Malpraktis


Tıbbi Malpraktisi Dünya Tabipler Birliği “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastayı tedavi etmemesi ile oluşan zarar” olarak tanımlamıştır. Hukukçu diliyle, Yargıtay kararlarında benzer bir tanımla “Tıp biliminin standartlarına ve tecrübelere göre gerekli olan özenin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun gözükmeyen her türlü hekim müdahalesi uygulama hatası” denmektedir.

Yazar: Ali Kaan Ataman

Acil Tıp Uzmanı, Koyu Beşiktaşlı, Teknoloji tutkunu. Hayvansever, Sualtı sevdalısı…  Adını bilmeyenlerin “o sakallı bey var ya” diye tanımladığı bu birey, aynı zamanda; idealisttir, her türlü bilgiye kafa göz dalar, yer-yutar. Dokuz Eylülden mezun olup uzmanlığını da aynı hastaneden alan Kaan, Doktor Öğretim Üyesi olarak Okan Üniversitesinde çalışmaya devam etmektedir…

Yazar: Gonca Karakaptan

Çok konuşuyorsun, “sen Avukat ol” lafına inanarak mesleğe adım atmıştır. Yapamazsın diyenlere aldırmadan genç yaşında emsal davaya imza atmıştır, sayesinde artık; kimse, kimsenin vergileriyle maaşını almamaktadır. Haksızlığa gelemez, kolay kolay pes etmez. Kedisinin anası, kendi bürosunun ve de TATD’ nin avukatıdır.

Gonca hanım merhaba. Bugün dergimizin hukuk bölümünde, hekimlerin önlerine çıkabilecek sorunlardan biri, malpraktis kavramından gözetmek istiyorum.

  • Malpraktisi kısaca tanımlar mısınız?

Tıbbi Malpraktisi Dünya Tabipler Birliği “hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastayı tedavi etmemesi ile oluşan zarar” olarak tanımlamıştır. Hukukçu diliyle, Yargıtay kararlarında benzer bir tanımla “Tıp biliminin standartlarına ve tecrübelere göre gerekli olan özenin bulunmadığı ve bu nedenle de olaya uygun gözükmeyen her türlü hekim müdahalesi uygulama hatası” denmektedir.

  • Malpraktis ile komplikasyon arasındaki fark nedir?

Hekimler, tıbbın “normal” sınırlar dahilinde kabul ettiği risk çerçevesinde doğabilecek, istenmeyen kötü sonuçlardan (komplikasyon) sorumlu değildir. Hekim, tedavi sonucunda ortaya çıkacak riskten ancak hata yapması (malpraktis) halinde sorumlu tutulabilir. Yani hekimin sorumluluğunun doğması için, bir zararın yanı sıra bir hata da gerekmektedir.

Hekimlik mesleği doğası gereği riskli olduğu için, komplikasyona izin verilen risk de denmektedir. İki tanım arasındaki fark; malpraktiste hekimin cezai ve hukuki sorumluluğunun olması, komplikasyon durumunda ise hekimin sorumluluğunun bulunmamasıdır.

Her tıbbi işlemde bir “olması gereken” ve bir de “olan” vardır. Bu “olan” durumda uygulama hatası var ise malpraktis, hata/kusur/ihmal yok ise komplikasyon söz konusu olur.

Komplikasyon durumunda önemli olan, hekimin bu gelişme karşısındaki duruşu, alınması gereken tedbirleri derhal alması, ortaya çıkan durumu hasta ve hasta yakınlarıyla paylaşmasıdır. Hekimin bu tavrı, dava açılması ihtimalinde kazanacak olsa dahi bu davaya en baştan maruz kalmasını önlemeyi sağlayabilir.

  • Özellikle asistan arkadaşlarımız açısından, bir işlem sonucu hocalarla veya kıdemlilerle aradaki hukuki bağın işleyişini anlamak bazen zor olabiliyor. Asistanların malpraktiste sorumluluğu nedir?

Hukuken asistan hekimler, ancak eğitimlerini veren uzmanların denetiminde ve uzmanlarla birlikte hastaya müdahale edebilir ve tedavi düzenleyebilirler. Uzmanlık eğitimi gören bir asistan hekimin, bir hastayı tek başına üstlenebilme yetki ve sorumluluğu yoktur.

