Bilginin Işığı


Şükrü Sunay Akın, şair, yazar, gazeteci, araştırmacı ve tiyatro oyuncusu. 1962’de Trabzon’un Ortahisar ilçesinde doğmuş. İlk şiirini yedi yaşında yazmış. Uzun süredir kendi yazdığı tek kişilik oyunları ile sevenlerinin karşısına çıkıyor. 2005’de İstanbul’da uzun süredir hayalini kurduğu Oyuncak Müzesi’ni açtı. Sevgili Sunay Akın bizi kırmadı ve Türkiye Acil Tıp Kongresi’nde bizlerle buluşmayı kabuul etti. Harika bir gösterinin ardından tüm yorgunluğuna rağmen sorularımızı yanıtlamayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. 

HEK: Biz Türk hekimleri olarak son zamanlarda yaşadıklarımızla kendimizi birazcık yetim hissediyoruz. Pandemide en ön sıralarda savaşan hekim grubu acil tıp hekimleriydi diyebiliriz. Ama yine de son zamanlarda malum şiddet olayları olsun halk ile meslek grubumuz arasında bir iletişimsizlik ve kopukluk yaşanmakta. Sizin bu konudaki fikirlerinizi merak etmekteyiz.

Sunay AKIN: Tüm bu söylediklerinizin nedeni benim 18. yaş günüm. 12 Eylül 1980’de 18 yaşındaydım ve o gün darbe oldu. Neydi 12 Eylül darbesi? Cumhuriyetin öne çıkarttığı ki cumhuriyetten önce de biriken o damlaların bir bilgi seli ile Anadolu’da her yere ulaşması. Bilgisizliğin kurak coğrafyasını bereketli bir hale getirmesi. Cumhuriyet buydu. Neler görüyoruz baktığımız zaman 12 Eylül 1980 darbesine kadar. 7000’e yakın üreten, bilgiyi Anadolu’nun her kösesine taşıyan öğretmen ve onların yetiştirdiği öğrenciler vardı. Aydınlanan bir Türkiye varken birden 12 Eylül darbesi ile bilgi düşmanlığı başladı. Öğretmenler, mühendisler, hekimler, yazarlar, sanatçılar, okuyan aydın insanlar fişlendi bu darbede. Bu darbenin yapılma nedeni bu kurak ve çorak bilgi düşmanlığına Türkiye’yi taşımaktı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti emperyalizmi yenerek kurulan ilk devlettir. 

“Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti bilgi toplumu üzerinde yükselmelidir”

Mustafa Kemal Atatürk “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz, İleri!” dememiştir. O söz şöyle başlar. TBMM orduları … Bakın ikisi aynı şey değildir. Yani ordular ben demekse TBMM orduları biz demektir. Önce kongreler yapılmış kongrenin delegeleri ile meclis kurulmuş o meclisin kararları ile Kurtuluş Savaşı yapılmıştır. Dünya tarihinde bunu yapan ve başarıya ulaşan tek devletiz. Sonrası bilginin egemen olduğu bir Cumhuriyet. Sonrası darbe ile bugünkü sözünü ettiğimiz aydın insanların ki – onların en ön sıralarında hekimler gelir – dışlandığı, hedef gösterildiği, şiddete maruz kaldığı bir Türkiye. Bu bilgi düşmanlığıdır. Bugün bağımsızlık bilgi toplumu olmakla eşdeğerdir. Öğretmen, hekim bunun simgesidir. Ve onların sivil toplum örgütleri. Ama bu değerler giderek erozyona uğramıştır ve bugün sizin dediğiniz içler acısı duruma dönüşmüştür Türkiye. Türkiye bu karanlığa birdenbire itilmedi. Kolay da değildi bu karanlığa itilmesi. Hala da başaramadılar. Başardılar mı? Hayır hayır. Farklı düşünmek bizi daha zengin kılar. Her farklı düşünce bir enstrümandır. Farklı farklı düşünmemiz bizi güçlendirir. Farklı düşünmekte bir kötülük yoktur. Tam tersi güzellik ve zenginlik var.  

