Bazı hekim arkadaşlarımızın da bildiği üzere sosyal medyada ‘Gezen Gurme Doktorlar (GGD)’ adı altında, konusu tamamen en lezzetli yiyeceklerden oluşan bir grup mevcut. Ben de acil uzmanlığına adım atıp, pandeminin içine düşünce ve yemekleri hatta ekmeği evde yapınca bu grupla tanışma fırsatım oldu. İyi ki de bu grubun içine düştüm.
Kısaca gruptan bahsedecek olursak; grubun içeriği ülkemizdeki yöresel lezzetlerin, farklı tatların en güzelini, en sağlıklı ve hijyenik olanını nerede bulacağımıza dair hekimlerin (tıp hekimi, diş hekimi, veteriner hekim) ve grubun yöneticilerinin paylaşımlarını içeriyor. Pandemi zamanında ise ‘Gezemeyen Gurme Doktorlar’ olarak da evde yapılan lezzetli tarif paylaşımlarından oluşmaktaydı.
Grubun var olması yeterince eğlenceli ve besleyici olmasının yanı sıra grup yöneticilerinden Doç. Dr. Murat Cihan hocamızın yaptığı fazlasıyla bilgi, ilgi ve doyurucu lezzetler içeren paylaşımlar, diğer paylaşımlara yaptığı (her konu hakkında olabilir) doyurucu yorumlar bir çoğumuzun aklına ‘Dr. Murat Cihan gerçekte var mı?’ sorusunu getirdi. Ve Murat hocamla aynı hastanede çalışma şansına ulaşan, sürekli aç gezen bir acil hekimi olarak bu soruyu yanıtlamak ben Dr. Şeyda Tuba Savrun’a düştü. Evet gerçekte Murat Cihan isimli bir hekimimiz var, gerçekten bir çok lezzetli tarifi bizatihi kendisi yapıyor, bu bilgilerini zevkle ve hevesler herkesle paylaşıyor. Bazen biyokimya laboratuvarında kendisini ziyaretine gittiğimde tüm o değişik lezzetleri şahsen tadıyorum.
Peki ‘Murat hocam ne zaman ve nasıl bu grubu kurdu? Ya da yemekle ilgili ziyadesiyle aç olan acil hekimlerine hangi tatları önerecek?’ gibi soruların cevabını merak ettik, sorduk ve öğrendik.
İlk ne zaman gurme olarak hayatınıza devam etmeye karar verdiniz? Bu kararı almanıza hangi lezzet sebep oldu?
Çocukluğumda sık görülen seçici yeme problemim vardı. Sebzelerin pek çoğu, kuşbaşı et dışında pek çok yemeği yemiyordum. Afyon yöresine ait çocukluk anılarımda daha çok börek, etli yemekler ve bulgur pilavı aklımda kalanlar. Oldukça zayıf ve çelimsiz bir yapım vardı. Uzun süre aç kalabilirdim. Bu döngü 13 yaş yatılı okul başlangıcı ile sona erdi.
Kuleli Askeri Lisesi yatılı okulunda derslerin yoğunluğu, ergenlik ve askeri spor faaliyetleri dolayısı ile yemek seçme lüksüm kalmamıştı. O sıralarda mevcut ekonomik kriz nedeni ile yemekler genelde sebze türü idi. Kapuska, pırasa, ıspanak ve karnabahar yemeklerine yatılı okulda alıştım ve çok sevdim. İstanbul haftasonları ayaküstü yiyecek tadımları ile yatılı okul ilk yılı 10 kg almıştım. Tıp Fakültesini yine yatılı olarak okuyunca artık her çeşit yemeği yiyebilir olmuştum.
Ankara kale civarı yöresel lezzetler ile öğrenciler yönelik Kızılay semti bölgesi yiyecekler ile çeşit artmıştı. Asıl farklı lezzet tadım ve isteklerim Askeri Hekim olarak yaptığım farklı şehir görevleri nedeni ile oldu. Mardin görevi sırasında çevredeki illerden Batman, Diyarbakır, Urfa ve Siirt mutfaklarının lezzetlerini tanıdım. Evimizde eşim ile benzerlerini yapmaya çalıştık. Sonraki görev yerlerim Trakya, Kıbrıs ve Doğu Anadolu bölgesi büyük şehirlerinden Van ile yemek zenginliğim arttı.
