiyonu Tip 1 Brugada pattern, uzun QT sendromunu gösteren QTc >460 msMinörMobitz 1 ikinci derece AV blok ve 1. derece AV blokAsemptomatik, uygunsuz, hafif sinüs bradikardisi veya yavaş AF (40-50 atım/dk)Paroksismal SVT veya atriyal fibrilasyonPreeksite QRS kompleksiKısa QT intervali (340 ms veya daha kısa)Atipik Brugada paternleriSağ prekordiyal derivasyonlarda negatif T dalgaları, aritmojenik sağ ventrikül kardiyomiyopatisi düşündüren epsilon dalgaları  
Tablo 2. Senkop nedeni ile değerlendirilen hastalarda yüksek ve düşük risk kiriterleri (1).

Soru 2: Kötü sonlanım için risk durumu nedir?

Risk sınıflandırması iki nedenden dolayı önemlidir:

  • Yeterli hasta eğitimi ile taburcu edilebilecek düşük riskli hastaları tanımak.
  • İleri tetkik gerektirecek yüksek riskli, özellikle kardiyovasküler rahatsızlığı olan, hastaları tanımak. Bu hastaların genellikle hastaneye yatırılarak takibi gerekecektir (1).

Tablo 2’de verilen özelliklere göre saptanan risk profilinin yönetim ve düzenlemeye rehberlik etmek için nasıl kullanılacağı Şekil 3’de gösterilmektedir.

Şekil 3. Senkop sonrası acil serviste ilk değerlendirme.

Yüksek riskli hastalarda kardiyak senkop görülme olasılığı daha yüksektir. Yapısal kalp hastalığı ve primer elektriksel iletim ile ilgili hastalıklar, senkoplu hastalarda ani kardiyak ölüm ve genel mortalite için başlıca risk faktörleridir. Düşük riskli hastalarda refleks senkop görülme olasılığı daha yüksektir ve çok daha iyi bir prognoza sahiptirler.

Soru 3: Hasta hastaneye yatmalı mı?

Acil servise senkop ile başvuran hastaların yaklaşık %50’sinin hastaneye yatırılarak takibi gerekmektedir. Erken, hızlı ve yakın ileri inceleme sağlamak için yüksek riskli hastaların belirlenmesi çok önemli olsa da, yüksek riskli hastaların bir kısmı hastaneye yatırılmadan da takip edilebilir (1). Fakat ülkemizdeki acil servislerin yoğunluğu göz önüne alındığında, yüksek riskli yaşlı hastaların optimal takibinin acil servislerde yapılmasının mümkün olmaması nedeni ile, bu hastaların hastaneye yatırılarak takibi daha uygun olacaktır.

Acil Servisten Taburculuk ve Takip

Yaşlı hastaların senkop sonrası güvenle acil servisten taburcu edilebilmelerinin anahtarı, uygun ve yeterli bir hasta takibi planının yapılmasıdır. Acil servisten taburcu edilen ve sonrası ciddi kötü sonuçların görüldüğü hastaların çoğu takipsiz hastalardır (2). Özellikle düşük risk kriterlerini karşılamayan fakat aynı zamanda hastaneye yatış gerektirecek yüksek risk kriterlerine de sahip olmayan yaşlı hastaların 24-48 saat için gözlemlendiği veya takip edildiği, kuruma özgü bir bakım süreci geliştirilmelidir. Bu tür protokollerin geliştirilmesi, hasta güvenliğinin en kolay ve en iyi şekilde güvence altına alınmasıyla takip olanağı sağlar. Genel olarak, yaşlı senkop hastalarının bir birinci basamak veya uzman hekim tarafından takip değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu takibin aciliyeti ve kim tarafından yapılacağı risk sınıflandırmasına bağlıdır. Nedeni belirlemenin mümkün olmadığı durumlarda kardiyoloji ve nöroloji kliniklerinin hastayı ortak olarak değerlendirmeleri düşünülmelidir.

Sonuç

Yaşlı hastada genç erişkinlere göre daha sık görülen senkop, tanısal süreçlerde yaşanan çeşitli zorluklar ve genellikle hastaların yakın takibinin gerekmesi nedeni ile özellikli bir durumdur. Hastaların acil serviste yeterli bakımı alamaması ve acil servisten taburculukları sonrası uygun takip hizmetine ulaşamaması mortalite ve morbidite riskini arttırmaktadır. Bu nedenle özellikle acil servis hekimleri yaşlı senkop hastalarında daha dikkatli ve donanımlı olmalı, kurumlarda bu hastalar için oluşturulması gereken protokollere öncülük etmelidir.

Kaynaklar

  1. Brignole M, Moya A, de Lange FJ, Deharo JC, Elliott PM, Fanciulli A, et al. 2018 ESC Guidelines for the diagnosis and management of syncope. Eur Heart J. 2018 Jun 1;39(21):1883–948.
  2. Hogan TM, Constantine ST, Crain AD. Evaluation of Syncope in Older Adults. Emerg Med Clin North Am. 2016 Aug;34(3):601–27.
  3. D’Ascenzo F, Biondi-Zoccai G, Reed MJ, Gabayan GZ, Suzuki M, Costantino G, et al. Incidence, etiology and predictors of adverse outcomes in 43,315 patients presenting to the Emergency Department with syncope: an international meta-analysis. Int J Cardiol. 2013 Jul 15;167(1):57–62.
  4. Savage DD, Corwin L, McGee DL, Kannel WB, Wolf PA. Epidemiologic features of isolated syncope: the Framingham Study. Stroke. 1985;16(4):626–9.
  5. Soteriades ES, Evans JC, Larson MG, Chen MH, Chen L, Benjamin EJ, et al. Incidence and prognosis of syncope. N Engl J Med. 2002 Sep 19;347(12):878–85.
  6. McIntosh S, Da Costa D, Kenny RA. Outcome of an integrated approach to the investigation of dizziness, falls and syncope in elderly patients referred to a “syncope” clinic. Age Ageing. 1993 Jan;22(1):53–8.
  7. Allcock LM, O’Shea D. Diagnostic yield and development of a neurocardiovascular investigation unit for older adults in a district hospital. J Gerontol A Biol Sci Med Sci. 2000 Aug;55(8):M458-462.
  8. Adkisson WO, Benditt DG. Syncope due to Autonomic Dysfunction: Diagnosis and Management. Med Clin North Am. 2015 Jul;99(4):691–710.
  9. van Dijk JG, Sheldon R. Is there any point to vasovagal syncope? Clin Auton Res Off J Clin Auton Res Soc. 2008 Aug;18(4):167–9.
  10. Developed in collaboration with, European Heart Rhythm Association (EHRA), Heart Failure Association (HFA), and Heart Rhythm Society (HRS), Endorsed by the following societies, European Society of Emergency Medicine (EuSEM), et al. Guidelines for the diagnosis and management of syncope (version 2009): The Task Force for the Diagnosis and Management of Syncope of the European Society of Cardiology (ESC). Eur Heart J. 2009 Nov 1;30(21):2631–71.
  11. Brignole M, Gianfranchi L, Menozzi C, Raviele A, Oddone D, Lolli G, et al. Role of autonomic reflexes in syncope associated with paroxysmal atrial fibrillation. J Am Coll Cardiol. 1993 Oct;22(4):1123–9.
  12. Sheldon R. How to Differentiate Syncope from Seizure. Card Electrophysiol Clin. 2013 Dec;5(4):423–31.
  13. Grossman SA, Fischer C, Lipsitz LA, Mottley L, Sands K, Thompson S, et al. Predicting adverse outcomes in syncope. J Emerg Med. 2007 Oct;33(3):233–9.
  14. Thiruganasambandamoorthy V, Hess EP, Turko E, Tran ML, Wells GA, Stiell IG. Defining abnormal electrocardiography in adult emergency department syncope patients: the Ottawa Electrocardiographic Criteria. CJEM. 2012 Jul;14(4):248–58.
  15. Anderson KL, Limkakeng A, Damuth E, Chandra A. Cardiac evaluation for structural abnormalities may not be required in patients presenting with syncope and a normal ECG result in an observation unit setting. Ann Emerg Med. 2012 Oct;60(4):478-484.e1.
  16. Reed MJ, Newby DE, Coull AJ, Prescott RJ, Jacques KG, Gray AJ. The ROSE (risk stratification of syncope in the emergency department) study. J Am Coll Cardiol. 2010 Feb 23;55(8):713–21.
  17. Mendu ML, McAvay G, Lampert R, Stoehr J, Tinetti ME. Yield of diagnostic tests in evaluating syncopal episodes in older patients. Arch Intern Med. 2009 Jul 27;169(14):1299–305.
  18. Crane SD. Risk stratification of patients with syncope in an accident and emergency department. Emerg Med J EMJ. 2002 Jan;19(1):23–7.
10 Temmuz 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Yaşlılarda Periferik Arter Hastalığı

taradından Çağlar Kuas 17 Mayıs 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Yaşla birlikte sıklığı artan periferik arter hastalığı (PAH) çoğunlukla ateroskleroz zemininde gelişir. PAH hastalarında bu nedenle serebrovasküler hastalık ve koroner arter hastalığı riski de yüksektir. Başlıca risk faktörleri ileri yaş, tütün kullanımı, diyabetes mellitus, hipertansiyon, hiperlipidemi ve hipotiroidizmdir. PAH hareket kabiliyeti azalan yaşlı hasta grubunda semptomlarını gizleyebilmekle birlikte bozulmuş yürüme fonksiyonu, anormal ekstremite nabız muayenesi, solukluk, vasküler üfürüm, iyileşmeyen yaralar tanıyı destekleyen bulgulardır. Tanıda ilk tetkik ayak bileği-kol indeksidir, fakat sıklıkla Doppler ultrasonografi (USG) ilk tanısal görüntüleme yöntemi olarak kullanılmaktadır. USG’de lezyon tespit edilirse anjiyografi yapılmaktadır.

Tedavide klinik semptomların iyileştirilmesi ve hastanın sağ kalımının arttırılması hedeflenmektedir. En başta yapılması gereken mevcut risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıdır. Sigaranın bıraktırılması, tansiyonun düzenlenmesi, kan şekerinin düzenlenmesi, hiperlipideminin düzeltilmesi yanında antiagregan tedavi, silostozol tedavisi, ayak bakımı, egzersiz programı, ileri dönemde girişimsel revaskülarizasyon ve bütün tedavi modalitelerine rağmen sonuç alınamazsa amputasyon temel tedavi yöntemleridir.

Giriş   

Periferik arter hastalığı (PAH) terimi sıklıkla klinik olarak alt ekstremite arteryel sisteminin tıkayıcı patolojileri için kullanılmaktadır. PAH’a ait en son kılavuzlar 2016 yılında Amerikan Kardiyoloji Cemiyeti (AHA) ve 2017 yılında Avrupa Kardiyoloji Derneği (ESC) tarafından güncellenmiştir (1, 2). Ateroskleroz zemininde gelişen PAH sıklığı yaş arttıkça artmaktadır. Sıklığı 70 yaş üstü bireylerde %30’a ulaşmaktadır (3).

Şekil 1. Ateroskleroz zemininde periferik arter hastalığı

Bir acil hekiminin akut ve kronik iskemi ayırımını yapması önemlidir. Kronik iskemiye en yaygın olarak PAH neden olur. PAH çoğunlukla popliteal arter ve yüzeyel femoral arter sulama alanını etkilemesi nedeniyle baldır bölgesinde klinik oluşturmakta ve kesik topallamaya (kladikasyo intermittant) neden olmaktadır. Belirli bir yürüme mesafesinde hissedilen iskemik ağrının istirahat ile geçmesi, tekrar yürüme sonrası aynı mesafede aynı ağrının başlaması durumudur. Yaşlı popülasyon farklı nedenlerle hareket kabiliyetlerinde azalma olduğu için bu şikayeti tariflemeyebilir. Ayrıca kollateral dolaşım desteğine sahip hastalarda semptom vermeyebilir. İlerleyen yaş ile birlikte aterosklerotik hastalıkların birlikte bulunma oranları giderek artmaktadır. PAH’da en önemli mortalite riski oluşturan neden eş zamanlı koroner arter hastalığıdır (4). PAH’dan kaynaklanan kronik iskemi, kritik uzuv iskemisi olarak bilinen, uzvun canlılığını tehlikeye atma derecesine kadar ilerleyebilir. Kritik uzuv iskemisi akut veya kronik iskeminin sonucu olabilir ve genellikle progresif tıkayıcı PAH’dan kaynaklanır ancak emboli, vaskülit, vazospazm, kompartman sendromu veya travma ile ilişkili in situ trombozdan da kaynaklanabilir. Akut ekstremite iskemisi, ekstremitenin perfüzyonunda uzvun canlılığını tehdit eden ani bir düşüş olduğunda ortaya çıkar ve semptomların başlamasından sonraki iki hafta içinde tanımlanır. Akut iskemi trombotik, embolik, inflamatuvar, travmatik, anatomik veya iyatrojenik nedenlerin sonucu olabilir (Tablo-1) (5).

Tablo 1. Akut ekstremite iskemisinin embolik ve trombotik sunumları.

 EmboliTromboz
Anamnez
Ağrı başlangıcıSemptomların hızlı başlangıcıKladikasyo semptomlarının ani kötüleşmesi
Tıbbı özgeçmişBilinen PAH öyküsü yok ± AF, yakın zamanda MI, kapak hastalığıBilinen PAH geçmişi ± Koroner arter hastalığı, serebrovasküler hastalık
Vasküler cerrahi öyküGenellikle yokGenellikle var
Fizik muayene
İnspeksiyonAlacalı, belirgin sınırMavimsi, sınırları belirsiz
SıcaklıkSoğukSerin
NörolojikParaliziParestezi
Karşı ekstremiteNormalAnormal nabız muayenesi, kıllarda dökülme, parlak cilt, kalınlaşmış tırnaklar
En sık nedenKardiyak tromboemboliPlak rüptürü
En sık iskemik sınıfHemen tehdit (IIb)Marjinal tehdit (IIa)

PAH Sınıflaması

Periferik arter hastalığı için sıklıkla Fontaine ve Rutherford klinik sınıflamaları kullanılmaktadır (Tablo-2) (6). 

Tablo-2. Fontaine ve Rutherford klinik sınıflaması.

FontaineRutherford
EvreSemptomEvreKategoriKlinik tanım
IAsemptomatik00Asemptomatik
I IHafif kladikasyo
IIIOrta kladikasyo
IIaAktiviteyi sınırlamayan aralıklı kladikasyoIIIIŞiddetli kladikasyo
IIbAktiviteyi sınırlandıran aralıklı kladikasyoIIIVİskemik istirahat ağrısı
IIIİskemik istirahat ağrısıIIIVMinör doku kaybı
IVÜlser veya kangrendenIIIVIMajör doku kaybı

Risk Faktörleri

Periferik arter hastalığı etyopatogenezinde ateroskleroz en temel nedendir. Risk faktörleri; yaş, tütün kullanımı, diyabetes mellitus (DM), hipertansiyon (HT), hiperlipidemi, hiperhomosisteinemi ve hipotroidizm olarak sıralanabilir (Şekil-2). Yaşlı hastalarda PAH için bu bağımsız risk faktörlerinden yaş, her 1 yıl için erkeklerde 1.05, kadınlarda 1.03 tahmini rölatif risk artışına yol açmaktadır (7).

Şekil-2. Periferik arter hastalığı için risk faktörleri.

Fizik Muayene ve Tanısal Süreçler

Kas atrofisi, kıl kaybı, ipsilateral ayak tırnaklarında hipertrofik değişiklikler etkilenen ekstremitenin inspeksiyon bulgularıdır. Fizik muayenenin en önemli bileşeni periferik nabız muayenesidir. Alt ekstremiteler için femoral, popliteal, dorsalis pedis ve tibialis posterior nabız muayeneleri yapılmalıdır. Hastada PAH’dan şüphelenildiğinde veya non-palpabl nabız söz konusu olduğunda PAH etkilenme düzeyinin dolaylı olarak saptanması için ayak bileği kol sistolik basınç indeksi (ABKİ) ölçümü yapılmalıdır. Bu ölçüm için her iki brakial bölgeden sistolik tansiyon arteriyel ölçümü yapıldıktan sonra alt ekstremitelerden de baldır bölgesine sarılan manşon ile distalde hem tibialis posterior hem de dorsalis pedis bölgelerinden el doppler ultrasonografisi yardımıyla sistolik basınç ölçümleri yapılır. ABKİ 0.9’un altında olan durumlar PAH olarak tanımlanmaktadır (8).

