İnsanoğlunun tüm serüvenine eşlik etmiş bir üründür ŞARAP …
Eski Portekiz ve Hint medeniyetlerinde “Winum”, Hitit medeniyetinde “Wiyanna” eski Yunan’da “Oinos” bugün İngilizcede “Wine” olarak isimlendirilir.
Şaraba tüm yönleriyle göz attığımızda şaraptan bir ürün olarak bahsetmek yerine şaraba bir kültür olarak yaklaşmak sanırım daha doğru olacaktır. Tarihin en görkemli uygarlıkları gerçekten de şarabı baş tacı etmiştir. Geçmişten bugüne birçok toplum şarabı ticari bir maldan öte insanoğlunun binlerce yıllık serüveninin bir tanığı, eşlikçisi, her geçen gün daha da mükemmelleşen bir eseri olarak görmektedir.
Şarabın resmi tarihi bira gibi milattan önce 7000-8000’lere dayanmasa da milattan önce 5000’lerde bugünkü Gürcistan ve İran topraklarında bağcılık ve şarap üretimi yapıldığına dair kanıtlar bulunmuş, hatta Çin’de milattan önce 7000 yılına ait tartarik asit kalıntıları bulunmuştur. Ancak Çin’de o bölgedeki ürünlerin yapımında çeşitli meyvelerin ve pirincin kullanılmış olma ihtimali daha yüksektir.
Detayları ne olursa olsun şarabın tarihi her zaman uygarlıklarla birlikte gitmiş; şarapla ilgili yazıtların ve kalıntıların bulunduğu eski medeniyetlerde devlet hiyerarşisinde dahi şarabın çok önemli yeri olmuştur. Özellikle antik Yunan uygarlığı, Roma İmparatorluğu ve Hitit uygarlığı şaraba büyük değer vermiştir.
Hitit uygarlığında şarabın milattan önce 3000 ila 800’ler arasında bu uygarlığın temel taşlarından biri olduğunu gösteren izler bulunmuştur. Hitit Uygarlığında bağcılık o kadar önemsenmiştir ki, devletin kurduğu bağların başı olan kişiye “üzüm-şarap başı” anlamına gelen “Gal Gestin” ünvanı verilmiştir. Daha sonra bu unvan savaşları yöneten generallerin ünvanı olarak kullanılmıştır.
Onda olupta bende olmayan ne var?
Nippur tabletleri, M.Ö 3800
O bana taze şarabını sunar
Ben ona taze süt (peynir) veririm
O bana eski (olgunlaşmış) şarabını sunar
Ben ona eski (iyi) peynirimden veririm
Eski Yunan şarap tanrısı Diyonisos’un da vatanı olarak bilinen Trakya bölgesindeki Gaziköy, Müfrete ve Hoşköy ile İzmir civarında Urla, Seferihisar, Çeşme ve Selçuk önemli bağ bölgeleri olarak bilinir.
Mısır, Yunan ve Hititlerden sonra Romalılar şaraba büyük değer veren uygarlık olarak tarihe geçmiştir. Romalıların bağcılık ve şarap yapımı ile ilgili eserleri bugün bile halen geçerli ve yol gösterici diyebiliriz. Vezüv yanardağının külleri altında kalan Pompei kentinin kalıntılarını inceleyen arkeologlar şehrin meyhanelerinde bulunan kaplarda “bi bite” (içiniz), “vivas” (çok yaşa), “imple me”(doldur beni) gibi yazılara rastlamıştır. Hatta bu kaplarda meyhanecileri protesto eden müşterilerin yazıları dahi göze çarpmıştır: “parce aquam (suyu az kullan)”
Roma İmparatorluğu döneminde devlet tabakalarının içtiği şarapların isimleri hiyararşiyi yansıtırmış. Askerler ucuz ve az alkollü üzüm posasından yapılan “Posca” isimli şarabı içerken, fakirler ve kölelerin içtiği şarabın adı “Lora” imiş. Asiller ve yöneticiler “Mulsum” adı verilen bal katılmış kaliteli şarapları tüketirken; imparatorlar yöresi dahi belli olan “Falernum” şarabını severmiş.