Şu anda Doğu Karadeniz bölgesinde görev yapmaktayım. Karadeniz mutfağı ise tamamen farklı bir dünya. Gurme olarak değil de kendimi yemek seven midesine düşkün olarak tanımlıyorum. Şikemperver kelimesi buna uygun bir tanımlama. Bu arada tabi kalori fazlalığı yüzünden metabolik sendrom gelişti. Son 12 ay bununla mücadele ederek kontrollü kilo verme ve yemekleri daha küçük porsiyonlarda uzun tadımlayarak yeme sistemine geçtim. Şikemperverlikden fine dining denen az ve öz yeme aşamasındayım:)
En çok hangi yörenin damak tadı size hitap ediyor ?
Bunu sık düşünüyorum. Önceleri çeşit ve lezzet olarak Güneydoğu Anadolu bölgesi mutfağı öne çıkar diyordum. Araştırdığımda gördüm ki çeşit olarak en fazla yiyecek çeşidi 480 yaklaşık çeşidi ile İç Anadolu Bölgesinde. Benim en sevdiğim bölge yine İç Anadolu yemekleri : Çorum, Konya ve Denizli tandırları, Ankara elbasan tavası ve Kayseri mutfağı.
Yemeklerinizde olmazsa olmaz baharatınız (tuz hariç) var mıdır? Varsa nedir?
Yemeklerimizde genelde taze baharat kullanmaya başladık. Ünlü lokantalardan gördüğümüz bir uygulama. Taze otları ev içi ya da balkonda yetiştirip taze kullanıyoruz. Fesleğen, biberiye ve maydanoz gibi yeşil baharatlar diyeceğim sebzeleri kullanıyoruz en çok. Ama genel anlamda tuz sonrası karabiber en sık kullandığımız.
Yemek menüsü ve yapımı evde size mi aittir, eşinize mi?
Yemek menü seçimi ortak. Yapımı genelde eşime ait ben genelde yardımcıyım. Kendimin başından sonuna kadar yaptığım güzel et yemekleri var. Kızartmalar ve kahvaltıları bazen ben hazırlarım
Sokak lezzetlerinden en sevdiğiniz nedir?
En sevdiğim sokak lezzeti açık ara Kokoreç
Gurmelikte mutfakta olmak mı zevkli? Yoksa yapılan enfes yemekleri yemek mi?
Bence kendinizin hazırlayıp yediği lezzetler en zevklisi 🙂
Ne nerede yenir diye geniş soru sorsak kısaca anlatabilir misiniz?
Yemek için ülkemizde bir standart çok zor. Bugün iyi dediğimiz lokanta 2 yıl sonra maalesef bozuluyor. Klasik yıllara direnmiş güzel yemek yeme mekanları var. İstanbul için klasikleşmiş lokantalar yanında son yıllarda ismi öne çıkan güzel mekanlar var. Seraf lokantası her ne kadar semti uygun olmasa da oldukça öne çıkan bir lezzet mekanı. Zennup 1844 Fişekhane yeni açıldı iyi bir lezzet mekanı. Gezen Gurme Doktorlar isimli sadece hekimlerin üye olduğu bir facebook grubumuz var. Orada sevgili meslektaşlarımızın çok güzel önerileri var ve sürekli güncelleniyor. Ülkemizin her yerinde görev yapan fedakar hekimlerimizin damak tatları çok gerçekçi ve tüm öneri veren sosyal medya ortamlarından daha doğru ve iyi bir noktada.
Son olarak şunu da tatmadan ölmeyin diyebileceğiniz yiyecek nedir?
En lezzetli molekül bence myoglobin. Myoglobin için oran ise total protein içinde %0.8-1 oranında olunca lezzetli. Bu oranda myoglobin içeren protein örneği kuzu eti. Kuzu etinin ülkemizde en iyi örneği ise ulaşması maalesef zor olsa da: Dede Çağ Kebap Ardanuç, Artvin
Bu lezzet dolu röportaj için çok teşekkür ederiz. Sonraki lezzet duraklarını merakla bekliyor olacağız…
Yolu lezzetten geçenler ile bir gün mutlaka karşılaşırız…
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ekim 2022 tarihli 12. sayısında yayımlanmıştır.