Periferik arter hastalığı tanısında ileri tetkik süreçlerine geçilmesine, hastada girişimsel veya operasyonel müdahale endikasyonunun bulunup bulunmamasına göre karar verilir. Revaskülarizasyon planlanan hasta grubunda ileri inceleme için anjiografi (BT veya MR) yapılır.

Tedavi 

Tedavinin amacı uzuv ve yaşamın korunması, kan akışının yeniden sağlanması ve tekrarlayan tromboz veya embolizmin önlenmesidir. PAH tanısı koyulduktan sonra tüm hastalarda ilk basamak tedavi risk faktörlerinin modifikasyonunun yapılmasıdır. 

Öykü ve fizik muayeneye dayalı olarak tanıdan şüphelenildiğinde, hastaya IV heparin bolusu ve ardından sürekli heparin infüzyonu yapılmalıdır. Mevcut uygulama, 80-150 U/kg unfraksiyone heparin IV bolus, ardından 18 U/kg/saat infüzyon (hedef aPTT başlangıç düzeyinin 2-2,5 katına ulaşıncaya kadar), sistemik antikoagülasyonun amacı trombüsün yayılmasını önlemek ve düşük akış ve staz nedeniyle arteryel ve venöz sistemlerde distal olarak trombozu inhibe etmektir. Damar cerrahisi konsültasyonu veya tanısal görüntüleme için beklerken heparin uygulama kararı geciktirilmemelidir. Ekstremiteye olan perfüzyon basıncını arttırmak için hasta yatak istirahatine alınmalı ve ekstremite sıcak tutulmalıdır. Yeterli ağrı kontrolü çok önemlidir ve hipovolemik hastada IV kristaloid sıvılarla resüsitasyon önerilir. Hipoksik hastalar ek oksijen almalıdır. Akut kalp yetmezliği ve aritmilerle başvuran hastalar, uzuv perfüzyonunu iyileştirmek için derhal tedavi edilmelidir.

Oral antikoagülan gerekmeyen hastalar;

  • Asemptomatik PAH’da
  • ESC 2017 Periferik Hastalıklar Kılavuzu’nda antiplatelet tedavi önerilmezken (1);
  • AHA 2016 Periferik Hastalıklar Kılavuzu’nda tekli antiplatelet (asetilsalisilik asit (ASA) 75-325 mg veya klopidogrel 75 mg) tedavi önerilir (2).
  • ABKİ= <0,9 (Sınıf 2a)
  • ABKİ= 0,91-0,99 (Sınıf 2b)
  • Semptomatik PAH’da
  • ESC 2017 Periferik Hastalıklar Kılavuzu’nda Semptomatik PAH’da antiplatelet tedavi verilmelidir (1).
  • Revaskülarizasyon yapılan hastalarda uzun süreli tekli antiplatelet tedavi (ASA 75-325 mg veya klopidogrel 75 mg)
  • Perkütan periferik girişim yapılanlarda 1 ay ikili antiplatelet tedavi (ASA 75-325 mg ve klopidogrel 75 mg) (Sınıf 2a)
  • Cerrahi girişim yapılanlarda ikili antiplatelet tedavi (ASA 75-325 mg ve klopidogrel 75 mg) veya oral antikoagülan (Sınıf 2b)
  • AHA 2016 Periferik Hastalıklar Kılavuzu’nda semptomatik PAH’da ikili antiplatelet tedavi (ASA 75-325 mg ve klopidogrel 75 mg) ve vorapaksar (anti-Xa) (Sınıf 2b) önerilmektedir (2).

Oral antikoagülan kullanması zorunlu olan hastalar;

  • Hasta asemptomatikse ve cerrahi girişim yapılmışsa oral antikoagülan verilir (Sınıf 1).
  • Oral antikoagülan alanlarda, perkütan periferik girişim yapılanlarda ilk 1 ay üçlü tedavi (ASA 75-325 mg, klopidogrel 75 mg ve antikoagülan) sınıf 2a endikasyonla önerilir. Bu hasta grubunda 1 ay sonrasında ise ikili antiplatelet tedavi (ASA 75-325 mg ve klopidogrel 75 mg) veya oral antikoagülan tek başına sınıf 2b endikasyonla önerilir.
  • Kanama riski yüksek olan ve oral antikoagülan kullanımı zorunlu olan hastalarda ise oral antikoagülan tek başına sınıf 2a endikasyonla önerilir.

Revaskülarizasyon Endikasyonları

Periferik arter hastalığında temel revaskülarizasyon endikasyonları (9);

  • İstirahatte de iskemik ağrı,
  • Ekstremitede açık ve uzun süredir iyileşmeyen yara, 
  • Günlük aktivitelerinde kısıtlılığa yol açacak ciddiyette ve mesafede kesik topallama şikayetinin olması 

Aortailiak okluziv lezyonlarda;

  • Kısa okluziv lezyonlarda (örneğin <5 cm) endovasküler tedavi (Sınıf I)
    • Aortailiak oklüzyonda aorta-bifemoral baypas (Sınıf 2a). 
    • Şiddetli komorbitelerin varlığında uzun ve/veya bilateral lezyonlarda endovasküler tedavi ilk stratejidir (Sınıf 2a). 

İliofemoral okluziv lezyonlarda; 

  • İliak stentleme ve femoral endarterektomi veya baypasdan oluşan hibrid yaklaşım (Sınıf 2a).

Femoropopliteal okluziv lezyonlarda;

  • 25 cm’nin altındaki kısa lezyonlarda 
  • Endovasküler tedavi ilk seçenek (Sınıf 1), 
  • Primer stent implantasyonu (Sınıf 2a) 
  • İlaç kaplı balon veya stentler (Sınıf 2b)
  • Stent içi restenozlarda ilaç kaplı balon (Sınıf 2b)
  • Yaşam beklentisi 2 yılın üzerinde olan ve otolog venin kullanılabildiği 25cm’nin üzerinde süperfisiyal femoral arter oklüzyonunda cerrahi risk yüksek değilse baypas cerrahisi önerilir. 
  • Cerrahiye uygun olmayan 25 cm’nin üzerindeki lezyonlarda sınıf 2b endikasyonla endovasküler tedavi önerilir. 

İnfrapopliteal okluziv lezyonlarda;

  • Kritik bacak iskemisi varlığında (2 haftadan uzun süren istirahat ağrısı, iskemik ülserler veya kangren) bacağı kurtarıcı revaskülarizasyon tedavisi endikedir. Bu lezyonlarda safen ven greftinin kullanıldığı baypas sınıf 1 endikasyonla önerilirken endovasküler tedavi sınıf 2a endikasyonla önerilir.

Tüm hastalarda iyi bir ayak bakımının ve hastaya özgü hazırlanan bir egzersiz rehabilitasyon programının sağlanması önemlidir.

Geri dönüşümsüz aşamada etkilenmenin olduğu hastalarda demarkasyon hattının belirginleşmesi sonrasında uygun seviyeden amputasyon gerçekleştirilmelidir. Yaşlı hastalar için amputasyon kararında temel alınacak belirleyiciler içerisinde, geri dönüşümsüz etkilenmenin varlığının yanında cerrahi veya girişimsel müdahalelerin çok riskli olması, yaşam beklentisinin çok düşük olması, fonksiyonel kısıtlılıkların ekstremite kurtarılmasının avantajını ileri düzeyde azaltması durumları da sayılabilir. Klinik tedavi kararı alınırken tüm hastalar kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir (10).

Prognoz

PAH bulunan hastalarda mortalite oranları yüksektir. ABKİ ölçümüne göre PAH tanısı koyulan hastalarda kardiyovasküler mortalitede 3-6 kat artış söz konusudur.

Sonuç

Periferik arter hastalığı olan yaşlılar için alınacak tüm klinik kararlarda hastanın yaşından daha önemli olan hastanın fizik kondüsyonu, mevcut klinik durumu ve hastanın beklenti düzeyidir.

 

Kaynaklar

  1. Aboyans V. Ricco JB. Bartelink MLEL. et al. ESC Scientific Document Group. The Task Force for the Diagnosis and Treatment of Peripheral Arterial Diseases of the European Society of Cardiology (ESC) and of the European Society for Vascular Surgery (ESVS). 2017 ESC Guidelines on the Diagnosis and Treatment of Peripheral Arterial Diseases, in collaboration with the European Society for Vascular Surgery (ESVS). Eur Heart J. 2017;39(9):763816.
  2. Gerhard-Herman MD. Gornik HL. Barrett C. et al. 2016 AHA/ACC Guideline on the Management of Patients With Lower Extremity Peripheral Artery Disease: Executive Summary. Vasc Med. 2017;22(3):NP1NP43.
  3. Coşgun MS. ve Değirmenci H. Alt Ekstremite Periferik Arter Hastalığına Güncel Yaklaşım. MN Kardiyoloji. 2020;27(4):245-249
  4. Khan S. Hawkins BM. Acute Limb Ischemia Interventions. Interv Cardiol Clin. 2020 Apr;9(2):221-228.
  5. Santistevan JR. Acute Limb Ischemia: An Emergency Medicine Approach. Emerg Med Clin North Am. 2017 Nov;35(4):889-909.
  6. Hardman RL. Jazaeri O. Yi J. Smith M. Gupta R. Overview of classification systems in peripheral artery disease. Semin Intervent Radiol. 2014;31(4):378-388.
  7. McNally MM. Univers J. Acute Limb Ischemia. Surg Clin North Am. 2018 Oct;98(5):1081-1096.
  8. Gilliland C. Shah J. Martin JG. Miller MJ Jr. Acute Limb Ischemia. Tech Vasc Interv Radiol. 2017 Dec;20(4):274-280.
  9. Utsunomiya M. Endovascular Therapy for Acute Limb Ischemia. J Atheroscler Thromb. 2021 Nov 1;28(11):1126-1127.
  10. McNally MM. Univers J. Acute Limb Ischemia. Surg Clin North Am. 2018 Oct;98(5):1081-1096.
17 Mayıs 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Geriatrik Hastanın Acil Bakım Kalitesi 

taradından Çağlar Kuas 22 Nisan 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Acil serviste bazı hasta grupları özellik arz eder. Gebeler, çocuklar, geriatrik ve onkolojik hastalar acil serviste değerlendirilirken daha fazla dikkat gerektirmektedir. 65 yaş üstü geriatrik hasta popülasyonunun acil servislere başvuruları giderek artmaktadır. Türkiye’de 65 yaş ve üstü nüfusun 2014 yılında %8’i, 2023 yılında %10,2, 2050 yılında %20,8, 2075 yılında ise %27,7’ye ulaşacağı öngörülmektedir. Son yıllarda acil servise başvuran her beş hastadan biri geriatrik hasta grubunu oluşturur hale gelmiştir. 

Bu hastalar acil servise çok farklı şikayetlerle, aileleri veya hasta bakım personeli tarafından getirilirler. İletişim problemleri, hasta yakınlarından ayrıntılı anamnez alınamaması, acil serviste teşhis için çok fazla tetkik istenmesi, acil servisten hastaneye yatırılmasındaki zorluklar, geriatrik hastaya yaklaşımda personelin eğitiminin eksiklikleri, hasta yakınlarının hastaneye yatırma baskısı veya müdahale onayı vermemesi, muayeneye karşı uyumsuzluklar, çoklu ilaç kullanımı ve düşme riskinden dolayı bu hastaların yönetimi acil doktorunu zorlar.

2014 geriatrik hastaların acil servis yönetimi kılavuzuna göre;

  1. Geriatrik hastaların risk açısından taranması,
  2. İdrar kateterlerinin kullanım durumu, 
  3. Geriatrik ilaç yönetimi,
  4. Geriatrik düşme değerlendirmesi,
  5. Deliryum ve demans tanınması, 
  6. Palyatif bakım gerekliliklerinin değerlendirilmesini önermektedir. 

A- Riskli hasta grubunun belirlenmesi

Sürekli yardıma ihtiyaç duyuyor mu? Acile getirilmeden önce daha fazla yardıma ihtiyaç duyuyor mu? Son 6 ayda, ≥1 gece hastane yatışı oldu mu? Görme problemi var mı? Hafıza problemi var mı? Günde ≥3 ilaç kullanımı mevcut mu? Tüm bu soruların yanıtları birden fazla evet ise yüksek riskli olarak kabul edilir.

B- İdrar kateteri kullanımının değerlendirilmesi

İdrar kateteri doğru endikasyonda kullanımı değerlendirilmelidir. Gereksiz kullanımlar derhal sonlandırılmalıdır. İdrar yolu enfeksiyonları kontrol edilmelidir.

C- Kullanılan ilaçların gözden geçirilmesi

Antikoagülanlar, antitrombositerler, diyabet ilaçları, digoxin, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri, amiodaron, diüretikler, antipsikotik, immunsuprese ilaçlar ve narkotikler özellikle sorgulanması gereken ilaç gruplarıdır. Geriatrik hastalarda kronik hastalıkların çokluğu göz önüne alındığında çoklu ilaç kullanımları sıktır. Çoklu ilaçların birbirleriyle etkileşimlerine dikkat etmek gerekir. Demans, antipisikotik ve antiparkinson ilaçların beraber kullanımlarında antikolinerjik yüke dikkat edilmelidir. Özellikle kardiyak ilaçların doğru dozlarda kullanılması özellik arz eder. Hipotansiyona bağlı gelişen senkop ve sonrasında düşme riski gözden geçirilmelidir. Vücut yağ oranının etkilenmesi ve dehitratasyon ilaçların biyoyararlanımlarını etkiler ve istenmeyen sonuçlar gözlenebilir.

D- Düşme yönetimi

Bilinç kaybı, daha önce düşme öyküsü, yürüme ve denge problemi, melena, kardiyak problemler, görme ve nörolojik bozukluklar, çoklu ilaç kullanımı ve alkol düşme riskini artırır. Tekrarlayan düşmeler üzerinde olası nedenler gözden geçirilerek önlenebilir durumlar ortadan kaldırılmalıdır. Daha önce günlük aktivitelerinde problem yaşamayan geriatrik hasta acil servise düşme ile geldiğinde kas iskelet sistemine mi bağlı, yoksa sistemik bir olaya mı bağlı olduğu gözden geçirilmelidir. Örneğin yeni gelişen melena, gastrointestinal sistem kanamasına bağlı hipotansiyona bağlı baş dönmesi veya senkop nedenli bir düşme olabilir.

E- Deliryumun tanınması

Deliryum akut başlangıçlı bilişsel fonksiyonları etkileyen, dağınık düşünce yapısı, hafızada bozulma, oryantasyon kaybı, dikkat eksikliği ve algı bozukluğu ile karakterize bir durumdur. Geriatrik hastalarda akut gelişen bir deliryum tablosu mortaliteyi artırabilir. Acil serviste deliryum erken tanınmalıdır.

F- Palyatif bakım

Geriatrik hastaların öz bakımları acil serviste değerlendirilmelidir. Beslenme durumları, ilaçlarını düzenli kullanıp-kullanmadığı, ağrı yönetimi, ağrı dışı semptomların yönetimi, yaşlı bakımı ve dehidratasyon gibi durumlar gözden geçirilmelidir.

Şimdiye kadar geriatrik hastaların acil bakımında gözden geçirmemiz gereken faktörlerden bahsettik. Peki, hangi kriterler geriatrik hastanın acil bakım kalitesini değerlendirmemizde yardımcı olur? Yani bu hasta grubunu değerlendirirken hangi parametreleri gözden geçirirsek acil serviste kaliteli bir bakım sağlamış oluruz. Bunun için German Society of Emergency Medicine, The German Society of Geriatrics, The German Society of Gerontology and Geriatrics, The Austrian Society of Geriatrics and Gerontology, The Swiss Society for Gegiatrics çalışma gruplarının oluşturduğu komisyonda; 3 acil hekimi, 1 özel eğitimli hemşire, 1 Geriatrist , 1 farmakolog, 1 sağlık ekonomistive 2 yaşlı vatandaş yer almaktadır. Söz konusu komisyon kaliteli bakım esaslarını 5 başlıkta ortaya koymaktadır.

GeriQ-ED© TOP 5 (1)

  1. Deliryumun tanınması.
  2. Tam bir ilaç öyküsü almak ve endikasyonların değerlendirilmesi.
  3. Acil ekibinin geriatri bilgi ve becerilerinin eğitimi.
  4. Geriatrik ihtiyaçları olan hastalar için tarama.
  5. Düşme riski olan hastaların belirlenmesi/ tekrarlayan düşmeler. 