HEK: Parası ile genelde söz konusu olan bir mesleğiz ama gerçekler biraz farklı. Sizin bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

“Doktorluk en büyük sanat dalıdır”

Sunay AKIN: İlk soruda da meslek dediniz hayır doktorluk sanattır hem de en büyük sanat dalıdır. Salgın hastalık günlerinde ne gördük? Konser salonları boş, tiyatro salonları boş, kitap fuarları boş. Her şey boş. Her şey durdu. Ne bekledik? En büyük sanatçıyı bekledik gelsin insanı kurtarsın. Çünkü her sanat eser karşısında insan ister. Bu meslek değildir. Bir ressam bir şair bir müzisyen emeğinin bir karşılığı vardır. 

Bugün yurtdışından gelecek 2-3 dergiye abone olacak gücü var mı hekimin? Yok. İşte parayı konuşmak bu. Ben şimdi parayı mı konuşuyorum? Hayır. Ben parayı konuşmuyorum. Bir hekimin kendini geliştirecek, daha iyiye geleceğe hazırlaması için gerekli olan donanımından söz ediyorum. Bu işin iş güvencesi var, ev güvencesi var, özlük hakları var, çocuğunu ailesini geçindirme, onlarla bir arada huzurlu yaşam hakkı var. Bunlardan söz ediyorum. Haklarından söz ediyorum. 

“Önemli olan para değil, kendini güvende ve mutlu hissetmektir önemli olan”

Nedir para? Para elimizin kiri. Parayı konuşmuyoruz ki olması gerekeni söylüyoruz. Daha sağlıklı bir toplum için, eğer hekim kendini güvende ve mutlu hissetmiyorsa yaptığı bu sanatından dolayı o zaman sağlıklı bir toplumdan söz edemeyiz. Öğretmenler için de geçerlidir bu. Aydın sınıfıdır bir toplumu yöneten. Aydın sınıfını sömürürsen aydın sınıfını baskılarsan aydın sınıfını köleleştirirsen kendi geleceğini karartırsın. Benim için hekim ve para budur. Her alanda böyledir. Sanatçı için de böyledir. Ben hiçbir zaman para için yazmadım bir metnimi. Para için oturmadım daktilonun başına. Sizler beyaz önlüğünüzü stetoskopunuzu para için giyip takmıyorsunuz. En kötü hekim bile bunu yapmaz. Vallahi yapmaz. Hedef gösteriliyor hekimler: Çünkü düşünen insan ve bilgi hedef gösteriliyor. 

HEK:Hekimlere uygulanan şiddet ile ilgili ne düşünüyorsunuz? 

Sunay Akın: Birkaç yıl önce bir gazeteden beni aradılar. Hocam bir soru soracağız. Yanıtınızı ön sayfada yayınlayacağız. Sizin dışınızda dört kişiye daha soruyoruz. Sizlerin düşüncelerinize ön sayfada yer vereceğiz. Ben de dedim ki beni arayıp rahatsız etmeyin. Söylüyorum, gazeteyi alıyorum, bakıyorum ki basmıyorsunuz. 

Soru şu: Aziz Sancar bir Türk hekimi, Nobel ödülü aldı? Bu konudaki düşünceleriniz nedir? Gurur duydum bir Türk hekimin Nobel kazanmasından. Her aklı başından insan gibi. Ama unutmayalım ki o güzel insan başka bir ülkenin kendine tanıdığı olanaklarla bunu başardı. Eğer o değerli hocamız kendi ülkesinde hekimlik yapsaydı gazetenizde Nobel kazanan değil hasta yakınının dövdüğü ya da öldürdüğü hekim olarak yer alacaktı. Bunu okumadınız neden? Çünkü basmadılar? 

HEK: Tıp fakültesinde duyduğum ironik bir cümle vardı. “Tıp fakültesinden her şey çıkar arada bir de doktor çıkar.” Biz hekim camiası olarak işimiz dışında farklı alanlarda olmayı, ilgilenmeyi, hobiler edinmeyi seven bir grubuz. Siz de Oyuncak Müzesi’nin kurucusu ve ülkemizin değerli koleksiyonerlerinden birisiniz. Bu konuda bize vermek isteyeceğiniz tavsiyeler var mıdır? 

