Acil Tıp ve İlaç Sektörü İlişkilerine Kısa Bir Bakış


Zor günler geçirdiğimiz iki pandemi yılından sonra hızını artırarak devam eden salgın tüm yaşantımızı etkilemeye devam ediyor. Tabi bu zor şartlarda işimizi yaparken bir yandan da akademik buluşmalarımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Bu akademik buluşmalarımızın olmazsa olmazı da yoğun akademik özveri yanında ilaç sektörünün sağladığı koşulsuz destekler. 

4 Eylül 2018 tarihinde Türkiye Acil Tıp Derneği (TATD) yönetim kurulu tarafından düzenlenen “Acil Tıp ve İlaç Sektörü İletişim Buluşması” toplantısının üzerinden 3 yıldan fazla zaman geçti. Bu toplantı ilaç sektörünün ve acil tıp camiasının daha sağlam temellerde yan yana gelmesi için önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu önemli toplantıda paylaşılan acil tıp pratiği ile ilgili bilgiler bugün neredeyse tüm ilaç firmalarında, en üst yöneticiden mümessillerine kadar hâkim olan veriler olarak görünmektedir. 

“Artık ilaç firmaları acilleri daha iyi tanıyorlar diyebiliriz”

Peki istenen iletişim hedeflerine ulaştığımız kabul edilebilir mi? Bu sorunun yanıtına bugün için hayır diyebiliriz. Gerçekten güzel gelişmeler de görülmekte, örneğin Genveon ilaç firması tarafından ilk ulusal acile özel tanıtım ekibi kurulmuş ve tüm ülke genelinde çalışmaya başlamıştır. Abdi İbrahim ilaç desteği ile TATD tarafından ilk defa çok merkezli bir akademik çalışma yürütülmüş ve yayın haline getirilmiştir. Acil servisi doğrudan hedef alan kongre ve sempozyum harici kaliteli projeler (Pharmactive – aktif destek hareketi, Abdi İbrahim-uzaktan USG eğitimi, Genveon-Oryantasyon eğitimleri gibi) hayata geçirilmiştir. Ancak bu projeler yine de sınırlı kaldığından devamlılığı ve yaygınlığı henüz sağlanamamıştır. Son yıllarda acil proje sayılarında bir artış olsa da kadavra kursları, uygulamalı pratik eğitimler, yurtdışı akademik aktiviteler gibi diğer branşlarda sık görülen uygulamalarda bir artış olduğu söylenemez. 

“İlaç sektörü temsilcilerinin bu konuda beklentisi acil tıp camiası içinden daha fazla nitelikli proje fikri çıkması yönündedir.

Ancak sektörün bir konuda bir handikapı olduğu da açıktır ki yenilikçi projeler daha zor hayata geçmektedir. Bu noktada yeni projelerde başarısızlık riskinin yüksek görülmesi alışılagelmiş projelerin daha fazla desteklenmesine yol açmaktadır denilebilir. Bu durum acil tıp için gelişmeyi engelleyen önemli bir unsurdur. Zira tekdüzelik arttıkça yeni yatırım alma oranının düşeceği öngörülebilir. Acil tıbbı modern bir şirket gibi düşünürsek her yıl aldığı sektör desteği artmayan bir acil tıp camiası zarar eden bir şirket gibi, alınan desteklerin azaldığı veya bazal düzeyde seyrettiği bir statik bir yapıya dönüşecektir. 

“Ekonomik zorluklar firmaları acil servisler gibi zorlu ve yüksek riskli alanlardan uzaklaşmaya itmiştir”

İlaç sektörünün ekonomik olarak zorlandığını da göz ardı etmemek gerekir. Ancak bu zorlanmanın aşılması için seçilen yollar sektörü aslında çıkmaza sokmaktadır. Ekonomik zorlanma firmaları daha garanti görülen, yönetilmesi kolay seçeneklere yönelmeye, acil tıp gibi büyük ama kendine has zorlukları ve riskleri barındıran alanlardan uzaklaşmaya yol açmaktadır. Burada sektörün asıl yapması gereken ise destek politikalarını gözden geçirmek olmalıdır. Bugün hiçbir firmada objektif ve etik açıdan tartışılmış destek kriterleri bulunduğu söylenemez. Bu yüzden verdikleri desteklerin dağılımı da dengesiz veya hesapsız olabilmektedir.

Acil klinikleri ile özellikle iletişimin artmasını sağlayacak organizasyonlar yerine ağırlıklı olarak bölgesel düzeyde etkileşimler ağırlıklı olarak devam etmektedir. Tabi burada iletişimin zayıf kalmasının bir nedeni de firmaların mümessillerine verdiği hekim ziyaret hedeflerinde acil hekimlerinin oranının düşük olmasıdır. Ortalama 120 kadar hekim hedefi olan bir mümessil için acil hekim hedefi bu değerin yaklaşık %5’i olmaktadır. Tabiki bu değer ortalama bir acil kliniğinin dahi hekim sayısını karşılamamaktadır. İdealler hedefler ise bu rakamın mümessiller için %20 civarında olması kabul edilebilir bir değerdir. Bu sayede ilaç sektörü ve acil tıbbın iletişiminin yeterli olacağı söylenebilir. 