Roma’daki bu şarap hiyerarşisi Roma’nın devrik konsülü Marcus Antonyus’un hayatına mal olmuştur. Hikaye göre; devrik konsül fakir bir plebin evinde saklanırken, pleb konsüle evindeki ucuz şaraptan ikram etmeye utanmış ve kölesini kaliteli şarap almaya göndermiştir. Pleblerin kaliteli şarap alması alışılmadık bir durum olduğundan şüphe uyandırmış ve ev basılarak devrik konsül öldürülmüştür.
Milattan sonra 400 yıllarında Roma’nın çöküşü ile büyük darbe alan bağcılık; kiliselerde şarabın, kutsal su ve aynı zamanda İsa’nın kanı olarak kabul edilmesiyle Avrupa’daki canlılığını koruyabilmiştir. Günümüzde ise Fransa’nın marka olarak sahiplenebileceği bir içecek haline gelmiş olması su götürmez bir gerçektir.
Fransız yazar Rebelias “Büyük bir adam asla şaraptan nefret etmez” diyor.
Sonuç olarak üzüme, bağcılığa ve şaraba değer veren toplumlara, şarap hep hakkettiği sonucu vermiş diyebiliriz…
Birazda şarap ile ilgili kavramlardan bahsedelim…
TERUAR (BEN MERLOT SEVİYORUM !!!)
Bu kavram için kısaca üzüm, iklim ve toprağın kombinasyonu diyebiliriz. Fakat bu tanım ne yazık ki çok eksik kalmaktadır. Keşke şarap severler olarak ben merlot seviyorum cabernet – sauvignon sevmiyorum veya bir restorana girdiğimizde ver bir chardonnay diyebilseydik hayat bizim için çok kolay olurdu.
Teruar kavramı işte burada devreye girmekte üzümü (şarabı) yetiştiği bölgeden, iklimden, arazi yapısından toprak çeşidinden, yapımında kullanılan gübreden, bağcılıkta hedeflenen üzüm veriminden soyutlamak ne yazık ki imkânsız.
Fransa’nın kuzeyinde Champagne bölgesinde üretilen “Chardonnay” yüksek asitli limon çiçeği aromasında iken, daha aşağıya bölgelerden Burgonya’ya indiğinizde bal, kavrulmuş badem ve fındık kokusu veren daha gövdeli bir chardonnay içeceksinizdir. Çok uzaklara Kaliforniya’ya giderseniz yudumladığınız chardonnayda tereyağımsı kıvamlı mango ve ananas kokulu orta asiditede bir şaraba ulaşacaksınızdır.
Peki bu yeterli mi ? Ne yazık ki değil. Size söylemek istediğim bir gerçek var. Her bağdaki şarabın kalitesini tutturmak, birbirini yakalamak imkansız gibi diyebiliriz.
“Asla benim bağımda ürettiğim şarabın kalitesine erişemeyeceksiniz”
Nedeni arazinin eğimi, nedeni kullanılan gübre, nedeni güneşi alış açısı, nedeni şişesi 1000 dolara satılan Romanee – Conti Dünya’nın en pahalı teruarı olarak kabul edilirken; hemen yanındaki bağda aynı üzüm çeşitleri ve aynı yöntemler kullanılarak üretilen şarabın 50 dolara alıcı bulmasıdır.
Teruar farklılıklarına bir başka örnek daha vermek gerekirse; ülkemizde Kapadokya bölgesindeki Emir üzümlerinden üretilen beyaz şarapların asitli, diri ve mineralimsi kıvamlı yani tam anlamıyla özel olmasının sebebi yine volkanik kayaların ufalanmasıyla oluşmuş toprak ve zor bulunan pahalı güvercin gübresinin bağcılıkta kullanılmasıdır.