“Hekim sanatın her alanı ile ilgilidir”

Sunay Akın: “Tıp fakültesinden her şey çıkar arada bir de doktor çıkar” ironisi doğrudur. Çünkü hekim entelektüel, bilge insandır. Çünkü sanatın her alanı ile ilgilidir. Gerçekten öyledir. Çünkü bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibi. Ben sanatçıyım. Bilimle ilgilenmiyorum mu sanıyorsunuz? Yapay zekayı Cern’i sürekli takip etmekteyim. Küresel ısınma, iklim krizi konusunda bilim insanları neler tartışıyor? Öyle bir okuyorum öyle bir merak ediyorum ki. Bu yüzden hepimiz aynıyız bu konuda. Bu yüzden hekimler gerçekten sanata en duyarlı insanlardır. Birbirine zıt şeyler değildir. Ama bizde lisede başlar edebiyat kolu mu fen kolu mu? Ne alakası var? Matematik mi fen mi edebiyat mı? Türkçeyi bilmeden bir matematik sorusunu çözemezsin ki. Çünkü yanıt sorunun içindedir. Soruyu anlamadıktan sonra gideceğin bir yol olamaz ki matematikte. Dilin gramer yapısının matematik olduğunu bilmezsen konuşmaz kendini anlatamazsın. 

“Müzeler korumacılık düşüncesinin göstergesidir”

Koleksiyonerlik çok önemlidir. Çünkü korumacılık düşüncesidir koleksiyonerlik. Bir ülke müzeleri varsa korumacılık düşüncesine sahiptir. Paris’te çok eski bir evi yıkıp yerine bir beton bina yapamıyorsan bunun nedeni müzelerdir. O müzeleri yık Paris yerle bir olur. Ya da Londra’da High Park’ta sincabın kuyruğunu çekemiyorsan bunun nedeni British müzesidir. Korumacılıktır. Keşke bugün tıp müzeleri, eczacılık müzeleri çok çok fazla olsa. Örneğin Çanakkale’de müzeleri gezerken oradaki veteriner hekimlerin hiçbirisine rastlamazsınız. Ama savaş başlamadan aylar öncesinde yüzlerce deveyi, atı, katırı, eşeği getirip onlara bakarak onların sağlıklı olmasını sağlayarak o siperleri kazan, tonlarca topları çekip yerleştiren, veteriner hekimlerdir. Nerde onlar? Hiçbirini bilen yok. Onlar zaferin ilk adımıydı. Çağdaş tıp sanatını anlatan güzel müzelere ihtiyacımız var. Koleksiyon yapın. Ne biriktirdiğinizin bir önemi yok. Korumacılık güzeldir ve onlara baktıkça dokundukça mutlu olursunuz. 

HEK: Yorucu bir günün ardından bizi kırmadığınız ve bu güzel sohbetiniz için çok teşekkür ederim. Son olarak acil tıp camiasına söylemek istediğiniz bir şeyler var mı? 

“İnsan hayatın bir yerde son bulacağını kabullenmeli”

Sunay Akın: Ben acil servisleri çok seviyorum. Oraya gittiğim zaman iyi ki varsınız diyorum her seferinde. Mesele oraya gelebilmek. Oraya geldikten sonra ne olup bittiği önemli değil. Sonuçta insan hayatın bir yerde son bulacağını bilmeli. Yani ne bileyim bir kazada, bir köşede, çukurda, kalmaktansa geleyim acil servise de o ışığın altında o son nefesi sizlere bakarak sizlerin o çabasını görerek son nefesimi vereyim isterim. Beni kaybetseniz de vazgeçmeyin. Doktorlarda kaybetmek yok. Siz devam edin. Ben her zaman derim. Çocuklarıma derim. Bana bir şey olursa doktora bir şey demeyin sakın ha! Sesinizi çıkartamazsınız. Kurban olun siz ona. Çünkü o gidecek başka bir hastaya bakacak. 

“Kendini unutup hayat kurtarmaya çalışanlar sizsiniz”

Ben “O”yum. O bilginin ışığı ile hayat kurtarmaya çalışıyor. Ben hayatımı buna adadım. Hekim devam edecek. Uygarlık budur. Moralinizi sakın bozmayın sakın. Hata yapacağız tabi ki yapacağız. Pilotlar yapmıyor mu? Neler oluyor? Havaalanında kule yapmıyor mu? Sorun o değil. Mesele sorunu görüp tekrar çözüp üretmeye devam etmek. Durmak değil. Sen duramazsın. Sen öyle çekip oturamazsın. Durma hakkın yok. Bir acil hekiminin akıl sağlığını koruması hiç kolay değil. Bütün hekimlerin zor da acil servis hekiminin daha da zor. Filmlerdeki helikopterden birini aşağı atarlar da insanı kurtarır ya o sizsiniz işte. 

Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Temmuz 2023 tarihli 14. sayısında yayımlanmıştır.

Galeri


Paylaş Paylaş