Motosiklet Tutkum ve Acil Tıp


Yazar: Tarık Gören

1992 yılı Mayıs ayında gözün yeşile doyduğu, Karadeniz’in hırçın bir şehri olan Artvin’de doğdu. 2006 yılında Ordu Fen Lisesini kazanmasıyla Artvin ve ailesinden uzak kalacağı bir yolculuğa başladı ve bu macera Denizli’de Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesiyle devam etti. Bu macera boyunca yanında ailesi, şu anki eşi olan kız arkadaşı ve hiçbir zaman onu yarı yolda bırakmayan motosikleti oldu. 2018 yılından beri ona çok şey katan Pamukkale Acilin Doktor Tarık’ı olarak hayat kurtarmaya devam etmektedir.

Tıp fakültesi 2. sınıfın yaz tatilinde, 2 haftalık, acili tanımak için yapılması zorunlu olan staj için doktor olarak ilk defa girmiştim acile. İçerideki kaosun yarattığı adrenalin o zamandan başlamıştı vücuduma işlemeye. Acilden çıkarken yorulmuştum ama dinlendiğimde tekrar gitmemek için zor tutuyordum kendimi.

Acilciler çok iyi bilir ki nöbet dışı en iyi gidilecek yer tabi ki yine acildir. Klinik stajlara geçtikçe ve diğer bölümleri gördükçe giderek anlıyor; her ne kadar intörnlüğüm sırasında gördüğüm motosiklet kazaları beni etkilemiş olsada, motosiklete olan bağımlılığım acile olan bağımlılığım gibi artıyordu. Kuzenim sayesinde ilk motosikletin üzerine bindiğimde korku her yerimi sarmıştı ama sürmeyi öğrenip devam ettikçe o korku bana haz vermeye başlamıştı ve bir daha inmedim motosikletin üzerinden.

Çok geç kalmış olsam da motosiklet almaya karar verdiğimde tıp fakültesi 4. sınıftaydım. Ailemi ikna etmek zor olsa da o senenin yazında Artvin’de düzenlenen motosiklet festivaline gelen motosikletleri, festivaldeki eğlenceyi ve motosikletin tehlikesi olmasına rağmen iyi bir ekipmanın önemini anlamaları ikna sorunumu çözmüştü. Sıra gelmişti motosiklet çeşidine. Çoğu gencin hayran olduğu racing tarzı motorlardan ziyade, benim ilgim her zaman cruiser, chopper tarzda motosikletlerdeydi.

Kullandığın motor senin karakterinle eşleşiyor ve bütünleşiyor. Ailemi de ikna ettikten sonra, babamın verdiği destek ile üniversitede öğrenciyken ilk motorsikletime sahip olmuştum. Mat siyah görünüşüyle, sesiyle küçük bir chopper’ım olmuştu. Benim için sadece bir araç değil evlat, arkadaş olmuştu. Her zaman yanımda olup, hiçbir zaman beni yarı yolda bırakmadı.

Stresli olduğum her anda başvurduğum ilk şey motosikletimdir. Hava güzel olduğu zamanlar kaldığım apartmanın önündeki parka çeker güzelce sabunlar, yıkar kurulardım onu. Sonrasında ekipmanlarımızı giyip arkamda kız arkadaşımla Denizli sokaklarında, kendimizi özgürlüğe ve adrenaline teslim ederdik. Bazen geceleri tek başıma çıkar kilometrelerce sürüp geri döner, bazen de yolda gördüğüm toplu motor süren ekiplerin peşine takılıp benzinimi bitirene kadar sürerdim.

“Motosiklet sadece özgürlük değil”

O öyle güzel bir şey ki, tanımadığın bir kişi yanına gelip üzerinden indiğin evlat ile alakalı sana bir sürü soru sorar, o anda ortak bir sürü konuşacağın konu oluşur ve birdenbire yepyeni insanlarla paylaşımların oluverir. Bu sayede bana birçok şey katan, birçok arkadaş edindim ve çoğuyla da halen görüşmekteyim.

Yine acili de bu yüzden çok seviyorum. Kafası yarılıp süture ettiğim tekelciden üniversite öğrencisine, bıçaklanıp gelen ve ilk müdahale sonrası ameliyata gönderdiğim, sonrasında iyileşerek yanıma gelip teşekkür eden, kanser hastası olup sadece ağrısını geçirip onun hayatını kolaylaştırdığım için bana şarap getiren amca gibi daha nice paylaşımlar var bu dünyada da…

Üniversite sonrası mecburi hizmette motorumu satmak zorunda kalmış, 8 ay memleketimde yaptığım hizmet boyunca bana motoru sevdiren, öğreten kuzenimin motoruyla zaman geçirmiştim. Tekrar kendime ait motorumun olması uzun sürmeyecek ve bana kendimi güçlü hissettirecek yeni motoruma evlendikten kısa süre sonra eşimin desteğiyle sahip olacaktım.

“Ortak paydamız motosiklet, amacımız eğlence ve gezi”

Asistanlığım süresince, geçirdiğim 3 yıl içerisinde birçok kişiye de motosikleti sevdirmeye çalıştım. Benim gibi doktor, paramedik, hemşire birçok arkadaşımda da bu tutku mevcut olup imkanlar el verdiğince beraber sürmeye devam ediyoruz. Hatta çalıştığım kurumdaki arkadaşlar ve 112 personeliyle yeni bir motosiklet kulübü kurduk: Sanitarian Riders MC.

“Motordan indiğinde yorulduğunu anlarsın, aynı yorgunluk seni tekrar sürmeye iter.”

Motosikletin üzerinde kendimi acildeki gibi hissediyorum. Hani derler ya “motorda kaporta sensin”; acili de koruyan yöneten sensin. Resüsitasyon odasına arrest olmuş bir hasta getirildiği anda kaos oluşur. Aynı anda hem o hastanın neden arrest olduğunu düşünür, solunumu-dolaşımı için girişimini yapar, ekibini yönetirsin, hem de diğer tarafta seni bekleyen hastaları düşünürsün. Acilden çıktığında anlarsın ne kadar yorulduğunu. Motor sürerken de, yolda olduğun sürece her zaman sen dikkat etmeli, bir sonraki virajı nasıl alacağını düşünmeli hem ayaklarını hem ellerini çalıştırmalısın. Sürdükçe zevk alacaksın, motordan sadece indiğinde yorulduğunu anlarsın ama o yorgunluk seni tekrar sürmeye iter ve bu döngü bitmek bilmez. 

İki farklı dünyayı bütünleştirerek yaşıyorum hayatımı. İkisi de adrenalin, ikisi de varoluş. Acil Tıbbın kendisi kocaman bir dünya. İçine girdiniz mi sizi bir daha bırakmayacaktır. Bu dünyayla sadece motosikleti değil farklı birçok şeyi bütünleştirebilirsiniz. 

Diyorlar ya “motosiklet bir yaşam tarzı”, bence sadece tarz değil gerçek bir yaşam…

Galeri


Paylaş Paylaş