Apelasyon nedir?
Şarabın kökenine göre kontrollü olarak adlandırılması olarak tanımlanır. Fransızların öncüsü olduğu ‘’Appelation D’origine Controle’’(AOC) şarapların bölgeleri temel alınarak bir klasifikasyon yapılır. Hangi bölgede, hangi üzümün yetiştirilebileceği, üzümlerin verim oranı, hasat ve işlenme tarzları belirlenir. Şartlara uymayan üreticilerin sertifikaları iptal edilir.
İtalyan şaraplarındaki “Doc ve Docg” ibareleri de benzer sistemleri ifade eder. Apelasyon aslında sadece şarapla sınırlı olmayan bir kavramdır. Örneğin bir peynire rokfor denilebilmesi için o peynirin, Rokfor bölgesinde sertifika almış üretim yerlerinde önceden klasifiye edilmiş işlemlerden geçirilip üretilmesi gerekmektedir. Bu da bir apelasyon örneğidir.
Degüstasyon, içki ve yemekleri duyu organlarını kullanarak analiz etme yöntemidir. Degüstasyon duyu organlarımızı kullandığımız 3 aşamadan oluşur. Bunlar gözlemleme, koklama ve tatma aşamalarından oluşur.
Sepaj ise üzüm çeşidi anlamına gelen, şarabın yapıldığı üzümü kasteden bir terimdir. Tek üzüm çeşidinden yapılan şarap Monosepaj olarak isimlendirilirken, farklı üzüm çeşitlerinden yapılan şarapların şişelenmeden önce harmanlanması işlemi Kupaj olarak adlandırılmıştır.
Someliye, restaurantlarda sadece şarap servisiyle ilgilenen kişilere verilen isimdir. Bu kişileri şarap garsonu olarak tanımlamak çok yetersiz ve basit kalacaktır. Çünkü şarap seçimine yardımcı olan Someliye, üzümlere hâkim olmalı, şarap tadımından ve iyi şaraptan anlamalıdır.
Tanen, üzüm çekirdekleri ve kabukları, hatta meşe fıçılarında bulunan şaraba burukluk veren maddeler olarak tanımlanır.
Asil Küf, Latincede “Botyrtis Cinerea” olarak isimlendirilen, üzümlere dadanan ve üzümlerin küflenmesi ve buruşmasına sebep olan bir mantar cinsidir. Fakat düşünülenin aksine şarap üretiminde ve bağcılıkta asil küf istenilen bir şeydir. Dünya’nın en pahalı şaraplarının bu küfle enfekte olan üzümlerden imal edildiğini vurgulamak doğru olacaktır.
Buke, yıllanma sonucunda meydana gelen daha çok genizde hissedilen şarap kokusudur.
İyi sene-Kötü sene kavramı nedir ?
Üzümlerin olgunlaşmasının iyi olduğu, iklim koşullarının üzümlerin olgunlaşmasına iyi etkide bulunduğu dolayısıyla kaliteli ürünlerin ortaya çıktığı senelere “iyi sene”, üzümlerin olgunlaşmasının yetersiz olduğu aşırı yağış, kuraklık, don gibi olayların gerçekleştiği dolayısıyla ortaya çıkan ürünlerin kalitesinin düşük olduğu seneler ise “kötü sene” olarak isimlendirilmiştir.
Gövdeli şarap denildiğinde, alkollü bir içkinin damakta hissedilen kıvamı, yoğunluğu anlamına gelmektedir.
Şarapların bekletildiği nemli ve serin ortamlara Mahzen veya Kav ismi verilir.
Karaf, yani şarap sürahisi, özellikle yıllanmış şarapların karaflara süzülmesi önerilir.
Şarap ve bağcılık ile ilgili kavramları tamamladığımıza göre, hepimizin bildiği üzüm çeşitlerini biraz daha yakından tanıyalım.
