Yazar: Meral Leman Özkan
1982 Ankara doğumluyum. 2005 Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. 2011 Uludağ Üniversitesi Acil Tıp Anabilim Dalından ihtisas aldım. 2012 yılında bir kız çocuğu annesi oldum. 2011’den beri Bursa Çekirge Devlet Hastanesinde Acil Tıp Uzmanı olarak çalışıyorum. 2012 yılında ilk kez hasbelkader bir yoga dersine girdiğimden beri şaşkınlıkla yoga ile ilgili ne varsa öğrenmeye ve uygulamaya gayret ediyorum. 2014’den beri tatillerimi şezlongda omurgamı yormak yerine Hindistan, Nepal, Bhutan, Tibet ve Tayland’a pek çok kez giderek inziva ve eğitimlere katılarak geçiriyorum. 2015’den beri Yoga anatomisi, Yoga felsefesi, Kundalini ve Hatha yoga, nefes egzersizleri, farkındalık ve Ayurveda (Hint tıbbı-yaşam bilgisi) adına bildiklerimi paylaşıyorum. Gitar çalıyor, şarkı söylüyorum. Şubat 2019’dan beri Bursa Çekirge Devlet Hastanesinde Başhekim Yardımcısı olarak çalışıyorum.
Bülten soruyor, Meral Leman Özkan Yanıtlıyor…
- Merhaba, bildiğimiz kadarı ile Acil tıp uzmanısınız ne kadar süredir bu işi yapıyorsunuz? Acil tıbbı seçmeye nasıl karar verdiniz?
Merhaba, kendimi bildim bileli hekim olmayı ve hasta bakmayı istedim. Çok isteyerek ve lise hayatım boyunca da ara ara derslerine gizli gizli girdiğim Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandığımı öğrendiğimde 1999 depremi gerçekleşti. Henüz üniversite kaydını yaptırmamış biri olarak Acil Servis’e yardıma gittim; “açılın ben doktor… olacağım” diye, Tabi bana ayak altından çekil dediler, 17 yaşında olduğum için kan bile bağışlayamadım. Ama öğrenciliğim boyunca her müsait anımda Acil Servis’e, ameliyathane ve kliniklere gittim. Yaz tatillerimi ER dizisinin de etkisinde kalarak gönüllü izlemci olarak Acil Servis’te geçirdim. Acil Tıp Uzmanı olmaya intern olduğum ve Acil Servis’te çalıştığım zaman karar verdim. Vardiyalı mesaisi, gece insanı olmam, çalışan personelin inanılmaz renkliliği, vakaların çeşitliliği ve kendimi orada tam bir hekim gibi hissetmem beni ATU olmaya yöneltti.
- Hastanede çalıştığınız günlerin dışında kendiniz için ayırdığınız zamanlarda neler yapmaktan zevk alıyorsunuz?
Müzik, pilates, fitness, geziler ve acil tıp ile ilgili eğitimler ile geçirdim diyebilirim. Uzman olarak çalışmaya başladıktan sonra yoga çalışmalarına ve buna bağlı Doğu ve Uzak Doğu gezilerine başladım.
Asistanlık döneminde yoğun çalışma nedeniyle zevk alarak yaptığım rutin bir hobim yoktu…
- Sizin Nefes terapisi ve Yoga ile ilgilendiğinizi biliyoruz. Nefes eğitmenliği değişik bir kariyer sonuçta, nasıl karar verdiniz? Sizi buna iten bir şey oldu mu?
Yoga derslerine başlama sebebim amaçsızlık ve depresyondu. Yaptığım şeylerden zevk almıyor, kendime farklı farklı uğraşlar yaratsam da yeterince keyif almadığımı hissediyordum. Nefes eğitimini yoga eğitmenliği eğitimimin içinde aldım.
- Nefes eğitimi ve nefes terapisi nedir?
Pranayama dünyanın en eski dillerinden Sanskrit dilinde yaşam enerjisini artırmak, ömrünü uzatmak anlamına gelir (Pran: yaşam enerjisi, can Ayama: uzatmak, çoğaltmak).