Dilerseniz bu faktörleri gözden geçirelim;

1. Deliryum tanınması: Çalışmalar deliryum süresi ile mortalite arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermiştir. Dolayısı ile deliryumun erken tanısı acil bakım ortamında esastır. GeriQ-ED©’ye göre, standartlaştırılmış bir tarama testi acil serviste deliryumu olan ve deliryum riski taşıyan hastalar için uygulanmalıdır. Acil serviste kullanımı önerilen iki skala vardır (2, 3).

  1. Confusion Assessment Method (CAM) (Şekil-1).
  2. Modifiye Confusion Assessment Method (mCAMED) (Şekil-2).

Kısaca özetleyecek olursak, geriatrik hasta acil servise geldiğinde deliryum açısından taranmalı ve şu parametreler gözden geçirilmelidir;

1. Hastanın başlangıç durumuna göre mental durumunda akut bir değişiklik olduğuna dair kanıt var mı?

2A. Hasta dikkatini odaklamakta güçlük çekiyor mu? Örneğin, dikkati kolayca dağılıyor mu veya dikkatini toplamakta güçlük çekiyor mu? Söylenenleri takip edebiliyor mu?

2B. Bu davranış görüşme sırasında dalgalandı mı? Yani gelip gitme veya artma eğiliminde oldu mu? Şiddetinde azalma var mı?

3. Hastanın düşünceleri dağınık veya tutarsız mı? Örneğin, başıboş veya alakasız konuşma, belirsiz veya mantıksız fikir akışı veya konudan konuya öngörülemeyen geçiş var mı?

4. Genel olarak bu hastanın bilinç düzeyini nasıl değerlendirirsiniz?

Uyarı [normal]; Tetikte [aşırı uyanık, çevresel uyaranlara aşırı duyarlı, çok kolay irkiliyor], Letarjik [uykulu, kolayca uyanıyor]; sersemlik [zor uyandırılıyor]; Koma; [uyandırılamaz]; belirsiz).

5. Oryantasyon kaybı; görüşme sırasında herhangi bir zamanda (örneğin, kendisinin başka bir yerde olduğunu düşünmek gibi) hasta yönünü şaşırmış mıydı? Hastane dışında, yanlış yatağı kullanmak ya da günün saatini yanlış değerlendirme var mı?

6. Hafıza bozukluğu; hasta görüşme sırasında herhangi bir hafıza sorunu gösterdi mi? Örneğin,

hastanede ki olayları hatırlıyor mu veya talimatları hatırlamakta zorlanıyor mu?

7. Algısal bozukluklar; hastanın herhangi bir algısal rahatsızlık kanıtı var mı? Örneğin, halüsinasyonlar, illüzyonlar veya yanlış yorumlamalar gibi.

8A. Psikomotor ajitasyon var mı? Görüşme sırasında herhangi bir zamanda hastada alışılmadık şekilde artan bir motor ajitasyon düzeyi oldu mu? Huzursuzluk, yatak örtülerini karıştırmak, parmakları hafifçe vurmak veya sık sık ani pozisyon değişiklikleri yapmak gibi aktiviteler var mı?

8B. Psikomotor retardasyon; görüşme sırasında herhangi bir zamanda hastanın motor becerilerinde alışılmadık derecede azalma oldu mu? Uyuşukluk, boşluğa bakmak, uzun süre aynı pozisyonda kalmak veya çok yavaş hareket etmek gibi aktiviteleri var mı?

9. Uyku-uyanıklık döngüsünde değişiklik; hastada gündüz vakti aşırı uyku-uyanıklık döngüsünde bozulma olduğuna dair kanıt var mı?

2. Geriatrik hastanın kullandığı ilaçlar: Çoklu ilaç kullanımı geriatrik hastalar arasında yaygındır. İlaç sayısı arttıkça advers ilaç reaksiyonları veya ilaç kullanım hataları da artmaktadır. Araştırmalar, tüm advers ilaç reaksiyonlarının %60’ının potansiyel olarak önlenebilir olduğunu göstermiştir. Antikoagülanlar, benzodiazepinler, steroid olmayan antienflamatuvar ilaçlar, diüretikler ve antidepresanların kullanımına özel dikkat gösterilmelidir (4). Alınan ilaçların endikasyonları doğrulanmalıdır.

Şekil-1: Confusion Assessment Method (CAM).

Şekil-2: Modifiye Confusion Assessment Method (mCAMED).

3. Geriatri bilgi ve becerileri konusunda personel eğitimi: 2015 yılında The Geriatric Section of the European Society for Emergency Medicine (EUSEM) ve European Geriatric Medicine Society (EUGMS) geriatrik hastaların acil servis bakımı için hazırladığı müfredat; 

1-Yaşlanmanın fizyolojisi,

2-Yaygın ve atipik şikayetler,

3-Geriatrik sendromların tanımlanması,

4-Geriatrik hastaların psikiyatrik ihtiyaçlarının belirlenmesi, gibi konuları içermektedir.

Acil servis çalışanı doktor ve hemşirelerin en az %60’ının her yıl bu eğitimi almasını önerilmiştir (5).

4. Geriatrik ihtiyaçları olan hastalar için tarama: Yaşlı acil servis hastaları için olumsuz sonuçları tahmin etmede çeşitli risk faktörleri ve tarama araçları kullanılmalıdır. Beklenmeyen acil servise geri dönüşler, hastaneye yeniden yatışlar, fonksiyonel düşüş varsa dikkatle irdelenmelidir. Taramalar, ölüm gibi kısa vadeli olumsuz sonuçlar yaşama olasılığı az veya çok olan hastaları ayırt etmek için bireysel risk faktörlerinin ve acil servis tarafından doğrulanmış tarama araçlarının prognostik doğruluğunu ölçmektedir (6).

5. Düşme riski olan geriatrik hastaların belirlenmesi/ tekrarlayan düşmeler: Travma değerlendirmesi ve aynı zamanda potansiyel nedenlerin gözden geçirilmesini içerir. Düşme öyküsü, yürüme yardımcılarının kullanımı, depresyon, bilişsel bozukluk ve altıdan fazla farklı ilacın uzun süreli kullanımı gibi risk faktörlerinin değerlendirilmesini önerir. Kaldığı ortamda düşmeye karşı riskler belirlenerek, uygun ortamların hazırlanması tavsiye edilmelidir. Hastada düşmeye bağlı zararlar ortaya konmalı, tespit edilmeli ve müdahalesi yapılmalıdır. Acil hemşirelerin %80’inden fazlası düşme faktörleri risk konusunda eğitilmelidir.

Kaynaklar 

  1. Quality indicators for a geriatric emergency care (GeriQ-ED) – an evidence-based delphi consensus approach to improve the care of geriatric patients in the emergency department Schuster et al. Scandinavian Journal of Trauma, Resuscitation and Emergency Medicine (2020) 28:68.
  2. Schnitker LM, Martin-Khan M, Burkett E, Brand CA, Beattie ER, Jones RN, Gray LC. Structural quality indicators to support quality of care for older people with cognitive impairment in emergency departments. Acad Emerg Med. 2015;22:273–84.
  3. Pisani MA, Kong SYJ, Kasl SV, Murphy TE, Araujo K, Van Ness PH. Days of delirium are associated with 1-year mortality in an older intensive care unit population. Am J Respir Crit Care Med. 2009;180(11):1092–7.
  4. Schurig AM, Böhme M, Just KS, Scholl C, Dormann H, Plank-Kiegele B, et al. Adverse Drug Reactions (ADR) and Emergencies: The Prevalence of Suspected ADR in Four Emergency Departments in Germany. Dtsch Arztebl Int. 2018;115(15):251.
  5. Conroy S, Nickel CH, Jónsdóttir AB, Fernandez M, Banerjee J, Mooijaart S, et al. The development of a European curriculum in Geriatric Emergency Medicine. Eur Geriatr Med. 2016;7(4):315–21.
  6. Carpenter CR, Shelton E, Fowler S, Suffoletto B, Platts-Mills TF, Rothman RE, Hogan TM. Risk factors and screening instruments to predict adverse outcomes for undifferentiated older emergency department patients: asystematic review and meta-analysis. Acad Emerg Med. 2015;22(1):1–21.
22 Nisan 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
EtkinlikHaber ve Duyuru

5.Uluslararası ve 16.Akademik Geriatri Kongresi

taradından Çağlar Kuas 21 Nisan 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Akademik Geriatri Derneği tarafından düzenlenen 5.Uluslararası ve 16.Akademik Geriatri Kongresi 27 Eylül – 01 Ekim 2023 tarihlerinde Bilkent Kongre Merkezi, Ankara’da gerçekleştirilecektir. Detaylı bilgi için tıklayınız.

21 Nisan 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Yaşlı Hastalarda Sarkopeni ve Travma ile İlişkisi

taradından Çağlar Kuas 16 Mart 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Acil servislere başvuran geriatrik hastalarda görülen, sıklıkla şikayet konusu olan, morbidite ve mortalite oranını artıran bir durum sarkopeni olarak bilinen bir klinik tablodur. Sarkopeni klinik olarak geriatrik sendromlardan biri olarak tanımlanmıştır. Diğer geriatrik sendromlar ise; deliryum, demans, senkop, düşme, polifarmasi, kırılganlık, inkontinans gibi durumlardır. Sarkopeni 2010 yılında European Working Group on Sarcopenia in Older People (EWGSOP) tarafından fiziksel harekette kısıtlılık, düşük yaşam kalitesi ve ölüm gibi olumsuz sonuçların görülme riskini artıran, iskelet kası kütlesi ile gücünde ilerleyici ve yaygın kayıp ile karakterize bir sendrom şeklinde yeniden tanımlanmıştır. Sarkopeni yaşlı bireylerde yaygın olarak görüldüğü halde erken yaşlarda da ortaya çıkabilir. Sarkopeni metaanalizlere göre, 60 yaş ve üzeri erkeklerde %11 ve kadınlarda %9 prevalans ile görülür. Türkiye’ de sarkopeni prevalansı 65 yaş ve üzeri bireylerdeki kadınlarda %4,1, erkeklerde %6,7 oranındadır. 

Sarkopeni, olumsuz sağlık çıktılarına sebep olması yönüyle tüm toplumlar için önemli bir sendrom olarak ele alınmaktadır. Sarkopeni ile güç kaybı, düşme, kemik kırılganlığında artma, sakatlık, hareketsizlik, bağışıklığın baskılanması, solunum fonksiyonlarının bozulması, yaşam kalitesinin azalması, morbidite ve mortalite riskinin artması gibi olumsuz sağlık çıktılarının artması arasında ilişki olduğu çalışmalarla gösterilmiştir. Ayrıca sarkopeni hastaneye yatış riskini, yatış süresini ve bakım maliyetini de artırmaktadır. Sarkopeni, görülme sıklığı ve neden olduğu sonuçlar göz önüne alındığında, sağlık profesyonelleri için ayrıca önem taşıyan bir konu haline gelmektedir. 

Sarkopeninin oluşumunda birçok mekanizma rol oynamaktadır. Bazı klinik durumlarda sarkopeni oluşumunda rol oynayan nedenler net bir şekilde tanımlanabilirken, bazı durumlarda belirgin bir neden belirlenememektedir. Bu nedenle sarkopeni primer ve sekonder sarkopeni şeklinde sınıflandırılmaktadır. Primer sarkopeni, yaşlanmaya bağlı gelişen sarkopenidir. Sekonder sarkopeni ise, birden çok nedene bağlı olarak ortaya çıkan sarkopeni şeklinde tanımlanmaktadır. Yaşlı bireylerde sarkopeni oluşum mekanizmaları multifaktöriyel olabilmekte ve çoğu zaman primer ya da sekonder şeklinde sınıflandırılamamaktadır. Yaşlanma süreci ile birlikte kas dokusundaki homeostazis ve apoptozis mekanizmalarında değişiklikler görülmektedir. Protein sentezi kapasitesindeki azalır, miyofibril oluşumu yavaşlar, kök hücre rejenerasyonu yavaşlar, yağ dokusu artar, inflamatuar sitokinler artar ve kas kitlesi azalır. Progresif nöron kaybına bağlı kas liflerinin atrofiye uğraması ve insülin, cinsiyet hormonları, büyüme hormonu (GH) gibi anabolik hormonların düzenlenmesinde bozulmalar görülmektedir. Yaşlanmaya bağlı iskelet kas kütlesinin kaybı ile kas gücünde azalır, kas fonksiyonu kısıtlanır, mobilite azalır. Bu hücresel ve fonksiyonel gerilemeler, sarkopeni tablosunun görülmesine neden olmaktadır. Ek olarak düşük derecedeki inflamasyona uzun süreli maruziyet iştahta azalmaya, dengeli ve yeterli gıda alımında azalmaya, anoreksi, kilo kaybı ve sonuç olarak da sarkopeniye neden olmaktadır.

Sarkopeni riskini artıran birden fazla faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerden en önemlisi ve en önde geleni yaştır. Yapılan araştırmalarda yaş arttıkça, sarkopeni prevalansının da arttığı görülmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda sarkopeni prevalansının erkek cinsiyette daha fazla olduğu görülmektedir. Erkek cinsiyette daha fazla olması nedeni yüksek sigara içme oranı, iş yaşamının bitmesi ile düşük aktivite düzeyi, alt ekstremite bozuklukları gibi durumların ve bunlara bağlı kas kaybının kadınlara göre erkeklerde daha fazla olmasıdır. Yalnız yaşıyor olmak, huzurevinde ya da hastanede kalıyor olmak, sosyal izolasyon, yetersiz gıda alımı, protein alımının azalması, düşük D vitamini düzeyi, sigara ve alkol kullanımı, fiziksel inaktivite ve uzamış yatak istirahatinin de sarkopeni riskini artıran faktörler olduğu çalışmalarla ortaya konulmuştur. Ayrıca emilim bozukluğu, gastrointestinal hastalıklar, tiroid fonksiyonundaki bozulmalar, demans, malignite gibi hastalık durumlarının ve kullanılan ilaçların diyare, konstipasyon, kusma gibi yan etkilerinin de sarkopeni riskini artırdığı bilinmektedir. 

Leeper ve arkadaşlarının retrospektif olarak 23622 erişkin travma hastasını analiz ettikleri çalışmada hastaların %71’i 65 yaş altında iken, %29’u 65 yaş üzerindedir. Bu çalışmada Computed Tomography Abbreviated Assessment of Sarcopenia for Trauma (yani kısaca CAAST) çekimleri sonuçlarını, psoas kasının kesitsel alanını hastanın yaş ve ağırlığına göre hesaplamışlardır. 65 yaş altındaki travma hastalarında mortalite oranı %1,96 iken, 65 yaş üzerinde bu oran %7,19 bulunmuştur (p<0.05). Taburcu edildikten sonra bu travma hastalarının 6 aylık mortalite oranları 65 yaş altında %1,1 iken, 65 yaş üzerinde %12,86 bulunmuştur. Hastane içi ve taburculuk sonrası mortalitede prediktörler; hastaneye başvuru zamanındaki vital bulgular, kafa travması ve ISS (travma ciddiyet skoru) olarak bulunmuştur. Düşme nedeniyle gelen travma hastaları içinde en güçlü hastane dışı mortalite prediktörü Sarkopeni olarak saptanmıştır (HR:4.77). Sarkopeninin erken tanısı travma hastaları içinde gelişebilecek yan etkileri saptamaya yardımcı olur. Geriatrik künt travmada sarkopeni hastane içi mortalite artışı ile ilişkilidir (OR: 1.61) ve hastanede yatış süresi daha uzundur (OR: 1.21). Travmatik beyin hasarı geçiren yaşlı bireylerde sarkopeni mevcut ise, 30 günlük mortalite sarkopeni olmayanlara göre daha yüksektir (%80 vs. %50,6; p<0.05). Masseter kası kesitsel alanı ölçümleri ile yapılan çalışmalarda 30 günlük mortalite artışı ile masseter kasının kesitinin azalması arasında ilişki gösterilmiştir.

