GİRİŞ:
Kranial-lumbosakral arası parasempatik nukleuslarda meydana gelen spinal kord hasarı, başlangıçta üriner retansiyonun geliştiği sonrasında bunu mesane hiperrefleksinin ve detrusör-sfinkter sinerji bozukluğunun takip ettiği mesane arefleksisi gibi birçok fonksiyonel bozukluklarla sonuçlanır. Alt üriner sistem fonksiyon bozukluğuyla birlikte mesane içi basınç yükselir ve bu durum üst üriner sistemde detrüsör kas hipertrofisi, inkontinans ve tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları gibi hasarlara neden olabilir. Hayvanlarda mesane fonksiyonları ve iyileşme süreçleri ile ilgili çalışmalar, mesaneye veya uretraya yerleştirilmiş bir kateter vasıtasıyla boş veya dolu mesanede mesanenin fizyolojik özelliklerinin ölçümleriyle yürütülür.
Transabdominal ultrasonografi, insanlarda üriner sistem ve mesane hastalıklarının değerlendirilmesinde ve tanı konmasında kullanılan bir yöntemdir. Fakat spinal kord yaralanması olan erişkin ratlarda mesane fonksiyonlarının iyileşmesinin non-invaziv ölçümlerinde hiç kullanılmamıştır. Sağlıklı ratlarda miksiyon refleksinin değerlendirilmesinde ultrasonografi kullanımı rapor edilmiştir. Ultrasonografi tekniğinin kullanıldığı insan çalışmalarında, düşük idrar volümlerinde doğru ölçümlerin elde edilmesinin zorluğu rapor edilmiştir. Ancak ultrasonografi teknolojisindeki gelişmeler, daha küçük idrar volümlerini doğru ve güvenilir ölçebilen yüksek rezolüsyonlu elle taşınabilir ultrasonografi sistemlerinin gelişmesine yol açmıştır. Bu makalede spinal kord yaralanma sonrasında lokomotor analizler olmadan mesane fonksiyonlarının takip edilmesinde ve idrar retansiyonunun ölçülmesinde ultrasonografinin güvenilir, girişimsel olmayan bir yöntem olduğunu doğrulamak için spinal kord yaralanmalı ratlarda ultrasonografik ölçümler gerçekleştirilmiştir. 10.1016/j.expneurol.2005.01.027
YÖNTEM:
220-250 gr ağırlığında 18 tane erişkin dişi Spraque-Dawley rat kullanılmıştır. Her bir kafese 4 rat yerleştirilmiştir. Ortamda 12 saatlik ışık-karanlık siklusu uygulanmıştır. Cerrahi öncesi ve sonrasında su ve besine ulaşma konusunda serbest bırakılmışlardır. 10 rat spinal kord kontüzyonlu diğer sekizi sağlıklı ve kontrol grubunu oluşturmuştur.
Ratlara intraperitoneal 25mg/ml Ketamin enjeksiyonu ile anestezi uygulanmıştır. Torasik bölgelerine tüy temizliği yapılmış ve deri %70 etanol ile temizlenmiştir. T-10 vertebralarına aseptik cerrahi yöntemi kullanılarak komplet laminektomi uygulanmıştır. Spinal klempler T-9 ve T-11 spinöz proçeslere bağlanmıştır.
Ratların mesane volümleri, her 2 veya 3 günde bir isofluranla yapılan anestezi altında portable, SonoSite 180 Plus ultrasound ve 10-5 MHz 38-mm lineer probu kullanılarak monitörize edilmiştir. Her bir rat için ayrı ayrı mesanenin longitudinal ve transvers görüntüleri alınıp ölçümleri yapılmıştır. Her bir hayvan için bu süreç 15 dakika sürmüştür.
SONUÇLAR:
Spinal kord yaralanması olmayan kontrol grubundaki (n=8) ratlara kıyasla yaralanma olan ratlarda (n=10) yaralanmadan sonraki her dönem için daha büyük mesane volüm ölçümleri elde edilmiştir (p<0.05). Kontrol grubundaki ratlarda ölçülen mesane volümleri çalışma süresince anlamlı değişiklik göstermediği gibi yaralanması olan ratların mesane volüm ölçüm değerlerine oranla hep daha küçük olmuştur. Her iki grupta da ultrasonografi ile elde edilen mesane volüm ölçümleri, anestezi altında manuel olarak elde edilen idrar miktarlarından anlamlı bir değişiklik göstermemiştir. Yaralanma sonrası iyileşme gösteren beş hayvanın mesane volüm ölçümleri, iyileşme göstermeyen diğer beş hayvana oranla anlamlı olarak daha küçük bulunmuştur.
TARTIŞMA:
Bu çalışmada elde edilen bilgiler, spinal kord yaralanması sonrasında ultrasonografik olarak yapılan mesane ölçümlerinin, idrar volümünü ve mesane fonksiyonlarını doğru olarak monitörize edebildiğini göstermiştir. Bu nedenle spinal kord yaralanması olan hastalarda girişimsel olmayan bir yöntem olması nedeniyle ultrasonografinin, mesane iyileşmesi takibinde kullanılabileceğini düşündürmektedir.