Gelen talepler üzerine bu sayımızda, hastanede tutulması gereken tutanaklara ilişkin, hekimlerin hak ve yükümlülükleri hakkında hukuki bilgiler vermek istedik.
Öncelikle en sık karşılaştığınız “Tedavi Red/Terk Tutanağı”yla başlayalım;
Kanunda sayılan bazı haller haricinde, tedaviyi reddetmek hastaların en doğal haklarındandır. Doktor olarak, kişinin bu tedaviyi reddetmesi halinde ileride hayatını kaybetme ihtimali olduğunu öngörseniz dahi, bunu hasta ile paylaştıktan sonra kararın ona ait olduğunu unutmamalısınız, çünkü bu noktada artık sizin değil hastanın iradesi esastır. Tedaviyi kabul etmemesi halinde doğacak muhtemel fayda ve riskleri açıkladığınız ve açıkladığınızı ispat için hastaya yazılı belge imzalattığınız sürece, tüm sorumluluğu hastaya ait olacak ve kişinin hayatı üzerindeki özgürce seçim hakkını kullanarak tedaviyi reddetmesi hak, hekimin buna uyması ise yükümlülüktür. Hasta başta onay verdiği halde, bilinci hala açık ve yerinde ise, yine istisnai önem içeren haller haricinde kararını her an değiştirme hakkında sahiptir.
“Hasta rızasının gerekmediği durumlar da vardır”
Üstü kapalı olarak bahsettiğimiz, hastanın rızasının dikkate alınmayacağı durumları açacak olursak, temelde; hayati tehlike arz eden acil hallerde, salgın ve bulaşıcı hastalık hallerinde(örneğin, aşı zorunluluğu) , suça ilişkin delil elde etmek için yapılacak müdahalelerde şüpheli/sanık tedaviyi reddetse dahi hakim/savcı kararı olduğu hallerde, kişi tedaviyi reddettiğini belirtse dahi üstün yarar gereği kişinin bu müdahaleyi kabul edip etmemesi önemli değildir. Aynı şekilde, velisi/vasisi olan kişilerin tedavisinde de hayati gereklilik taşıdığı düşünülüyor ise veli veya vasisinin tedaviyi reddetmesi geçersiz kabul edilecektir. Ülkemizdeki yasal düzenlemeler, bildiğiniz gibi ötenaziyi desteklememekte ve aynı doğrultuda kişinin ister kendi ister başkasının hayatı üzerinde ölüm-yaşam çizgisinde karar verme hakkı tanımamaktadır.
Tabii hasta bu hakkı kullanırken, ileride farklı suçlamalarla karşılaşmanız halinde kendinizi güvenceye almak adına, hastaya tedaviyi reddettiğine dair form imzalatılmalı, hastanede form yok ise “belirtilen tanıya ilişkin önerilen tedavinin uygulanma şekli ve uygulanma ya da uygulanmama halinde doğabilecek sonuçlar anlatıldı, hasta buna rağmen tedaviyi kabul etmediğini bildirdi” içeriğini taşıyan bir tutanak hazırlanıp imzalatılmalıdır.
Hemen ardından “Hekimin Hastayı Reddetme Hakkı ve Tutacağı Tutanak”tan bahsedecek olur isek;
Nasıl ki hastanın doktoru seçme hakkı varsa, acil durumlar haricinde elbette ki hekimin de hastayı reddetme yani bırakma hakkı vardır. Biliyorum iş başındayken öyle insanlarla karşılaşıyorsunuz ki, bir yerden sonra bıkkınlık gelip bazı saygısız insanlar için beyaz kod vermeye bile üşenir hale geliyorsunuz. Yine de, hakkında beyaz kod vermeye gönüllü olmasanız dahi o kişiyle muhatap olmamak için ya da kişi sizi Cimer’e veya Savcılık’a şikayet ederse diye; en azından bir şahit eşliğinde, o kişinin beyan ve tavırlarını bir tutanak altına alarak ve başka bir doktora yönlendirerek şahsı tedavi etmeyi reddedebilirsiniz. Ancak altını çizmek isterim ki, hukuki sorumluluğunuzun doğmaması için bu kişinin acil müdahaleye ihtiyacı olan kritik durumu olmadığından emin olmalısınız.