Sarkopeni tanı kriterleri EWGSOP2 tarafından belirlenmiştir (Şekil-1). Sarkopeninin birincil parametresi olarak düşük kas gücünün kullanılmasını önerilmiştir. Düşük kas gücü tespit edildiğinde sarkopeni olasıdır. Sarkopeni teşhisi, düşük kas miktarı veya kalitesi ile doğrulanmaktadır. Düşük kas gücü, düşük kas miktarı, düşük fiziksel performans parametrelerinin tamamı tespit edildiğinde sarkopeni şiddetli olarak kabul edilmektedir. Klinik pratikte ve araştırmalarda, sarkopeni tarama ve tanısı için çeşitli testler ve ölçüm araçları kullanılmaktadır. Ölçüm aracı seçimi, bireyin durumuna (engellilik, hareketlilik), sağlık hizmeti ortamındaki (toplum, klinik, hastane veya araştırma merkezi) teknik kaynaklara erişime veya testin amacına (rehabilitasyon veya iyileşmeyi izleme) göre değişkenlik gösterebilmektedir. 

Son güncellemelerle EWGSOP2, sarkopeni belirtileri gösteren bireylerin kolay belirlenmesinin bir yolu olarak SARC-F anketinin kullanılmasını önermektedir. SARC-F, toplum sağlığı alanında ve diğer klinik ortamlarda sarkopeni riski taramasında kolaylıkla kullanılabilen, değerlendirmenin bireylerin kendi ifadelerine dayanarak yapıldığı, kas gücü, düşme deneyimi, yürüme yeteneği, sandalyeden kalkma ve merdiven çıkma deneyimlerini içeren 5 maddelik bir ankettir (Tablo-1). SARC-F, sarkopeni risk taraması için ucuz ve uygun bir yöntemdir. SARC-F bireylerin kendi ifadeleri yansıttığı için, sonuçlar birey için önemli olan olumsuz sonuçların algısını yansıtmaktadır.

Sonuç olarak sarkopeni, travmada mortalite ve morbiditeyi artıran risk faktörüdür. Ancak yaştan bağımsız olarak sedanter hayat, protein sentezinde bozulma ile seyreden kronik karaciğer hastalıkları, kronik kalp yetmezliği, hormon ve sitokin dengesizliği ile seyreden kronik hastalarda sık görülür. Bu kronik hastalardaki süreç eksersiz kapasitenin giderek azalması, kas kitlesinin azalması, kas rejenerasyonun bozulup adipoz dokunun artışı ile ilerler. Acil servislere başvuran hastalarda sarkopeni tanısı için anketler, radyolojik ölçümler ve kas kitlesi formulleri kullanılabilir. Uygulamalar üzerinden de hesaplanabilen Boer, Hume veya James formüllerinin kullanımı hastaya ilk yaklaşımda faydalı olacak şekilde kas ve yağ kitlesini hesaplamaya yardımcı olacaktır. 

Tablo-1: SARC- F anketi.

Şekil-1: EWGSOP2 tarafından önerilen sarkopeni tanı algoritması.

Kaynaklar

  1. Wahlen BM et al. Impact of sarcopenia in trauma and surgical patient population: A literature review. Asian J Surg. doi.org/10.1016/j.asjsur.2019.10.010.
  2. Edwards et al. Osteoporosis and Sarcopenia in Older Age. Bone. doi:10.1016/j.bone.2015.04.016.
  3. EWGSOP2 recommendation. Sarcopenia: revised European consensus on definition and diagnosis. Age and Ageing 2019; 48: 16–31 doi: 10.1093/ageing/afy169.
  4. Sağlam BÖ ve ark. Yaşlılarda Sarkopeni ve Hemşirelik. DOİ: 10.46483/deuhfed.925813.
16 Mart 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Acil Servise Düşme İle Başvuran Yaşlı Hastaların Yönetimi

taradından Çağlar Kuas 27 Şubat 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

ÖZET: Yaşlı düşme hastaları giderek artan oranlarda acil servise başvurmaktadır. Yaşlılarda düşmeler çoğu zaman düz zeminde ve çevresel nedenlerle gerçekleşmekle birlikte tıbbi durumlarda yaşlı hastalarda düşmenin nedeni olabilir. Bu nedenle acil servise getirilen düşme hastaları hem travma hem de diğer tıbbi medikal patolojiler açısından incelenmelidir. Yaşlı düşme hastalarında laboratuvar ve görüntüleme eşiği düşük tutulmalı, gerekirse tetkiklerin tekrarına veya ileri görüntüleme yöntemlerine gidilmelidir. Bu hastalarda yatış ve hasta takibi genç popülasyona göre daha düşük eşik değerlerle yapılmalıdır.

Yaşlı kişilerde, yaşlılığa bağlı anatomik, fizyolojik ve endokrin değişiklikler nedeniyle travma riski artmaktadır(1). Yaşlılar travmalara karşı hassastır, düşük enerjili olarak tanımladığımız travmalar bile ciddi problemlere neden olabilir. Bu popülasyon travmaya bağlı durumların tedavisi sırasında yaşanan komplikasyonlardan da önemli ölçüde etkilenir. Acil doktorları genç hastalara kıyasla yaşlı travma hastalarını daha iyi incelemeli ve tetkik eşiklerini daha düşük tutmalıdır. Çünkü yaşın ilerlemesiyle olan fizyolojik değişiklikler (fizyolojik ve fiziksel rezervlerin azalması) yaralanmanın değerlendirmesini zorlaştırmakta ve tedavisini güçleştirmektedir (2).

Türkiye İstatistik Kurumuna (TÜİK) göre 2013 yılında %7,7 olan 65 yaş ve üstü nüfusun tüm nüfusa oranın, 2025 yılında %11 ve 2030 yılında %12,9 olması beklenmektedir (3). Bu da acil servis çalışanlarının ilerleyen zamanlarda acil servislerde daha fazla yaşlı hasta görmelerine ve yaşlı hasta bakımı konusundaki yetkinliklerini arttırma ihtiyacı duymalarına neden olacaktır.

Düşme, yaşlı nüfusun maruz kaldığı en yaygın travma nedenidir ve acil servise başvuran 65 yaş ve üzeri travma hastalarında travmanın birinci nedenidir (4). Düşme oranı ilerleyen yaşla artmakla birlikte her yıl üç yaşlı hastadan birinin düşmeye bağlı travma yaşadığı bilinmektedir (2). Düşme ile acil servise getirilen yaşlı hastalarda en sık rastlanılan kırıklar kalça ve omurga kırıklarıdır (5). 

Yaşlılarda düşmenin nedenleri; sarkopeniye bağlı kas kitlesinde ve motor güçte azalma, denge ve koordinasyon bozuklukları ve reaksiyon süresinde uzama sayılabilir. Bunların yanında görme keskinliğinde azalma, ev koşullarının yaşlı hastalar için uygun olmaması (yetersiz aydınlatma, kayabilen/katlanabilen halı gibi), alkol, sıcak banyo veya duş, nörolojik hastalıklar (serebrovasküler atak gibi), dehidratasyon, hemoraji, nöbetler ve ilaçlar (beta blokerler, narkotikler) sayılabilir (2). Sert zemine olan veya merdivenden yuvarlanma şeklinde olan düşmeler yumuşak ve düz zeminde olan düşmelere göre daha ciddi patolojiler içerir.

Acil serviste düşme ile getirilen hastayı değerlendirirken hastaya, yakınlarına veya hastane öncesi sağlık ekiplerine düşmeye neden olan olaylar ayrıntılı şekilde sorulmalıdır. Düşmenin nedenini araştırmak hem düşmeye sebep olan tıbbi nedenlerin tespitinde hem de ilerleyen zamanlarda gelişebilecek tekrarlayan travmaların önlenmesinde önem arz eder. Şu unutulmamalıdır ki; yaşlı düşme hastaları hem travma hastası hem de diğer medikal patolojiler açısından değerlendirilmeli ve tedavi edilmelidir (2).

Bütün travma hastalarında olduğu gibi, yaşlı travma hastalarının da ilk değerlendirmesi vital bulguların değerlendirilmesi ile başlar. Taşikardi yanıtı özellikle beta bloker alan hastalarda görülmeyebilir ve bu durum önemli patolojileri (hipovolemi, ağrı) gizleyebilir. Yine kan basıncı değerleri de taşikardi gibi yanıltıcı olabilir. Bu hasta gruplarında hipertansiyon insidansının yüksek olduğu unutulmamalı ve hipotansiyon için daha yüksek bir eşik değer kullanılmalıdır.

Yaşlı travma hastaları tanı sürecinde değerlendirilirken sistemlerin hepsi gözden geçirilmelidir. 

Kafa travması sonucu oluşan durumlar yaşlı hastalarda mortalite ve morbiditenin önemli nedenlerindendir. Yaş grubuna ve başlıca yaralanma mekanizmasına göre travmatik beyin hasarı ile acil servise başvuran hastalar incelendiğinde 65 yaş ve üzeri hastalarda travmatik beyin hasarının oluşmasında düşmeler en sık neden olarak saptanmıştır (6). Hastaların bilinç durumu değerlendirilirken, bilinçte olan değişiklikler yaşa bağlı demans ile ilişkilendirilmeden ciddi şekilde ele alınıp değerlendirilmelidir. Yaşa bağlı beyindeki anatomik değişikler nedeniyle subdural veya intraparankimal kanamalar daha fazla görülür ve yine yaşa bağlı gelişen atrofi nedeniyle semptom ve bulgular geç dönemde görülebilir. Kafa travmasının değerlendirilmesinde planlanması gereken ilk tetkik kontrastsız beyin bilgisayarlı tomografi (BT) olmalıdır. Antikoagülan veya antiagregan alan hastalarda (asemptomatik olsalar bile) görüntüleme eşiği düşük tutulmalıdır.

Spinal yaralanmalar (servikal,torokal-lumbal)’ın değerlendirilmesinde, gerek pozisyona bağlı çekim ve değerlendirme sorunlarından gerekse yaşa bağlı dejeneratif değişikliklerden kaynaklanan direkt grafi yorumlama problemleri ortaya çıkabilir. Spinal yaralanma şüphesi durumlarında ilk görüntüle yöntemi olarak BT iyi bir tercihtir (7).

Yaşlı düşme hastaları göğüs ve karın yaralanmaları açısından iyi değerlendirilmelidirler. Bu hasta gruplarında muayene her zaman güvenilir olmayabilir, bu nedenle ileri görüntüleme yöntemleri (BT) için düşük eşik değerler kullanılmalıdır. Yaşlı hastalarda travmaya bağlı görülen kot kırığı sayısı ve kötü sonlanımla ilişkili çalışmalar mevcuttur (2,8).

Pelvis ve kalça kırıkları yaşlı hastalarda düşük enerjili travmalarda bile görülebilmektedir. Muayenesinde pelvis hassasiyeti olan ve direkt grafisi normal olan hastalarda BT görüntülemesi yapılmalıdır (9). Kalça kırıkları, düşme ile acil servise gelen yaşlı hastalarda hastaneye yatışın ve mortalitenin önemli bir nedenidir (10). Görüntüleme planlanırken pelvis grafisine ek olarak, etkilenen ekstremitenin iki yönlü grafileri de planlanmalıdır. Yaşlı hastalarda üst ekstremitenin düşmeye bağlı oluşan enerjiyi tamponlayabilme özelliği genç hastalara göre oldukça düşüktür, bu da düşük enerjili travmalarda bile üst ekstremitelerde kırıkların oluşması ile sonuçlanır (11). 

Yaşlı travma hastalarının laboratuvar planlaması daha geniş kapsamlı (ek hastalıkların ve düşmeye neden olan tıbbi nedenlerin tespitinde) ve daha sık aralıklarla yapılmalıdır. Hastalarda antikoagülan alımı varsa ve kanama mevcut ise, antikoagülasyon tersine çevrilmelidir (12).

Genel yaklaşım olarak düşme ile acil servise başvuran yaşlı hastalarda yatış kararı için eşik düşük tutulmalıdır. Düşme ile tedavi edilen hastalarda amaç, hastanın düşme öncesi fonksiyonel durumuna geri dönmesini sağlamaktır. Bundan sonraki aşama ise düşmeye neden olan tıbbi ve çevresel faktörlerin (aydınlatma, zemin, merdiven, dolaşım alanları) belirlenmesi devamında tekrar düşmenin önlenmesi amacıyla uygun düzenlemeler yapılması olmalıdır.

Kaynaklar

1.        Ferhat İ, Sinan B, Asliddin A, Akkan A, Haldun A, Salim S. The use of trauma scoring systems in elderly patients who are admitted to the emergency department due to falls. Turk Geriatr Derg. 2014;17(2):138–42. 

2.        Judith E. Tintinalli, Ma OJ, Yealy DM, Meckler GD, Stapczynski JS, Cline DM, et al. Tintinalli’s Emergency Medicine A Comprehensive Study Guide. 2020. 1119–1136 p.

3.        TUİK. İstatistiklerle Yaşlılar, 2020 [Internet]. Türkiye İstatistik Kurumu. 2021 [cited 2023 Feb 19]. p. 2. Available from: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Yaslilar-2020-37227#

4.        Leading Causes of Death Reports, National and Regional, 1999 – 2020, National Center for Injury Prevention and Control, US Centers for Disease Control. [Internet]. [cited 2023 Feb 19]. Available from: https://wisqars.cdc.gov/cgi-bin/broker.exe

5.        Ioannidis G, Flahive J, Pickard L, Papaioannou A, Chapurlat RD, Saag KG, et al. Non-hip, non-spine fractures drive healthcare utilization following a fracture: the Global Longitudinal Study of Osteoporosis in Women (GLOW). Osteoporos Int. 2013 Jan 12;24(1):59–67. 

6.        Taylor CA, Bell JM, Breiding MJ, Xu L. Traumatic Brain Injury–Related Emergency Department Visits, Hospitalizations, and Deaths — United States, 2007 and 2013. MMWR Surveill Summ. 2017 Mar 17;66(9):1–16. 

7.        Looby S, Flanders A. Spine Trauma. Radiol Clin North Am. 2011 Jan;49(1):129–63. 

8.        Shulzhenko NO, Zens TJ, Beems M V., Jung HS, O’Rourke AP, Liepert AE, et al. Number of rib fractures thresholds independently predict worse outcomes in older patients with blunt trauma. Surgery. 2017 Apr;161(4):1083–9. 

9.        Bent C, Chicklore S, Newton A, Habig K, Harris T. Do emergency physicians and radiologists reliably interpret pelvic radiographs obtained as part of a trauma series? Emerg Med J. 2013 Feb;30(2):106–11. 

10.      Brauer CA. Incidence and Mortality of Hip Fractures in the United States. JAMA. 2009 Oct 14;302(14):1573. 

11.      Hruska K, Ruge T. The Tragically Hip. Emerg Med Clin North Am. 2018 Feb;36(1):219–35. 

12.      Goldstein JN, Thomas SH, Frontiero V, Joseph A, Engel C, Snider R, et al. Timing of Fresh Frozen Plasma Administration and Rapid Correction of Coagulopathy in Warfarin-Related Intracerebral Hemorrhage. Stroke. 2006 Jan;37(1):151–5. 

27 Şubat 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Acil Serviste Diyabetik Ayak Enfeksiyonu Yönetimi

taradından Çağlar Kuas 23 Ocak 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Merhabalar!

Diyabetik ayak yaraları ve bu yaralara bağlı gelişen enfeksiyonlar acil serviste sık karşılaştığımız olgular. Diyabetik ayak yaraları kronik zeminde gelişmesine rağmen, hastalar akut gelişen enfeksiyonlar veya net tedavi algoritmaları ve hastalık ile ilgilenen özelleşmiş ekiplerin genelde olmaması nedeni ile takiplerinde yaşanan sorunlar nedeni ile acil servise sıklıkla başvurmakta. Amerikan Ortopedi Ayak ve Ayak Bileği Cemiyeti (AOFAS), 9 Ocak 2023 tarihinde yayınladığı makale (1) ile özellikle acil serviste diyabetik ayak ülserlerinin yönetimine dair net ve anlaşılır bir algoritma oluşturmayı amaçlamış. Yazının tamamına buradanulaşabilirsiniz. İyi okumalar…

Diyabetik ayak ülserleri, hastanın yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz olarak etkileyen ve giderek görülme sıklığı artan bir sorun. Yakın zamanda yapılan bir sistematik derleme, net tedavi algoritmaları olan ve diyabetik ayak ülserlerini tedavi etmek için özeleşmiş hasta yönetim algoritmaları ile multidisipliner tedavi yaklaşımı sergileyen merkezlerde ampütasyon oranlarının önemli ölçüde azaldığını göstermiştir (2). Bununla birlikte, üçüncü basamak merkezlerin bir çoğun da bile standardize edilmiş bir çalışma protokolü, ilgili uzmana yönlendirmek için tanımlanmış net kriterler veya uzmanlaşmış çok disiplinli ekipler bulunmamaktadır. Böyle bir sistemin uygulanması genellikle kafa karıştırıcı olmakta ve maliyeti arttırmaktadır (3). Bu yaklaşım hastalığın akut döneminde, aşırı veya yetersiz tetkiklere, hasta bakımında gecikmeye, uzun süreli ve gereksiz hastane yatışları gibi diyabetik ayak hastalığının uygunsuz yönetimine neden olabilir.