Acil tıp kanadında da durum çok farklı görünmüyor denilebilir. Özellikle kongre gibi büyük organizasyonlarda sürdürülebilir mali politikalar henüz hayata geçiremediği için yüksek maliyetler ilaç sektörünün destek kalemlerini yavaş yavaş eritmektedir. Bu durumun yansımaları kongrelerimizin büyüme hızında yavaşlama hatta gerileme, ara sempozyumların daha zor organize edilmesi ve yurt dışı organizasyonların azalması ile kendini göstermektedir. Nitelikli yeni proje üretimi oldukça yavaş ilerlemekte, ilaç firmaları da arayışlarını eski çalışma alanlarına yöneltmektedir. 

“Nitelikli proje temelinde iletişim kurulmalıdır”

İlaç sektörünün yapılanmasına bakıldığında bölgesel ve merkezi destek bütçelerine sahip olduğu görülebilir. Bölgesel bütçeler acil camiası için son derece fazla kullanılıyor denebilir ancak merkezi bütçeler için aynı şey söylenemez. Çünkü merkezi planlamalar daha çok büyük ve ayrıntılı projelerde kullanılırken bölgesel bütçeler kongre katılımı, temsil ve ağırlama gibi harcamalarda kullanılmaktadır. İlaç firmalarının koşulsuz desteği ile bir proje yürütüldüğünde ilk hareketlenme mümessil kanadında olmakta, sonrasında bölge müdürleri ve ürün müdürleri ziyaretleri artmaktadır. Projeye dahil olan tüm merkezler ilaç tanıtılan bir alanın ötesine geçmekte ve bir iş ortaklığı modeli oluşmaktadır. Aslında kurulması gereken en sağlıklı ilişki bu gibi görünmektedir. Çünkü üretilen projelerin neredeyse tamamı akademik ve acil tıbba fayda sağlayacak projeler olmaktadır. Doğru zeminde kurulan ilişkiler de daha fazla iletişim sağlamakta ilaç firmalarının klinikleri daha iyi tanımasıyla üst düzey desteklerin önü açılmaktadır. Dolayısıyla her klinik kendi çatı projesini belirleyerek sektörle iletişim sağladığı noktalarda bu projelerin birlikte yapılması konusunda çaba göstermelidir. Böylece mümessil aslında bir proje temsilcisi, firma da bir iş ortağı olarak çalışmaya başlayacaktır. 

Pandemi koşullarının yarattığı ekonomik dengelerde ilaç sektörü ve acil klinikleri arasında çeşitli ek zorluklara yol açmıştır. Bu zorluklardan en önemlisi acil serviste yazılan birçok ilacın (örneğin topikal ilaçlar) sosyal güvenlik kurumu ödeme listesinden çıkarılmasıdır. Bir diğer önemli konu da firmaların maddi dar boğaza girmesiyle karlılık oranlarını artırma çalışmalarında göze çarpan uygulamalardır. 

Firmalar daha ucuz ve ödenmeme ihtimali olan birçok ilacı bir mümessil grubuna çalıştırmaktansa, bu ilaçları mümessilden alıp diğer branşların ödemesi daha yüksek olan ilaçlarını vererek tek mümessilden elde edilen karlılığı artırmaya çalışmaktadır. Bu durumda mümessilin elinde acil servise çalışacağı çok az sayıda ilaç kalmakta zamanını ve akademik destekleri diğer branşlara kaydırılmaktadır. Bu uygulamaların kısa ve uzun vadede acil tıp kliniklerinin sektör ile temasını azaltacağı açıktır. 

Nihayetinde acil tıp ve ilaç sektörü iletişiminde yapılması gerekenlerde ilk sırada acil tıp camiasından köken alan kaliteli proje fikirlerini artırmak gelmelidir. Bu projelerin uygulanmasında da mutlaka taraflar aktif olarak görev ve sorumluluk alarak tek taraflı planlanmış organizasyonlar azaltılmalıdır. Karşılıklı ve sağlıklı büyümenin gerçekleşmesi için iletişim hedefimizin sponsorluk toplantıları olmadığı, karşılıklı gelişimi destekleyen iş ortaklığı modeliyle çalıştığımız bir atmosfer yaratmak için daha çok çalışmalıyız.

Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ekim 2022 tarihli 12. sayısında yayımlanmıştır.

Galeri


Paylaş Paylaş