Yoga M.Ö. 3000-2500 dolaylarında Hindistan’da ortaya çıkmış bir felsefe, yaşam bilimidir. Yoga Sanskrit dilinde “birleştirmek veya bütünleşmek” anlamına gelir; beden, zihin ve ruhu eğiten, kişinin kendini tanımasını sağlayan bir gelişim yoludur. Klasik yoganın Patanjali’nin Yoga Sutra‘sına (yazılı kaynaklarına) göre 8 basamağı vardır. Pranayama 8 basamaklı yoga yolunun basamaklarından biridir. Daha uzun, etkin ve kaliteli bir nefes almayı ve böylelikle yaşam enerjisini (canı) artırmayı öğretir.
- İlk kez nefes egzersizini denediğinizde nasıl bir duygu hissettiniz?
Elbette doğduğumuz ve hava ile karşılaştığımız ilk andan beri hepimiz nefes alıyoruz. Ancak alabileceğimiz çok daha fazla nefes var; bunu ancak kendimiz deneyimleyince anlıyoruz. Nefes alabileceğimiz çok daha fazla akciğer alanı, psikolojik olarak da kendimizi rahatlatacak çok daha fazla alanımız mevcut. Kullanılmayan, açık kalmayı bilmeyen alveoler alanlarımız gibi. Duruşumuzu kapalı kullandığımızı, akciğerlerimize ayırdığımız alanı küçülttüğümüzü, yani kendi kendimizi kısıtladığımızı, bu kısıtlamayı kaldırınca fark edebiliyoruz.
İlk kez gerçekten nefes aldığımı hissettim…
- Avrupa veya Amerika’da yaygın mı nefes çalışmaları?
Stres altında bir işi yetiştirmek üzere koşup duran her ülkenin insanı bu koşturmada bir mola arıyor. Avrupa ve Amerika’da nefes egzersizlerinin daha revaçta olmasının sebebinin, doğunun rehaveti ve sakinliğini arıyor olması diye düşünüyorum.
Beyaz veya mavi yakalı bir çalışanın belirli bir zaman içerisinde belirli bir işi yetiştirme çabası ve günden güne üzerindeki iş yükünün artması kişiyi zorluyor. Hepimizin bu koşturma içinde duruşu bozuluyor, kendine saygısı ve sevgisi azalıyor, manevi duyguları köreliyor. Nefesi etkin almak şöyle dursun, nefes almayı bile unutuyoruz. Bu durumdan çıkmanın en kolay ve üstelik de ücretsiz yolu doğru nefes almayı tekrar hatırlamak.
“Huzuru bilimsel olarak yakalamanın peşindeyiz…”
- Her gün sürekli ve belli bir düzen içerisinde yaptığımız yaşamsal aktivitemiz nefes almak, nefes eğitmenleri hemen her gün aslında yanlış nefes aldığımızdan bahsediyor. Peki sizce ne zaman başlıyor bu yanlışlık? Neler tetikliyor bu durumu?
Tüm bebekler doğduğu andan itibaren doğru nefes alıyor. Doğru nefes nedir bunu konuşmak lazım tabi; “doğru nefes, nefes organı olan burundan alınır ve verilir.” Burundan geçen hava hepimizin bildiği gibi filtrelenip nemlenerek vücuda uygun hale gelir. Böylece hava akciğerleri doldurur. Ancak akciğerlerin doğru ve tam şekilde hava ile dolabilmesi için hem toraksın genişlemesi hem de karnın şişmesi gerekir. Akciğerlerin aşağı doğru rahatça dolarak büyüyebilmesi için diyaframın düzleşmesi yani karnın serbest bırakılarak karın içinde bulunan organların aşağı ve öne doğru yer değiştirmesine izin vermek gerekir. O yüzden nefesi karnımızın en altına kadar aldığımızı düşünerek karın nefesini yeniden öğrenmemiz gerekir. Bebekler karın nefesi alırlar. Her nefes aldıklarında karınları şişer ve iner. İnsanın nefes alışverişinin ilkokula başlamasıyla birlikte bozulduğunu görüyoruz. Sabit oturmak, belli bir pozisyonda durmaya zorlanmak, okul hayatı ve zorunluluklar ile kendini sıkmaya ve karnını kasmaya başlayan bireyler giderek daha kısa ve küçük nefeslerle idare etmeye başlıyor.