Uluslararası Diyabetik Ayak Çalışma Grubu (IWGDF), 1999’dan beri diyabetik ayak hastalığının önlenmesi ve tedavisine ilişkin kanıta dayalı kılavuzlar üretmekte. Bu kılavuzdaki bilgi zenginliğine rağmen, önerilerin uzunluğu ve fazlalığı nedeniyle klinik fayda ve uygulama sınırlıdır. Bu, diyabetik ayak hastalığı ile sık karşılaşan ancak bu konuda özelleşmemiş klinisyenler için günlük pratikte zorluklara neden olmakta. Bu makalenin amacı, akut dönemde klinisyenlere daha iyi rehberlik etmek için uygulanabilecek kanıta dayalı kılavuzlardan türetilen kısa, kapsamlı ve anlaşılır bir klinik yönetim basamakları oluşturmaktır.

Klinik Yönetim Basamakları

Triaj

Hastanın başvuru sırasındaki klinik ciddiyetini belirlemek için acil servis doktoru tarafından yapılan ilk inceleme ile değerlendirme aşaması başlar. Kemik deformitesini, önceki cerrahi girişimleri ve osteomiyelitin olası radyografik bulgularını değerlendirebilmek için etkilenen ayağın düz grafisi alınır. Vital bulgular değerlendirilir ve klinik açıdan risk durumunu değerlendirilebilmek için gereken laboratuvar tetkikleri genellikle acil servis tarafından alınır. Gangren, ekstremite iskemisi, nekroz, hızla ilerleyen selülit, derin apse veya daha ciddi bir enfeksiyona işaret edebilecek diğer herhangi bir klinik bulgu açısından yara yeri değerlendirilir ve parenteral antibiyotik gerektirebilecek durumlar araştırılır. Sistemik bulguların olması ve klinik durumu kötüleştirebilecek ek komorbiditeler, immünsüpresyon, böbrek yetmezliği, şiddetli hiperglisemi, yüksek CRP, lenfödem, venöz yetmezlik gibi durumlar hastaneye yatmayı gerektirebilir. Ek olarak, ayakta hasta yönetiminin başarısız olması, cerrahi değerlendirme gerekliliği veya antibiyotik tedavisinin ayarlanması için hasta acil serviste değerlendirilmelidir.

Komplike Diyabetik Ayak Enfeksiyonu Klinik Yönetimi

İlk değerlendirmede sistemik bulgular, ciddi bir enfeksiyon bulgusu veya ayaktan tedavide başarısızlık durumu varsa, enfeksiyon komplike olarak kabul edilmeli ve buna yönelik klinik basamaklar uygulanmalıdır. Sistemik bulgular, SIRS kriterlerinin varlığı veya hastaneye yatış gerektiren herhangi bir komorbid durumun varlığı olarak tanımlanmakta. SIRS kriterleri varsa (aşağıdakilerden en az ikisi) en az ikisi varsa enfeksiyon kaynağı için kapsamlı bir değerlendirme ve sepsis tedavisi başlatılmalıdır. 

  • Vücut ısısı >38°C veya <36°C
  • Kalp hızı >90 atım/dk
  • Solunum hızı >20 soluk/dk veya Paco2 <32mmHg
  • WBC >12 000 veya <4000 cu/mm3 veya %10 bant formasyonu

Komorbiditelerin yönetilmesi, sıvı resüsitasyonun yapılabilmesi, metabolik anormallikleri düzeltilmesi, parenteral olarak geniş spektrumlu antibiyotiklerin başlanabilmesi ve olası cerrahi girişimler için hazırlık amacı ile hasta yatırılarak takip edilmelidir. İlk değerlendirmede sepsis ve/veya nekrotizan yumuşak doku enfeksiyonu bulgular var ise, uzuv ve hayatı tehdit eden enfeksiyonların yönetimi için hastane politikasına uygun olarak acil cerrahi konsültasyon istenmelidir.

Vasküler Değerlendirme

Diyabetik ayak ülserinden şüphelenilen tüm hastalar periferik arter hastalığı (PAH) açısından incelenmelidir. PAH’li hastalarda, istirahat ağrısı ve topallama gibi PAH’nin klasik semptomları olmayabilir. Diyabetiklerin %50’ye varan bir kısmının teşhis edilmemiş veya altta yatan PAH’ye sahip olabileceği tahmin edilmektedir (1). Diyabetik hastada PAH’i dışlamada tek başına klinik değerlendirme yeterli değildir ve hiçbir yatak başı testin tek başına PAH’i güvenilir bir şekilde dışladığı kanıtlanmamıştır. Ankle-brakial indeks (ABI), PAH’nin saptanmasında kolay uygulanan, invaziv olmayan bir test olarak kullanılmaktadır. PAH’nin saptanmasındaki duyarlılık ve özgüllük, Toe-brakial indeks (TBI) ve el tipi Doppler pedal dalga formlarının değerlendirmesinin dahil edilmesiyle artar. IDGWF, ABI 0,9 ile 1,3 arasında, TBI ≥ 0,75 ve trifazik pedal Doppler dalga formları var ise PAH tanısının daha az olası olduğunu bildirmektedir.

Doppler dalga formlarının yorumlanması, pek çok kurumda bulunmayabilecek yetenekli bir uzman gerektirdiğinden, mümkün olduğunda elde taşınabilir bir Doppler ile hastanın değerlendirilmesi ile birlikte ABI ve TBI ölçümlerinin yapılmasını öneriyoruz. İnvaziv olmayan testlerde tespit edilen herhangi bir anormallik, daha ileri tetkik ve olası cerrahi müdahale için bir vasküler cerrahla konsültasyon yapılmasını gerektirmektedir. 

Komplike Olmayan Diyabetik Ayak Enfeksiyon Yolu

Sistemik tutulum veya ciddi enfeksiyon bulguları olmayan diyabetik ayak ülseri için, ayaktan tedavi yönetimine giden daha basit bir yol önerilmiştir. Lokalize yara enfeksiyonlarında, yara yatağının irrigasyonu ile keskin eksizyonel debridman yapılmalıdır. Yaraların yüzeyel kısmı genellikle, sorumlu patojenle uyumlu olmayan yüksek düzeyde kontaminant bakteri içerdiği iyi bilinmektedir. Daha iyi bir kültür örneği, derin doku veya kemiğin dahil edilmesi gerekir, ancak bunlar da sıklıkla polimikrobiyaldir. Yakın zamanda antibiyotik tedavisi almamış hastalarda kemik tutulumunun olmadığı komplike olmayan lokal yumuşak doku enfeksiyonları için, 1-2 hafta aerobik gram-pozitif patojenleri (β-hemolitik streptokoklar ve Staphylococcus aureus) hedef alan ampirik oral antibiyotik tedavisi önerilir. Etken patojeni hedef alan kesin tedavi, alınan kültür sonuçlarına göre düzenlenmelidir. Yavaş iyileşen bir yumuşak doku enfeksiyonu nedeniyle uzamış antibiyotik tedavisi gereken hastalarda, antibiyotik rejimindeki ayarlamalar enfeksiyon hastalıkları uzmanı önerilerine göre yapılmalıdır. Antibiyotik tedavisinin iyileşmeye katkısı olduğunu destekleyen güncel veriler olmadığından, klinik olarak enfekte olmamış ülserler için herhangi bir antibiyotik tedavisi başlanmamalıdır.

Osteomiyelit Değerlendirmesi

Prob-kemik testi, ülserin derinliğini ve olası kemik tutulumunu belirlemenin basit ve etkili bir yoludur. Yaraya nazikçe sokulan steril, künt, metal bir prob kullanıldığında, pozitif test, değerlendirici tarafından kaya gibi sert ve kumlu bir yapı saptanması olarak tanımlanır. Bir kemik enfeksiyonunu düşündüren en yararlı kan testi, genellikle yüksek bir CRP ile birlikte >70 mm/s’de yüksek bir eritrosit sedimantasyon hızıdır. Osteomiyelit düşündüren düz grafi bulgular (Ör; kemik erozyonu, periosteal reaksiyon ve demineralizasyon), pozitif prob-kemik testi ve yüksek inflamatuar belirteçler ile birlikte ileri görüntüleme olmaksızın osteomiyelit tanısı konulabilir. Enfekte kemiğin cerrahi rezeksiyonu altın standart olarak kabul edilse de, kanıtlar son zamanlarda uygun şekilde seçilmiş hastalarda antibiyotik tedavisinin etkili bir tedavi seçeneği olduğunu göstermiştir. Geleneksel olarak parenteral antibiyotikler tedavide kullanılmasına rağmen, son kanıtlar kemikte yüksek biyoyararlanıma sahip oral antibiyotik tedavisinin kabul edilebilir bir alternatif olduğunu göstermektedir (4).

Enfekte kemikten cerrahi veya transkütanöz yöntemlerle biyopsi alınması, neden olan patojeni kesin olarak tanımlamak için yaygın olarak kabul edilen bir uygulama olsa da, akut ortamda önemli pratik kısıtlılıkları vardır. İlk olarak, prosedür bir ameliyathanede yapılırsa önemli koordinasyon, deneyim ve maliyet gerektirir. Düzgün toplanmış bir aseptik numune, S aureus gibi tek bir patojeni tanımlarsa veya ülser ampirik antibiyotik tedavisine uygun şekilde yanıt veriyorsa, biyopsiye gerek olmayabilir. Biyopsiyi tanının şüpheli olduğu veya yeterli tedaviye rağmen ilk birkaç hafta içinde iyileşmeyen yaralar için kullanılmasını öneriyoruz. Osteomiyelitli komplike olmayan diyabetik ayak ülseri olan dikkatle seçilmiş bir hastada, lokal yara bakımı ve boşaltma ile birlikte ampirik oral antibiyotik tedavisi kabul edilebilir bir tedavi seçeneğidir. 

Yatak Başı Debridmanı ve Ayaktan Tedavi Yönetimi

Çeşitli debridman yöntemleri olmasına rağmen, ülserin keskin eksizyonel debridmanı etkili, kolayca bulunabilen ve ucuz bir tekniktir. Debridmanın amaçları arasında periferik hiperkeratotik kallus, yabancı kalıntı, cansız nekrotik dokunun çıkarılması ve iyileşmeyi desteklemek için geride temiz ve canlı doku bırakarak bakteri yükünün azaltılması bulunur. 

Yarayı korumak için debridmandan sonra yapışmayacak şekilde bir pansuman yapılır. Ortez seçimini basitleştirmek için, özellikle acil servise başvuran birçok vakanın enfeksiyon açısından sık sık izlenmesini gerektireceği varsayıldığından, diz hizasında çıkarılabilir bir basınç azaltma cihazı önerilir. Son olarak, diyabetin sürekli tedavisi için yara bakım kliniğine, diyabetik ayak ile ilgilenen bir uzmana ve birinci basamak hekimine yönlendirilerek ayaktan hasta takibi düzenlenir. Ekstremitede azalmış perfüzyon endişesi varsa, invasiv olmayan testleri yapılmalı ve anormal ise bir vasküler uzmana sevk edilmelidir. Osteomiyelit gibi uzun süreli antibiyotik tedavisinin önerildiği durumlarda, kültür sonuçlarına göre özelleşmiş antibiyotik tedavisinin planlanması için enfeksiyon hastalıkları uzmanının yönlendirilmelidir.

Son Söz

Diyabetik ayak ve buna bağlı gelişen enfeksiyonlar yönetimi zor vakalardır. Bu hastaların yönetiminde multidisipliner ve net algoritmik yaklaşım zorunludur. Bu yazıda belirtilen algoritmik yaklaşımlar ülkemiz için her zaman uygulanması mümkün olmayabiliyor. Bu nedenle hastaneler düzeyinde hekimler arası iş birliği arttırılmalı, net ve basit algoritmalar geliştirilmeli ve acil servisteki hasta yönetimi netleştirilmelidir. Aksi taktirde acil serviste gereksiz tetkiklerin yapıldığı, uzun süre hastaların takip edildiği ve hastanın uygun tedaviye ulaşmada zorlandığı uygulamalar devam edecektir.

Kaynaklar

1.         Haghverdian JC, Noori N, Hsu AR. Clinical Pathway for the Management of Diabetic Foot Infections in the Emergency Department. Foot Ankle Orthop. 2023 Jan;8(1):247301142211481. 

2.         Musuuza J, Sutherland BL, Kurter S, Balasubramanian P, Bartels CM, Brennan MB. A systematic review of multidisciplinary teams to reduce major amputations for patients with diabetic foot ulcers. J Vasc Surg. 2020 Apr;71(4):1433-1446.e3. 

3.         Hicks CW, Canner JK, Karagozlu H, Mathioudakis N, Sherman RL, Black JH, et al. Quantifying the costs and profitability of care for diabetic foot ulcers treated in a multidisciplinary setting. J Vasc Surg. 2019 Jul;70(1):233–40. 

4.         Spellberg B, Lipsky BA. Systemic Antibiotic Therapy for Chronic Osteomyelitis in Adults. Clin Infect Dis. 2012 Feb 1;54(3):393–407. 

23 Ocak 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Geriatrik Hastada Sepsis Tanısı ve Yönetimindeki Zorluklar

taradından Çağlar Kuas 14 Ocak 2023
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

Özet

Yaşlı veya geriatrik hastalar, acil servis (AS) başvurularının önemli ve daha kötü prognoza sahip bir bölümünü oluşturmaktadır. Sepsis şüphesi yada tanısı alan bu hastalarda kötü sonlanımı etkileyen faktörler arasında; şok, hiperlaktatemi ve organ yetmezliği yer alır. Sepsis için tanı süreçlerindeki zorluklar ve tuzaklar nedeniyle triyaj ve acil servis personelinin eğitiminde atipik prezantasyonlar vurgulanmalıdır. Sepsis tedavisinde en yüksek risk gruplarından olan yaşlıların yaşamsal organ fonksiyonları çok az öncül ile hızla bozulabilir ve gerektiğinde agresif yöntemlere hızla başvurulmalıdır. Tedavi rejimlerinde yaşlılarda ilaç dozlarının etkileşimleri, atılımdaki sorunlar ve metabolizmadaki farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Sağlık çalışanları gereksiz damar kateterizasyonu, uzun süre kalan damar yolları gibi kolonizasyon risklerini ortadan kaldırmaya çalışmalıdır.

Sepsis tedavisi sonrasında uzun dönemde kalp yetmezliği, periferik vasküler hastalık, demans ve diyabet literatürde en yaygın kaydedilen durumlardır. Bu yazının amacı, yönetime genel bir bakış sağlamak ve pandemi sonrası dönemde bu hassas hasta grubu için bazı pratik ipuçları vermektir.

I. Genel tanımlar:1970’lerde 58 olan dünya ortalama yaşam süresi 2000’lerde 68’e çıkmıştır. 2020’lerde 70’in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Yaşlı hastalar, acil servis (AS) başvurularının önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. “Yaşlılar” için yaş sınırı da tam olarak kesinleşmemiştir. Batı tıbbı, yaşlı olmanın sınırının 65 olduğu konusunda hemfikir gibi görünse de, sosyoekonomik ve kültürel farklılıklar söz konusudur. Örneğin, Birleşmiş Milletler yaşlı kişiyi 60 yaşın üzerindeki kişi olarak tanımlamaktadır. Hastanın aile içindeki konumu (örneğin, büyükanne ve büyükbaba otomatik olarak yaşlı olarak görülebilir), fiziksel görünüm veya yaşa bağlı sağlık sorunları dahil olmak üzere yaşı tanımlamak için diğer sosyo-kültürel referanslar da kullanılır. Gelişmekte olan ülkelerde ortalama yaşam süresi sanayileşmiş batı ülkelerine göre yaklaşık 10 yıl daha kısadır, dolayısıyla bu bölgelerde 55-60 yaş yaşlılık sınırı olarak kabul edilebilir.