Yetki ve sorumluluklarını aşan bir çalışmaya tabi tutulduklarında, oluşacak malpraktis veya benzeri hekimlik mesleğine dair zararlardan, öncelikle idare ve uzman hekim sorumlu olacaktır. Örneğin geçtiğimiz yıl içerisinde, sezaryen doğum esnasında içerisinde gazlı bez unutulmuş bir hastanın açtığı davada, materyal saymanın ameliyathane hemşiresi görevi olduğu, operasyon esnasında asistan hekimin bir hatada bulunmasını engellemek için ise uzman hekimin orada bulunduğu, asistan hekimin eğitim aşamasında sadece bir uygulayıcı olduğu gerekçesi ile asistan arkadaşımıza henüz dava açılmadan takipsizlik kararı almışlığımız var.

Ne var ki, “hocam yap dedi yaptım” demek her olayda asistan hekimi kurtarmayacaktır. Hukukta “bilmemek mazeret değildir” sözünü kullanırız.  Asistan hekimler de her ne kadar henüz eğitim aşamasında kabul edildikleri için sorumlulukları sınırlı olsa da, hak ve sorumluluklarını bilmekle yükümlüdürler.

Mesela asistan hekimler, müdavi veya konsültan hekim olarak görev yaptıklarında üstlenme yasağını ihlal etmiş olurlar. Bu durum sadece kusur düzeyinde önem taşımakla kalmaz, aynı zamanda hukuken sözleşmenin ihlali düzeyinde özen yükümlülüğüne aykırılık anlamına gelir. Bu durumda da asistan hekimlerin özel hukuk bakımından sorumlulukları, yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluğa göre belirlenir.

Kıdemli asistan ile daha kısa süredir asistanlık yapmakta olan asistan arasında ise hukuken herhangi bir hiyerarşik ilişki söz konusu değildir. Her ikisi de eğitim aşamasını devam ettirmekte olup, “kıdemlim yap dedi yaptım” sözü bir savunma niteliği taşımaz.

  • Hukukçuların malpraktise ve hekimlere bakış açısı nedir?

Ailesinde veya dost çevresinde sağlık personeli olan hukukçuların daha kolay empati kurabildiğini, hekimleri daha iyi anlayabildiğini düşünüyorum. Hekimlerin gerçekten çok ağır çalışma şartları mevcut ve bunun iç yüzünü görmeden anlamak biraz zor. Herkes hastaneye hasta olarak girmiştir, bu sebeple meslek dışı bir insan için hasta gözüyle bakmak kolay ancak hekim gözüyle bakmak zordur.

Meslektaşlarım açısından objektif bakmaya çalışırsam, elbette hekimleri anlayan ve yardımcı olmaya çalışanlar olduğu gibi, hastaları dolduruşa getirip tazminat vaadiyle mesleği suistimal eden avukatlar mevcut.

Hakim ve savcılar açısından ele alacak olursak açıkcası sağlık hukukunun uzmanlık gerektiren bir alan oluşundan ötürü gerektiği kadar alanda yetkin olmadıklarına inanıyorum. Hekim ne yapmalıydı, ne yapmış, bu işlem malpraktis mi komplikasyon mu bunu değerlendirmekte hakim ve savcılar haklı olarak zorluk çekiyor, bu nedenle istisnasız her dosya adli Tıp Kurumu’na gidiyor ve Adli Tıp’ın ağzından çıkacak her söz kanun sayılıyor. Aslında bunun önüne bazı yeni düzenlemelerle geçmek mümkün bence.

  • Nasıl?

Kesinlikle sağlıkta ayrı bir ceza kanunu olması ve sağlık mahkemeleri kurulması gerektiğini düşünüyorum. Aslında bunun için geç bile kalındı. Sağlık hukuku ülkemizde halen yeterince gelişemedi. Ben yükseklisansa başladığımda Türkiye’de sadece üç fakültede bu alan vardı, geçen yıllar içerisinde de büyük bir gelişme görülmedi. Durum böyle olunca mesleğin risklerinden ötürü kendini hukuken güvende hissetmeyen birçok hekim son yıllarda hukuk okumaya yöneldi, bence kurulacak bu mahkemelerde yargılamayı yapacak hakimler için de bu şart aranmalı. Sağlık hukuku dosyalarını, tüm teknik çerçeveye hakim ve en adil biçimde bu hukukçu-hekimlerin değerlendirebileceğini düşünüyorum.

Verdiğiniz bilgiler bizim için çok değerli. Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Galeri


Paylaş Paylaş