Gelelim “Hasta Firar Tutanağı”na;
Hasta, bilginiz dışında taburcu olmadan hastaneden çıkıp gidebilir. Siz doğal olarak başkaca işlerle meşgul iken, girişi yapılan hasta belki korkup veya fikir değiştirip, belki kendince beklemekten sıkılıp kimseye haber vermeden çıkıp gitmiş olabilir, bu sizi endişelendirmesin. Kişi o anda hastanenin gözetim ve tedavisi altında olsa dahi, sonuçta orada esir değildir, zaten siz de gardiyan değilsiniz. Bu durumda yapmanız gereken, hastanın gittiğini anladığınız anda, “gözlem altındaki hastanın habersiz ve personelin bilgisi haricinde hastaneyi terk ettiğini” açıklayan bir tutanak tutmak ve nöbet tuttuğunuz hekim ve/veya hemşirelerle birlikte imzalamaktır.
Çok geniş bir konu olan “Adli Tutanaklar”a gelirsek; kritik noktaları özetlemeye çalışacağım. Burada bahsetmeyi atladığım ama başınıza gelen ve hukuki boyutunu merak ettiğiniz olayları bizimle paylaşırsanız, o konulardaki sorularınızı da ayrıca cevaplandırmak isterim. Evet adli olgular konusunda fakültede zaten bilgilendirildiniz, hepsini burada tek tek saymayacağım. Ancak biliyorsunuz ki hastayı gören ilk mercii olarak sizin tutacağınız ilk adli tutanak, delillerin kaybolmaması ve suç şüphesinin aydınlanarak adaletin yerini bulması için büyük önem taşımaktadır. Hasta belki korktuğundan size açıkça söylemeyebilir, ancak hastanın anlattığı ile gördükleriniz birbiriyle çelişiyorsa, hasta söylememesine rağmen siz bir suç şüphesi varlığına inanıyorsanız yine adli tutanak tutarak durumu adli makamlara bildirmelisiniz. Hasta eğer aslında bir suçun mağduru ise; böylece hem üzerindeki tehdidin kalkması halinde şikayet hakkını kullandığında o kişiye yardımcı olacak, hem de sizin “suçu bildirmeme suçu” ile yargılanmamanızı sağlayacaktır.
Adli tutanaklar demişken, Eacem2021’de etik boyutunu bolca tartıştığımız “uyuşturucu/uyarıcı madde bildirim” zorunluluğundan bahsetmemek olmaz; uyuşturucu madde kullanan kişiyi cezalandırmak değil, onu tedavi etmek gerektiği düşüncesiyle, hekimin uyuşturucu/uyarıcı madde kullanan kişiyi adli makamlara bildirme zorunluluğu kaldırılmıştır. Böylece, tıbben “hasta” olarak kabul edilen madde kullanıcısının, “hastaneye gidersem başıma iş açılacak” endişesi ile doktora başvurmaktan çekinerek tedaviden mahrum kalmasının önüne geçilmiştir. Amatem’e yatma kararı nasıl şahsa ait ise, bu kararın da şahıs bazında hekimin değerlendirmesine açık hale getirilmesini açıkcası doğru buluyorum. Bu konuda benimle farklı görüşte olanlarımız olabilir; hatırlatmak isterim ki zorunluluk olmaması, “bildirilmemeli” anlamına gelmiyor, kendi vicdani ve etik görüşünüz doğrultusunda düşünme ve durumu bildirip bildirmeme yönünde karar verme yetkisi size aittir.
Ve duymaktan sıkıldığınız “Beyaz Kod Tutanakları” ile de bu yazıya son verelim;
Malum uzun yargı sürecinde mahkeme önünde dinlenilene kadar birçok tatsız macera daha yaşayacağınız için, olayın detaylarını zamanla unutmanız mümkündür. Hak kaybına neden olmasın diye, olay hala sıcakken tutacağınız bu ilk tutanak bütün dava sürecini belirleyecektir. Bu sebeple önemli bulduğunuz her detayı ve yanınızda şahit olarak kimlerin bulunduğunu açıkça yazmanız, gelecekteki kendinize de bir hatırlatma sağlayacaktır. Şikayetçi olmadığınız veya şikayetinizi geri çektiniz diyelim, siz aradan çekilseniz dahi o dava kamu davası olarak devam edecektir. Şikayetçi oldunuz ve karşı taraf cezasını alsın diyorsanız da, bizi arayıp beyaz kod konusunda destek talep edebilirsiniz.
Sizlerin de merak ettiğiniz konular varsa, mail adresimize bildirmeniz halinde, gelecek sayılarımızda bu konulara cevaplar bulmanız mümkündür. Gelecek yazımızda görüşmek üzere..
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ekim 2022 tarihli 12. sayısında yayımlanmıştır.