Yaşlılar fizyolojik değişiklikler, hücresel iyileşme mekanizmalarının bozulması, komorbiditeler, polifarmasi, bilişsel ve fonksiyonel durum kaybı nedeniyle daha zor süreçler yaşamakta, ihmal ve istismara maruz kalabilmektedirler. Atipik veya olağandışı şikayetlerle başvurma olasılıkları daha yüksektir. Bu nedenle ayırıcı tanı listelerinin çok daha geniş tutulması ve tedavide daha agressif olunması gerekebilir. Hekim tarafından yanlış ve geç tanı konma olasılığının yüksek olmasının yanı sıra, bu yanlış tanının hastada doğrudan ölüme neden olma riski kabul edilemeyecek kadar yüksek olduğunda malpraktis davaları da bu grup hastalarda ciddi bir sorun oluşturmaktadır.

Acil servislerde, enfeksiyonu olan her 33 yetişkinden birinde ciddi sepsis olduğundan şüphelenilmektedir. Sepsis gelişen hastaların 2/3 kadarının yaşlılar olduğu tahmin edilmektedir. Bir kohort çalışmasında 1.448 septik şok vakasının %45.9’u 70 yaş üzerinde ve yaşlı bireyler olduğu (70-80 yaş: %29,4, ≥ 80 yaş: %16,5) ve sepsisli yaşlıların %58.5’inin bakım evlerinden geldiği bildirilmiştir.

II. Sepsis tanısında skorlamaların değerlendirilmesi: Organ disfonksiyonu veya yetmezliği, SOFA olarak bilinen “Sequential Organ Failure Assessment” skorunun 2 puan ve üzeri artması ile tanımlanabilir. Şiddetli dolaşım, hücresel ve metabolik anormallikleri ile karakterize olan septik şok, tek başına sepsisten daha yüksek bir ölüm riski taşır. Septik şoktaki hastalar, serum laktat düzeyinin 2 mmol/L’den yüksek olması veya hipovolemiyi dışlamamıza rağmen ortalama arteriyel basıncı (OAB) 65 mmHg’nin üzerinde tutmak için bir vazopresör gerektirmesi ile tanınır. Bu fenomen hastanede mortalitesi olan hastaların yaklaşık yarısını temsil etmektedir. Sepsis nedeniyle ölen yaşlılarda arteriyel laktat düzeyi gençlere ve ölmeyenlere göre daha yüksek olup, bağımsız olarak mortaliteyi öngörmektedir.

Enfeksiyon şüphesi olan erişkin hastalarda, ilk değerlendirmede “Quick SOFA” (qSOFA) kriterlerinden en az ikisi aranır: takipne (solunum hızı ≥ 22 /dk) bilinç düzeyinde değişiklik [Glasgow Koma Skalası (GKS) skoru < 15] veya hipotansiyon (sistolik kan basıncı ≤ 100 mmHg). Şiddetli sepsis ve ölüm oranlarının bu yüksek risk grubunda diğerlerine göre önemli ölçüde daha yüksek olması beklenmektedir. Bu kriterlerin AS’de sepsisin uygun teşhisi için yararlı olduğu düşünülmüştür. Avrupa AS’lerinde yapılan prospektif bir çalışmada enfeksiyon şüphesi ile AS’e başvuran hastalarda mortalite tahmininde qSOFA’nın Sistemik İnflamatuar Yanıt Sendromu (SIRS) veya sepsis kriterlerinden daha yüksek prediktif değere sahip olduğu bildirilmiştir. Özgüllüğü yüksek fakat duyarlılığı düşük olduğu için son yıllarda arka plandadır. Yakın zamanda yayınlanan çok merkezli bir Vietnam çalışmasında qSOFA skoru gelişmekte olan ülkelerde kaynakların sınırlı olduğu ortamlarda, zayıf bir ayırt edici değere sahip olmasına rağmen, sepsisli YBÜ hastalarında mortaliteyi öngörmede yararlı olduğu bildirilmiştir.

Modifiye Erken Uyarı Skoru (Modified Early Warning Score, MEWS) ve Ulusal Erken Uyarı Skoru (National Early Warning Score, NEWS) gibi skorlama sistemlerinin ölümü ve YBÜ yatışını öngörmede qSOFA’dan daha güçlü olduğu bildirilmiştir. Çalışma, qSOFA’nın erken ölümü tahmin etmede üç veya daha fazla SIRS kriterinin varlığından daha düşük duyarlılığa sahip olduğunu göstermiştir. qSOFA skoru, sepsisin yoğun bakım ünitesi dışında (ör; AS veya geriatri servisi) daha hızlı tanınması, zamanında tedavi ve daha iyi klinik sonuç için yardımcı olabilir. Skorlama sistemlerini güçlü ve zayıf yönlerini bilerek kullanmak daha uygun olacaktır.

III. Salgınlarda ve COVID-19 pandemilerinde yaşlılar ve diğerleri arasındaki klinik seyir farklılıkları: Pandemi dalgaları, neredeyse üç yıldır genel olarak sepsis ve enfeksiyonlarla ilgili küresel verilerimizi kökten değiştirdi. Hem tıp çalışanları hem de sıradan insanlar bu dönemde COVID-19’a odaklandı ve maskeler, aşılar ve diğer uygulamalar gibi önleyici tedbirler hastalık bulaşmasını ve semptomatik hastalık yüzdesini azalttı. 2002’de SARS, 2009’da H1N1 (domuz gribi) ve 2012’de MERS de toplumu derinden etkiledi. Ancak yaşa göre farklı bir tutulum gözlenmedi ve kısa sürede etki oluşturup geçti. Ölüm oranları COVID-19’dan çok daha yüksekti (%10-35 kadar), ancak etkilenen insan sayısı çok daha düşüktü.

Sadece COVID-19 değil, kalp krizinden beyin enfarktüsüne kadar hemen hemen tüm hastalıklar yaşlı bireylerde farklı seyrediyor (Tablo-1). Örneğin COVID-19’lu yaşlılarda semptomların başlamasından ölüme kadar geçen ortalama süre 11.5 gün iken, gençlerde 14 gündür.

Sepsis tanısı konduktan 28 gün sonra ölen 65 yaş üstü hastalarda sepsise yanıt olarak görülen klinik ve laboratuvar değişikliklerinin orta yaşlılara göre daha hafif veya yüzeysel olduğu bildirilmiştir. Örneğin, vakaların üçte birinde kan ve enfeksiyon yerinden alınan kültürler negatiftir.

Yaşlılarda anamnez almanın zor olması, semptom ve bulguların daha belirsiz olması, iyileşmenin daha uzun sürmesi, organ sistemlerindeki yetersizlikler nedeniyle ilaçların etkilerinde farklılık olması dikkat çeken başlıca noktalardır. Bunların ötesinde, komorbiditeler ölüm oranını doğrudan etkiler. Yaşlılar, bozulmuş bağışıklık ve COVID-19 nedeniyle enfeksiyonlara daha yatkındır. Ayrıca iyileşmeleri daha yavaştır. Hem hastalığın komplikasyonları hem de ilaç yan etkileri ve diğer tedavi komplikasyonları yaşlılarda daha sık ve şiddetli izlenir. Sigara, vitamin eksikliği, şeker hastalığı varsa uzun süreli ve zor iyileşme daha belirgin olacaktır.

DSÖ’nün COVID-19 pandemisinin erken döneminde yayınladığı raporda, Çin’deki tüm vakalarda ölüm oranı %1.4 olurken, yaşlılarda %22 oldu. İtalya’da nüfusun sadece %23’ü 65 yaş ve üzerinde olduğu halde, COVID-19 ölümlerinin yaklaşık %90’ı 70 yaş ve üstü bireylerde kaydedilmiştir. Genel olarak 80 yaşın üzerindekiler ölümlerin %58’ini oluşturmuştur. 

Sepsis ölüm oranları çocuklarda %10, 60-64 yaş arasında %26 ve 85 yaş üzerinde %38’dir. Başka bir çalışmada sepsise bağlı ölüm oranının 65 yaş altında %17.7 iken, 65 yaş üzerinde %27.7 olduğu bildirilmiştir. Çin’de retrospektif bir çalışmada, Jin ve ark. COVID-19’da ölümü tahmin etmede yaşın kendi başına önemli bir risk faktörü olmadığını açıkladı. Bunun yerine, vital bulgu anormallikleri, nefes darlığı ile başvuru ve bazı laboratuvar ve radyolojik belirteçler, bu popülasyondaki ölümü tahmin etmede faydalı olmuştur. Aynı şekilde, ortalama SOFA, qSOFA, APACHEII ve SIRS puanları, sağ kalanlar ve ölenler arasında önemli ölçüde farklıdır.

COVID-19 döneminde bakteriyel enfeksiyonlar: COVID-19 ile hastaneye yatırılan hastalarda açıklanan en sık sağlık hizmeti kaynaklı enfeksiyonlar; kan dolaşımı enfeksiyonu ve nozokomiyal pnömoni (NP)’dir. NP düşünülen hastalardan alınan kültürlerde gram pozitif koklar ve gram negatif basiller yaygın olarak bulunmuştur. Gram-negatif basil oranı özellikle geç başlangıçlı ventilatör ilişkili pnömonide yüksektir ve ventilasyon süresi 7 günden uzun olduğunda Pseudomonas aeruginosa ilişkili pnömoni riski artar.

Ana yakınmaSpesifik enfeksiyonlardaki bulgular
·       Bilinç değişikliği (ör; delirium/ajitasyon)
·       Düşme atakları
·       Letarji
·       İştah kaybı/oral alım azalması
·       Bazal vücut sıcaklığında değişiklik
Bakteremi
·       Dispne, konfüzyon, düşme atakları, hipotansif ataklar
·       Afebril de olabilir
Pnömoni
·       Takipne
·       Afebril de olabilir
·       Öksürük ve balgam olmayabilir
Intraabdominal enfeksiyon
·       Anoreksi
·       Afebril de olabilir
·       Peritoneal irritasyon bulguları olmayabilir
Menenjit
·       Konfüzyon, bilinç değişikliği
·       Ense sertliği silik olabilir
Tüberküloz
·       Kilo kaybı, letarji
·       Afebril de olabilir
İdrar yolu enfeksiyonu
·       Dizüri, pollakiüri, flank ağrısı, ateş silik olabilir.
Tablo-1: Yaşlı hastalarda sepsisin klinik prezentasyonları.

IV. COVID-19’lu yaşlılarda gençlere göre yakınma ve bulgulardaki farklılıklar

Ateş: Ateş, gençlerde görülen başlıca şikayetlerden biridir. Yaşlıların bağışıklık sisteminin zayıflaması ve diğer sorunları nedeniyle gençler gibi ateş tepkisi oluşturamazlar. Ateş yanıtının COVID-19’lu PCR (+) ve (-) hastaları arasında güçlü bir ayırt edici olduğu bildirilmiştir. Bir çalışmada yaşlıların sadece 1/3’ünün başvuru anında ateşli olduğu saptanmıştır. Ateş sınırı tek ölçümde 378 0C veya ardışık ölçümlerde 37.3 0C’nin üzerinde olarak kabul edilir.

Öksürük: Yaşlılar uzun süreli sigara kullanımı, önceden geçirilmiş veya mevcut akciğer hastalıkları gibi farklı nedenlerle kronik öksürük yaşayabilirler. Bu nedenle COVID-19 kaynaklı öksürüğü diğer nedensel faktörlerden ayırt etmeleri zor olabilir.

Nefes darlığı: Öksürükteki duruma benzer nedenlerle yaşlılarda nefes darlığına yol açabilecek pek çok sorun olabilir. COVID-19’a bağlı de novo nefes darlığını diğer durumlardan ayırt etmek zordur. Şenkal ve ark. yaşlı erişkinlerde genç hastalara göre daha yaygın dispne olduğunu bildirmiştir (%72.2’ye karşın %51.4, p=0.004). Ayrıca yaşlılarda gelişen nefes darlığı diğer organ kapasitelerindeki azalma nedeniyle hızlı kötüleşmeye neden olabilir.

Yorgunluk: Yetersiz beslenme, nörolojik ve diğer kronik hastalıklar nedeniyle yorgunluk yaşayan birçok yaşlı insan vardır.

Özetle, tüm bu zorluklar sonucunda COVID-19’un tanısının konmasında ve tedavisine başlanmasında gecikmeler yaşanabilmektedir. Bu durum yaşlılarda ani bozulmalara ve ölüme bile yol açabilmektedir.

V. Belirli bir hastada sepsis nereden kaynaklanır? Pnömoni her yaşta en sık görülen sepsis kaynağıdır ve bunu karın içi enfeksiyonlar ve idrar yolu enfeksiyonları izlemektedir. Yaşlı hastalarda en sık enfeksiyon odakları solunum yolu ve genitoüriner enfeksiyonlardır. Kültürlerde en sık izole edilenler gr (+) patojenler S. aureus ve S. pneumoniae’dir, gr (-) bakteriler arasında E. coli, Klebsiella spp. ve P. Aeruginosa vardır. gr (-) bakteriler yaşlı hastalarda genç hastalara göre daha sık izole edilmektedir.

VI. Yaşlılar neden enfeksiyon ve sepsise daha yatkındır? Bu noktada “bağışıklık yaşlanması” kavramı önemlidir. Yaşlıların bağışıklık sistemi, bozulmuş hücresel ve hümoral bağışıklık yanıtları ile zayıflar. İyi haber, yaşlanma immün yetmezlik ile doğrudan ilişkili değildir. Beslenme, fiziksel aktivite ve geçmiş enfeksiyonlarla bağışıklığın güçlenmiş olması gibi fenomenlerin etkili olduğu düşünülmektedir. Hücre aracılı immünitedeki fonksiyonel değişiklikler ve yaşlanma ile ortaya çıkan hümoral immün yanıtlar, enfeksiyon prevalansındaki artışa katkıda bulunur (Tablo-2). 

• Bağışıklık sisteminde B hücresi, plazma hücresi sayısı ve T hücresi üretimi azalır.
• Immunokompetan T hücreleri genel olarak azalır ve bu grup hücrelerin çoğu “bellek” T hücreleridir.
• Düşük IgM üretimine sahiptir, bu da Gram (-) bakterilere ve mikotik enfeksiyonlara karşı zayıflığa neden olur.
• Serum IL-6 seviyeleri daha yüksektir.
• İnatçı (hiper)enflamasyon ve T hücre tüketimi vardır.
• Sepsis ve kötü prognoz, yüksek proinflamatuar sitokin seviyeleri ile ilişkilidir.
• İnflamatuar ve protrombotik etkilere yaşlılar daha abartılı yanıt verir, bu da organ yetmezliği ile ilişkilendirilmiştir.
• Sepsiste görülen Miyokardiyal Depresan Faktör (MDF) gibi bazı bileşiklerin neden olduğu miyokardiyal depresyon, yaşlılarda ölüm oranları üzerinde etkilidir.
Tablo-2: Yaşlanma ve sepsise eğilim ile ortaya çıkan spesifik değişikliklerin listesi.

VII. Yaşlılarda sepsis risk faktörleri: Komorbiditeler sıklıkla sepsise artmış yatkınlık ve organ disfonksiyonuna eşlik eder. Genel durumun kötü olması, organ yetmezlikleri, polifarmasi, malnütrisyon, huzurevinde yaşamak sepsis eğilimini arttıran faktörlerdir. İleri yaş, çoklu ilaç direnci (multidrug resistance, MDR) ile gr (-) bakteri kolonizasyonunun artması nedenli sepsis eğilimi için bir risk faktörüdür.

VIII. Tanı: Geriatrik olgularda sepsis tanısını koymanın zorlukları yanında demans ve deliryum gibi hastalıklar doğru öykü almayı zorlaştırmaktadır. Semptomların belirsiz ve gecikmiş olması sepsis tanısını zorlaştırır. Çoğu yaşlı hastada ateş yanıtı körelmiştir. İlk başvurudan sonraki 24 saat içinde hipotermi varlığı sepsisli yaşlı kişilerde mortaliteyi öngörebilir (Tablo-3).

Yaşlı hastalarda gençlere göre daha sık lenfopeni görülür. Yaşlıların %60’ında lökositoz görülür; ancak bunun tersi enfeksiyonu dışlamaz. SIRS yanıtlarından üçü (ateş, kalp hızı ve lökosit sayısı) yaşlılarda gençlere göre daha silik görülür.

Sepsisin klinik seyri için güvenilir bir biyobelirteç bulunamamıştır. SOFA ve MEDS skorları, yaşlı sepsis hastalarında YBÜ yatışı ve mortalitenin güçlü belirteçleridir. PCT, IL-10, IL-6 ve IL-5 YBÜ yatışını öngörmede etkilidir, ancak mortalite öngörmek için etkili değildir.

2021 yılında yayınlanan bir çalışmada, başvuru sırasında Troponin I (aTnI) değeri 0.31 ng/ml’nin üzerinde olan hastaların yüksek hastane içi ölüm riskine (OR: 1.834; p: 0.009) ve yüksek SOFA’ya sahip oldukları gösterilmiştir (p=0.01). Ayrıca SOFA kriterlerine aTnI değerinin eklenmesiyle klinik seyir için AUC’nin arttığı bildirilmiştir (AUCSOFA =0.68; %95 GA 0.64-0.73; AUCSOFA-T= 0.71; %95 GA 0.65-0.76; p =0.0001).

Sepsis tanısında iskemi modifiye albümin (İMA) ve prokalsitonin kullanımı: Kore’de 300 hastayı içeren retrospektif bir çalışmada İMA’yı destekleyen bulgular elde edilmiştir. IMA seviyeleri için AUC, sepsis tanısında septik şoktan daha yüksek saptanmıştır (0.729 [(%95 CI: 0.667-0.791] vs. 0.681 [0.613-0.824]). IMA kesme değerleri ≥85.5 U/ olarak kullanılmıştır. Bu çalışmada, sepsis tanısı için IMA’nın AUC değerlerinin prokalsitoninden (PCT) daha yüksek olduğuna dikkat edilmelidir (PCT kesme değeri ≥1,58 ng/mL) (PCT AUC: 0.678 [0.613-0.742]). Öte yandan, İMA ve laktat düzeyleri birlikte alındığında AUC değeri yükselmiştir: sepsis için 0.815 (0.762-0.867), septik şok için 0.806 (0.754-0.858), Aynı şekilde, İMA düzeyleri bağımsız olarak sepsisi (OR: 1.05; %95 GA, 1.00-1.09; p=0.029) ve septik şoku (OR: 1.07; %95 GA, 1.02-1.11; p=0.002) öngörebilir.

PCT, akut ve yoğun bakım ortamlarında enfeksiyon ve ciddiyet için en değerli biyobelirteçler arasındadır. Yakın tarihli çalışmalar, bazal PCT düzeylerinin sepsis ön tanısı olan hastalarda antibiyotiğe ihtiyaç duyanları ayırt etmede başarısız olduğunu ortaya koymuştur. PCT seviyelerindeki değişiklikler, ölüm oranlarını olumsuz etkilemeden antibiyotik tedavisinin süresini bireyselleştirmemize, örneğin antibiyotiğin kesilmesi için uygun zamanlama yapılmasına izin verir.Kanıtlanmış veya şüpheli enfeksiyonla birlikte aşağıdakilerin varlığı sepsisi düşündürür (Tablo-3).

IX. Sepsisten korunma: Yaşlılarda sepsis eğilimi olduğundan, tüm risk faktörleri ortadan kaldırılmalıdır. Örneğin, kateterizasyon risklerini ortadan kaldırmak için gereksiz damar yolu ve idrar sondaları çıkarılmalıdır. Antibiyotiklerin inhalasyonu gibi çözümler uygun olabilir. Bir meta-analitik çalışmada inhale antibiyotiklerin alevlenmeleri önlemede daha da etkili olduğu gösterilmiştir.

X. Yönetim ilkeleri: Hiperlaktatemi bağımsız olarak kötüleşme ile ilişkilidir. Laktat klirensi de sepsis mortalitesini bağımsız olarak etkileyen bir faktördür. Laktat klirensinin 2 saat içinde %10’un üzerinde olması olumlu klinik gidişi gösterir. Birçok randomize çalışma, laktat hedefli resüsitasyonun, laktat izlemi yapılmayan tedaviye kıyasla mortalite üzerinde olumlu etkisi olduğuna işaret etmiştir. Yeterli sıvı resüsitasyonuna rağmen laktat düzeyi ≥2 mmol/L olan olgularda septik şok ön planda düşünülmeli ve vazopresör başlanmalıdır. Norepinefrin, arteriyoller üzerindeki vazokonstriktif etkisi ve pozitif güvenlik profili ile ilk seçenek olarak önerilmektedir.

Klinik değişkenler/ vital bulgular:
·       Ateş (>38.30C)
·       Hipotermi (<360C)
·       Taşikardi (istirahatte > 90 vuru/dk veya yaşa göre normal değerin 2 SD üzerinde)
·       Takipne (> 22 vuru/dk)
·       Mental durumda değişiklik (GKS < 15)
·       Önemli periferik ödem veya pozitif sıvı dengesi
·       Hiperglisemi (random glikoz > 140 mg/dL veya 7.7 mmol/L)
Enflamatuvar belirteçler:
·       Lökositoz (> 12.000 /μL), lökopeni (< 4000 μL−1)
·       Normal WBC sayımı ile %10’dan fazla bant formu (bandemi)
·       CRP 2 SD normal değerin üzerinde
·       PCT 2SS normal değerin üzerinde
Hemodinamik değişkenler:
·       Hipotansiyon (SBP < 90 mmHg, MAP < 70 mmHg veya SBP düşüşü > 40 mmHg) veya normal değerin 2 SD altında).
·       Yaşlı hastalarda kronik hipertansiyon nedeniyle hipotansiyon değerleri beklenen değerlerle uyumlu olmayabilir.
Organ disfonksiyonu:
·       Hipoksemi (PaO2/FiO2 < 300)
·       Akut oligüri (yeterli sıvı resüsitasyonuna rağmen < 0.5 mL/kg/sa)
·       Kreatinin artışı > 0.5 mg/dL
·       Koagülopati (INR > 1,5 veya aPTT > 60 s)
·       Adinamik ileus (bağırsak seslerinin alınamaması)
·       Trombositopeni (<100.000 µL)
·       Hiperbilirubinemi (toplam bilirubin > 4 mg/dL)
Doku perfüzyonu:
·       Hiperlaktatemi ((≥ 2 mmol/L)
·       Gecikmiş kapiller dolum (>2 sn)
Tablo-3: Sepsis için tanı kriterleri. 

Antibiyotikler: Yetersiz ve gecikmiş antibiyotik tedavisi doğrudan ölüm oranını artırır. Ampirik antibiyotik tedavisi, sepsis tanısı konduktan sonraki bir saat içinde, şüpheli kan örnekleri ve kültürler alındıktan sonra başlatılmalıdır. Yaşlılarda komorbid olabilen organ yetmezliklerinden dolayı ajan seçiminde çok dikkatli olunmalıdır.   

Yaşlı hastalar gereksiz antibiyotik reçete etme konusunda risk grubundadır. Yani hasta yaşlandığında hekimlerin gereksiz antibiyotik yazma olasılığı daha yüksektir. Başvuruda ateş, erkek cinsiyet, tetkik öncesi uzun bekleme süresi, bronşit tanısı ve şehir merkezinde yaşamak diğer risk faktörleridir.

Bir kohort çalışmada, birinci basamakta gereksiz antibiyotik reçetelenmesini önlemek için elektronik uyarı sistemlerinin değerleri analiz edilmiştir. Yazarlar bu müdahale ile küçük çocuklar ve 84 yaş üstü yaşlılar dışındaki tüm gruplarda antibiyotiklerin daha akılcı verildiğini belirtmişlerdir. Yani yaşlılarda gereksiz antibiyotik kullanımının önlenmesine karşı hekimlerde direnç daha fazladır. Aynı çalışma antibiyotik kullanımı ile pnömoni ve peritonsiller apse insidansının azaldığını ancak mastoidit, ampiyem, bakteriyel menenjit ve intrakranial apse oranlarının değişmediğini ortaya koymuştur.

Uzun süreli bakım merkezlerinde yaşlıların gereksiz antibiyotik kullanımını önlemeye yönelik girişimlerin beklendiği gibi etkili olmadığı gösterilmiştir. Öte yandan, Nguyen ve ark. Huzur evinde yapılan müdahalelerle antibiyotik kullanımının azaldığını, ancak hastaneye yatış oranlarına ve klinik gidişe etkisinin olmadığını bildirmişlerdir.

1.     Yeni kılavuzlar ışığında sepsis ve septik şokun tanımlanması.
2.     Sepsis veya septik şok ön tanısından sonraki ilk saat içinde antibiyotik tedavisine başlanması. Bu tedaviden önce gerekli kültürlerin alınması ve enfeksiyöz odağın vakit kaybetmeden giderilmesi.
3.     İlk 3 saat içinde 30 mL/kg IV kristaloid verilmesi.
4.     Kan laktat düzeyi hipoperfüzyonun iyi bir göstergesi olduğundan, tedavinin etkinliğini değerlendirmek için izlenmelidir.
5.     Sıvıya yanıt yoksa vazopresörler kullanılmalıdır. Norepinefrin yetişkinlerde tercih edilen ajandır ve OAB’ı 65 mmHg düzeyinde tutacak şekilde başlanmalıdır.
6.     MV gerekiyorsa sepsis ilişkili ARDS vakalarında tidal hacim (TV) 6 mL/kg olarak hedeflenir.
Tablo-4: Sepsis ve septik şoklu yaşlıların tedavisinde önemli ilkeler.

XI. Klinik seyir ve sonlanım: Geriatrik olgularda sepsise bağlı ölüm riski 2 kat fazladır. Mortalite yaşla birlikte artmakta ve en yüksek düzeyine 85 yaş üstü “yaşlı yaşlı” hasta grubunda ulaşmaktadır. Yaşlılarda sepsis ve sepsis şokta mortalite oranları %50-60’a kadar çıkmaktadır. Sepsisli yaşlı hastalar da genç yaş gruplarına göre yatışları sırasında daha erken ölmektedir.

Kötü gidişi etkileyen faktörler arasında şok, hiperlaktatemi ve organ yetmezliği yer alır. Sepsisin iyileşmesinden sonraki uzun dönemde, KKY, periferik vasküler hastalık, demans ve diyabet literatürde kaydedilen en yaygın antitelerdir.

XII. Özet- Son Yorumlar:

  • Sepsis tanı süreçlerindeki zorluklar ve tuzaklar nedeniyle triyaj ve acil sağlık çalışanlarının eğitiminde atipik prezentasyonlar üzerinde durulmalıdır. Örneğin; yaşlılarda ateş, nabız, nefes darlığının yorumlanmasında deneyim gerekecektir.
  • Pandemi nedeniyle sokağa çıkma yasağı gibi durumlarda evde veya karantinada kalan yaşlılar merkezden düzenli olarak aranmalı, uygun olduğunda görüntülü sohbet gibi teknolojik araçlar etkinleştirilmelidir.
  • Tedavi rejimlerinde yaşlılarda ilaçların etkileşimleri, atılımdaki sorunlar ve metabolizmadaki farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Sepsis tedavisinde en yüksek risk grupları arasında yer alan yaşlıların yaşamsal organ fonksiyonlarının çok az ön bulgu ile hızla bozulabileceği akılda tutulmalı, gerektiğinde agressif yöntemlere hızla başvurulmalıdır.
  • Damar kateterizasyonu, gereksiz damar yolu açılması ve idrar sondaları gibi kolonizasyon risklerini ortadan kaldıracak çözümler aranmalıdır.
  • Yaşlının klinik seyrinin ağır olmasının yanı sıra ruhsal yapısının da kırılgan olduğu bilinerek, depresyon ve intihar düşünceleri gibi konularda dikkatli olunmalı, gerekirse bir klinik psikolog veya psikiyatristten destek alınmalıdır.

Kaynaklar

  1. U.N. World Population Prospects: The 2008 Revision, Highlights, Dept. of Economic and Social Affairs PD; New York: 2009. 
  2. UNHCR Emergency Handbook. 4th Edition. https://emergency.unhcr.org/entry/43935/older-persons#:~:text=An%20older%20person%20is%20defined,over%2060%20years%20of%20age. 
  3. Umberger R, Callen B, Brown ML. Severe sepsis in older adults. Crit Care Nurs Q 2015; 38(3): 259-70.
  4. Quenot JP, Binquet C, Kara F, et al. The epidemiology of septic shock in French intensive care units: the prospective multicenter cohort EPISS study. Crit Care 2013; 17(2): R65. 
  5. Seymour CW, Liu VX, Iwashyna TJ, et al. Assessment of clinical criteria for sepsis for the third international consensus definitions for sepsis and septic shock (Sepsis-3). JAMA 2016; 315(8): 762-74. 
  6. Chen YX, Li CS. Arterial lactate improves the prognostic performance of severity score systems in septic patients in the ED. Am J Emerg Med 2014; 32(9): 982-6. 
  7. Singer M, Deutschman CS, Seymour CW, et al. The Third International Consensus Definitions for Sepsis and Septic Shock (Sepsis-3). JAMA 2016; 315(8): 801-10. 
  8. Freund Y, Lemachatti N, Krastinova E, et al. French Society of Emergency Medicine Collaborators Group. Prognostic accuracy of sepsis-3 criteria for in-hospital mortality among patients with suspected infection presenting to the emergency department. JAMA 2017; 317(3): 301-8.
  9. Churpek MM, Edelson DP. Moving beyond single-parameter early warning scores for rapid response system activation. Crit Care Med 2016; 44(12): 2283-5. 
  10. Giamarellos-Bourboulis EJ, Tsaganos T, Tsangaris I, et al. Hellenic Sepsis Study Group. Validation of the new Sepsis-3 definitions: proposal for improvement in early risk identification. Clin Microbiol Infect 2017; 23(2): 104-9. 
  11. Valencia AM, Vallejo CE, Alvarez ALL, Jaimes FA. Attenuation of the physiological response to infection on adults over 65 years old admitted to the emergency room (ER). Aging Clin Exp Res 2017; 29(5): 847-56. 
  12. Angus DC, Linde-Zwirble WT, Lidicker J, Clermont G, Carcillo J, Pinsky MR. Epidemiology of severe sepsis in the United States: analysis of incidence, outcome, and associated costs of care. Crit Care Med 2001; 29: 1303-10.
  13. Abraham E, Reinhart K, Opal S, et al. Efficacy and safety of tifacogin (recombinant tissue factor pathway inhibitor) in severe sepsis: a randomized controlled trial. JAMA 2003; 290: 238-47.
  14. Ranieri VM, Thompson BT, Barie PS, et al. Drotrecogin alfa (activated) in adults with septic shock. N Engl J Med 2012; 366: 2055-64. 
  15. Wang G, Wu C, Zhang Q, et al. Clinical characteristics and the risk factors for severe events of elderly coronavirus disease 2019 patients. 2019 Zhong Nan Da Xue Xue Bao Yi Xue Ban 2020; 45(5): 542-8.
  16. Italy, With Aging Population, Has World’s Highest Daily Deaths from Virus, Wall Street Journal, 2020. Available at https://www.wsj.com/articles/italy-with-elderly-population-has-worlds-highest-death-rate-from-virus-11583785086
  17. Adhikari NK, Fowler RA, Bhagwanjee S, Rubenfeld GD. Critical care and the global burden of critical illness in adults. Lancet 2010; 376: 1339-46.
  18. Martin GS, Mannino DM, Moss M. The effect of age on the development and outcome of adult sepsis. Crit Care Med 2006; 34(1): 15-21.
  19. Jin M, Lu Z, Zhang X, et al. Clinical characteristics and risk factors of fatal patients with COVID-19: a retrospective cohort study in Wuhan, China. BMC Infect Dis. 2021;21(1):951. doi: 10.1186/s12879-021-06585-8. 
  20. Janke AT, Jain S, Hwang U, et al. Emergency department visits for emergent conditions among older adults during the COVID-19 pandemic. J Am Geriatr Soc. 2021;69(7):1713-1721. doi: 10.1111/jgs.17227. 
  21. Zahar JR, Timsit JF. Risk stratification for selecting empiric antibiotherapy during and after COVID-19. Curr Opin Infect Dis. 2022 Dec 1;35(6):605-613. doi: 10.1097/QCO.0000000000000881. Epub 2022 Sep 27. PMID: 36165454.
  22. Senkal N, Bahat G, Medetalibeyoglu A, et al. Comparison of clinical characteristics and outcome measures of PCR-positive and PCR-negative patients diagnosed as COVID-19: Analyses focusing on the older adults. Exp Gerontol. 2022 Dec;170:111998. doi: 10.1016/j.exger.2022.111998. 
  23. Lam PP, Coleman BL, Green K, et al. Predictors of influenza among older adults in the emergency department. BMC Infect Dis. 2016 Oct 28;16(1):615. doi: 10.1186/s12879-016-1966-4. 
  24. Lagu T, Rothberg MB, Shieh MS, Pekow PS, Steingrub JS, Lindenauer PK. Hospitalizations, costs, and outcomes of severe sepsis in the United States 2003 to 2007. Crit Care Med 2012; 40: 754-6. 
  25. Vincent JL, Rello J, Marshall J, et al. International study of the prevalence and outcomes of infection in intensive care units. JAMA 2009; 302: 2323-9.
  26. Rowe T, Araujo KLB, Van Ness PH, Pisani MA, Juthani-Mehta M. Outcomes of older adults with sepsis at admission to an intensive care unit. Open Forum Infect Dis 2016; 3(1): ofw010. 
  27. Martin GS, Mannino DM, Moss M. Effect of age on the development and outcome with sepsis. Am J Respir Crit Care Med 2003; 167: A837. 
  28. Opal SM, Girard TD, Ely EW. The immunopathogenesis of sepsis in elderly patients. Clin Infect Dis 2005; 41(Suppl7): S504-S512.
  29. Girard TD, Opal SM, Ely EW. Insights into severe sepsis in older patients: from epidemiology to evidence-based management. Clin Infect Dis 2005; 40: 719-27.
  30. Kirby JT, Fritsche TR, Jones RN. Influence of patient age on the frequency of occurrence and antimicrobial resistance patterns of isolates from hematology/oncology patients: report from the chemotherapy alliance for neutropenics and the control of emerging resistance program (north America). Diagn Microbiol Infect Dis 2006; 56: 75-82. 
  31. Weksler ME. Changes in the B-cell repertoire with age. Vaccine 2000; 18: 1624-8.
  32. Vieira da Silva Pellegrina D, Severino P, Vieira Barbeiro H, et al. Septic shock in advanced age: transcriptome analysis reveals altered molecular signatures in neutrophil granulocytes. PLoS One 2015; 10(6): e0128341. 
  33. Saito H, Papaconstantinou J. Age-associated differences in cardiovascular inflammatory gene induction during endotoxic stress. J Biol Chem 2001; 276: 29307-12.
  34. Suzuki K, Inoue S, Kametani Y, et al. Reduced immunocompetent B cells and increased secondary infection in elderly patients with severe sepsis. Shock 2016; 46(3): 270-8. 
  35. Kumar A, Thota V, Dee L, Olson J, Uretz E, Parrillo JE. Tumor necrosis factor alpha and interleukin 1beta are responsible for in vitro myocardial cell depression induced by human septic shock serum. J Exp Med 1996; 183: 949-58.
  36. Dombrovskiy VY, Martin AA, Sunderram J, Paz HL. Rapid increase in hospitalization and mortality rates for severe sepsis in the United States: a trend analysis from 1993 to 2003. Crit Care Med 2007; 35: 1244-50. 
  37. Nasa P, Juneja D, Singh O. Severe sepsis and septic shock in the elderly: an overview. World J Crit Care Med 2012; 1(1): 23-30.
  38. Walter LC, Brand RJ, Counsell SR, et al. Development and validation of a prognostic index for 1-year mortality in older adults after hospitalization. JAMA 2001; 285(23): 2987-94.
  39. Ruiz M, Bottle A, Long S, Aylin P. Multi-morbidity in hospitalised older patients: who are the complex elderly? PLoS One 2015; 10(12): e0145372. 
  40. Chaudry H, Zhou J, Zhong Y, et al. Role of cytokines as a double-edged sword in sepsis. In Vivo 2013; 27: 669-84.
  41. Lee WJ, Woo SH, Kim DH, et al. Are prognostic scores and biomarkers such as procalcitonin the appropriate prognostic precursors for elderly patients with sepsis in the emergency department? Aging Clin Exp Res. 2016;28(5):917-24. doi: 10.1007/s40520-015-0500-7. 
  42. Tiruvoipati R, Ong K, Gangopadhyay H, et al. Hypothermia predicts mortality in critically ill elderly patients with sepsis. BCM Geriat 2010; 10: 70
  43. Mouton CP, Pierce B, Espino DV. Common infections in older adults. Am Fam Physician 2001; 63(2): 257-69.
  44. Tarquinio N, Viticchi G, Zaccone V, et al. The value of admission Troponin I to predict outcomes in suspected infections in elderly patients admitted in Internal Medicine: results from the SOFA-T collaboration, a multi-center study. Intern Emerg Med. 2021. doi: 10.1007/s11739-020-02610-x. 
  45. Choo SH, Lim YS, Cho JS, Jang JH, Choi JY, Choi WS, Yang HJ. Usefulness of ischemia-modified albumin in the diagnosis of sepsis/septic shock in the emergency department. Clin Exp Emerg Med. 2020;7(3):161-169. 
  46. Maves RC, Enwezor CH. Uses of Procalcitonin as a Biomarker in Critical Care Medicine. Infect Dis Clin North Am. 2022 Dec;36(4):897-909. doi: 10.1016/j.idc.2022.07.004. 
  47. Laska IF, Crichton ML, Shoemark A, Chalmers JD. The efficacy and safety of inhaled antibiotics for the treatment of bronchiectasis in adults: a systematic review and meta-analysis. Lancet Respir Med 2019; 7(10): 855-69. 
  48. Jones AE, Shapiro NI, Trzeciak S et al. Lactate clearance vs central venous oxygen saturation as goals of early sepsis therapy: a randomized clinical trial. JAMA 2010; 303: 739-46.
  49. Lyu X, Xu Q, Cai G, Yan J, Yan M. Efficacies of fluid resuscitation as guided by lactate clearance rate and central venous oxygen saturation in patients with septic shock. Zhonghua Yi Xue Za Zhi 2015; 95(7): 496-500.
  50. Tian HH, Han SS, Lv CJ et al. The effect of early goal lactate clearance rate on the outcome of septic shock patients with severe pneumonia. Zhongguo Wei Zhong Bing Ji Jiu Yi Xue 2012; 24(1): 42-5.
  51. Yu B, Tian HY, Hu ZJ et al. Comparison of the effect of fluid resuscitation as guided either by lactate clearance rate or by central venous oxygen saturation in patients with sepsis. Zhonghua Wei Zhong Bing Ji Jiu Yi Xue 2013; 25(10): 578-83.
  52. Rhodes A, Evans LE, Alhazzani W, et al. Surviving sepsis campaign: international guidelines for management of sepsis and septic shock: 2016. Crit Care Med 2017; 43(3): 304-77.
  53. Herring AR, Williamson JC. Principles of antimicrobial use in older adults. Clin Geriatr Med 2007: 23: 481-97.
  54. Garnacho-Montero J, Garcia-Garmendia JL, Barrero-Almodovar A, Jimenez-Jimenez FJ, Perez-Paredes C, Ortiz-Leyba C. Impact of adequate empirical antibiotic therapy on the outcome of patients admitted to the intensive care unit with sepsis. Crit Care Med 2003; 31: 2742-51. 
  55. Klein EY, Van Boeckel TP, Martinez EM, et al. Global increase and geographic convergence in antibiotic consumption between 2000 and 2015. Proc Natl Acad Sci USA 2018; 115(15): E3463-E3470. 
  56. Xu KT, Roberts D, Sulapas I, Martinez O, Berk J, Baldwin J. Over-prescribing of antibiotics and imaging in the management of uncomplicated URIs in emergency departments. BMC Emerg Med 2013; 13: 7. 
  57. Gulliford MC, Juszczyk D, Prevost AT, et al. Electronically delivered interventions to reduce antibiotic prescribing for respiratory infections in primary care: cluster RCT using electronic health records and cohort study. Health Technol Assess 2019; 23(11): 1-70. 
  58. Raban MZ, Gasparini C, Li L, Baysari MT, Westbrook JI. Effectiveness of interventions targeting antibiotic use in long-term aged care facilities: a systematic review and meta-analysis. BMJ Open 2020; 10(1): e028494. 
  59. Nguyen HQ, Tunney MM, Hughes CM. Interventions to Improve Antimicrobial Stewardship for Older People in Care Homes: A Systematic Review. Drugs Aging 2019; 36(4): 355-69. 
  60. Curns AT, Holman RC, Sejvar JJ, Owings MF, Schonberger LB. Infectious disease hospitalizations among older adults in the United States from 1990 through 2002. Arch Intern Med 2005; 165: 2514-20.
  61. Ely EW, Angus DC, Williams MD, Bates B, Qualy R, Bernard GR. Drotrecogin alfa (activated) treatment of older patients with severe sepsis. Clin Infect Dis 2003; 37: 187-95.
  62. Gavazzi G, Krause KH. Ageing and infection. Lancet Infect Dis 2002; 2: 659-66.
  63. Nasa P, Juneja D, Singh O, Dang R, Arora V. Severe sepsis and its impact on outcome in elderly and very elderly patients admitted in intensive care unit. J Intensive Care Med 2011; 27(3): 179-83. 
  64. Vosylius S, Sipylaite J, Ivaskevicius J. Determinants of outcome in elderly patients admitted to the intensive care unit. Age Ageing 2005; 34: 157-62.
  65. Englert NC, Ross C. The older adult experiencing sepsis. Crit Care Nurs Q 2015; 38(2): 175-81.
  66. Starr ME, Saito H. Sepsis in old age: review in human and animal studies. Aging Dis 2014; 5(2): 126-36.
  67. Do SN, Luong CQ, Nguyen MH, et al. Predictive validity of the quick Sequential Organ Failure Assessment (qSOFA) score for the mortality in patients with sepsis in Vietnamese intensive care units. PLoS One. 2022 Oct 14;17(10):e0275739. doi: 10.1371/journal.pone.0275739
14 Ocak 2023 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
GenelTATDakademik

Kışa Girerken Yaşlılarda Uygulanması Gereken Aşılar

taradından Çağlar Kuas 28 Aralık 2022
tarafından yazıldı Çağlar Kuas

İNFLUENZA – GRİP AŞISI

Grip ile ilişkili hastalık komplikasyonları ve ölümlerin büyük çoğunluğu yaşlılarda görülmektedir. Örneğin son yıllarda, mevsimsel gribe bağlı ölümlerin %70 ila %85’inin 65 yaş ve üzerindeki kişilerde meydana geldiği ve mevsimsel gribe bağlı hastaneye yatışların %50 ila %70’inin bu yaş gurubundaki insanlar arasında meydana geldiği tahmin edilmektedir (1). Bu nedenle 65 yaş ve üzerindeki yaşlılar ile bakımevi/huzurevinde kalan yaşlılara her yıl tek doz grip aşısı yapılmalıdır.

Grip Aşısı Gribe Karşı En İyi Korumadır

Gribe ve potansiyel olarak ciddi komplikasyonlarına karşı korunmanın en iyi yolu grip aşısıdır. Grip virüsleri sürekli değiştiği ve bağışıklık zamanla azaldığı için grip aşıları her mevsim güncellenmektedir. Yıllık aşılama, gribe karşı mümkün olan en iyi korumayı sağlamaya yardımcı olur. Grip aşısı, araştırmaların önümüzdeki sezonda en yaygın olacağını gösterdiği grip virüslerine karşı koruma sağlar. Aşılama sonrası grive karşı bağışıklık, yaklaşık iki hafta sonra tam olarak oluşur ve 6-8 ay sürer.

Grip aşısı ne zaman aşı yapılmalı?

Eylül ve Ekim ayları genellikle grip aşısı olmak için iyi zamanlardır. İdeal olarak, herkes Ekim ayı sonuna kadar aşılanmalıdır. Aşılanmayanlar kişiler ise mart ayının sonuna kadar aşılanabilir. Özellikle 65 yaş ve üzerindeki kişiler ve birinci veya ikinci trimesterdeki hamileler genellikle erken (Temmuz veya Ağustos aylarında) aşılanmamalıdır çünkü bağışıklık zamanla azalabilir. Ancak daha sonra aşı için tekrar başvuramayacak olan herkes için erken aşılama düşünülebilir.

Grip aşısının yan etkileri nelerdir?

Herhangi bir tıbbi ürün gibi aşılar da yan etkilere neden olabilir. Grip aşısının yan etkileri genellikle hafiftir ve birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Grip aşısının yaygın yan etkileri şunlardır (2):

  • Aşıdan kaynaklanan ağrı, kızarıklık ve/veya şişlik
  • Baş ağrısı
  • Ateş
  • Mide bulantısı
  • Kas ağrıları

PNÖMOKOK- ZATÜRRE AŞISI

Pnömokok kaynaklı zatürre ve ölüm riski özellikle 65 yaş üzerinde artmaktadır. Korunmak için; 23 suş içeren polisakkarid aşı ve 13 suş içeren konjuge aşı olmak üzere iki tip pnömokok aşısı vardır. Daha önce aşılanmamış, bağışıklık sistemini baskılayan bir durumu bulunmayan yaşlılarda öncelikle konjuge aşı yapılmalı ve en az bir yıl sonra polisakkarid aşı uygulanmalıdır. Önce polisakkarid aşı yapılmışsa bu aşıdan en az bir yıl sonra konjuge aşı yapılmalıdır. 65 yaşından sonra tek doz konjuge aşı ve tek doz polisakkarid aşı uygulanması yeterlidir, tekrar edilmesine gerek yoktur. Pnömokok aşısı uygulaması ayrı bölgelere olmak kaydıyla, grip aşısı ile eş zamanlı olarak uygulanabilir.

Yaşlı hastalarda pnömokok aşısı ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

CORONAVİRÜS – COVİD-19 AŞISI: 

Yeni Korona Virüs Hastalığına (Covid-19) yakalananların ölüm oranı yaşlılarda daha yüksektir. Şimdilik etkin bir tedavisi olmayan Covid-19’a karşı onay alan aşılar risk grubunda olan yaşlılara uygulanmalı ve bağışıklık sağlanmalıdır.

Neden COVID-19 aşısı yapılmalı?

Aşılar, tamamen aşılanmış kişiler arasında ciddi hastalık ve ölüm riskini azaltır. Klinik çalışmalardan elde edilen verilere ek olarak, dünyadaki aşı etkinliği çalışmalarından elde edilen kanıtlar, COVID-19 aşılarının semptomlu veya semptomsuz (asemptomatik enfeksiyonlar) COVID-19 enfeksiyonlarına karşı korunmada yardımcı olduğunu göstermektedir. 

COVID-19’a karşı en iyi koruma için aşılanmış 65 yaş ve üzerindeki kişiler, sosyal mesafeyi korumak, el hijyeni ve halka açık alanlarda maske takmak dahil olmak üzere diğer ihtiyati tedbirleri almaya devam etmelidir.

COVID-19 aşısı sonrası yan etkiler nelerdir?

Bugüne kadar COVID-19 aşılarına yönelik gerek yürütülen klinik çalışmalarda gerekse mevcut aşı uygulamalarında ciddi yan etkilere rastlanmamıştır. Aşılama sonrasında görülen yan etkiler sıklıkla hafiftir. Bunlar; yorgunluk, baş ağrısı, ateş, titreme, kas/eklem ağrısı, kusma, ishal, aşı uygulanan bölgede ağrı, kızarıklık, şişlik gibi hafif yan etkilerdir.

Kaynaklar

  1. Centers for Disease Control and Prevention. Flu & People 65 Years and Older. Found on the internet at https://www.cdc.gov/flu/highrisk/65over.htm
  2. Centers for Disease Control and Prevention. Flu Vaccine Safety Information Found on the internet at https://www.cdc.gov/flu/prevent/general.htm
28 Aralık 2022 0 yorumlar
0 FacebookTwitterPinterestEmail
Yeni Gönderiler
Eski Gönderiler

Hakkımızda

  • Üyelik Başvuru Formu
  • Kurumsal Kimliğimiz
  • Gizlilik Politikası

Bize Ulaşın

  • Mustafa Kemal Mahallesi Dumlupınar Blv. No:274 Mahall E Blok Daire:18 Ankara
  • Telefon: (0312) 438 12 66
  • Email: bilgi@tatd.org.tr
@2024 – All Right Reserved. Designed and Developed by Themis
Facebook Twitter Instagram Linkedin Youtube Email
Geriatrik Acil Tıp Çalışma Grubu
  • Home
Giriş

Çıkış yapana kadar oturumumu açık tut

Parolanızı mı unuttunuz?

Parola Kurtarma

Yeni bir parola size e-posta ile gönderildi.

Yeni bir şifre mi aldınız? Giriş Yap