Cabernet Sauvignon
Dünyanın en çok tanınan, en prestijli ve uzun ömürlü şaraplarını veren üzüm çeşididir.
Siyah üzümler arasındadır. Cabernet Franc ve Sauvignion blanc üzümlerinin çaprazlanmasının ürünüdür. 20. Yüzyılın son dönemine kadar dünyada en fazla ekimi yapılan Premium kırmızı şarap üzümü iken 1990 sonrası yerini Merlot almıştır.
Bordo bölgesinde bukeleri kuş üzümü, sedir ağacını çağrıştırırken; Kalifornia ve Avustralya gibi sıcak iklimlerde nane ve okaliptüs gibi aromaları barındırmaktadır.
Cabernet Franc
Bordo bölgesinin ve Loire vadisinin gözde siyah üzüm çeşitlerinden olan cabernet franc parfümlü ve baharatlı şaraplar vermektedir. Cabernet Sauvignon’un atası diyebiliriz.
“Fransa’da üzümlerin asil ırkı olarak tanımlanmaktadır”
Fransa’da “asil ırk” tanımlanmasında kullanılan “mavi kan” terimi ismini Cabernet Franc üzümünden almaktadır. Tahmin edileceği gibi yüzyıllardır şaraba değer veren Fransa Cabernet Franc’ı üzümlerin en soylusu olarak da tanımlamaktadır.
Türkiye’de ise Trakya bölgesinde çok verimli Cabernet franc üzümleri yetişmektedir. Saroz’daki Sarafin bağlarında ve Chamlija şarapçılığın Kırklareli’ndeki bağlarında ödüllü şaraplar üretilmektedir.
Merlot
Şüphesiz ki Bordo bölgesi denilince aklınıza ilk gelecek üzümler Cabernet Sauvignon ve Cabernet Franc olacaktır, peki günümüzde Bordo bölgesinde, Fransa’da en çok dikili bağ alanına sahip üzüm çeşidinin Merlot olduğunu biliyor muydunuz?
“Köylü üzümü nasıl bu kadar popüler oldu”
Tabi ki bunun bir sebebi var, Merlot aslında 1970’lere kadar soylu olmayan bir üzüm hatta köylü üzümü olarak geçmekteydi. Merlot; Cabernet Franc ve Magdeleine noire des Charentes hibritlenmesi ile oluşmuş bir üzüm olarak karşımıza çıkmaktadır.
Magdeleine noire des Charentes soğuğa sıcağa don olaylarına dayanıklı, erken hasat edilen, tatlı kıvamlı, şekerli olmasından dolayı bağlarda çalışan işçilerin özellikle enerjik kalmak için tükettiği, asillerin tenezzül bile etmedikleri bir üzüm çeşididir. Ancak, Merlot hikayesinin gerçek kahramanlarından biri ve aynı zamanda son dönemlerin gözde üzümlerinden Malbec’in de atasıdır.
Bilindiği üzere Merlot denilince akla tatlı, parfümsü, meyvemsi, yuvarlak, rahat içimli ve pratik şaraplar gelmektedir. İşte Merlot’un bu mükemmel sentezinin sebebi orijini; parfümsü karakterli aromasının sebebi Cabernet Franc iken; erken hasat verimli üzümler kışın don olaylarından çok daha az etkilenen ve aldığımız tatlı, meyvemsi, lezzetli aromasının sebebi ise Magdeleine noire des Charentes’ten aldığı özelliklerdir.
1970’lerde Fransa’da yaşanan ciddi don olayları sadece köylülerce tüketilen, yüzüne bile bakılmayan Merlot’un yükseliş hikayesine tanık olmamızı sağlıyor.
Grenache
Dünyada dikili bağ alanı bakımından en geniş alana sahip üzümlerden biri de Grenache’dır. Kolay yetiştirilmesi, sıcak iklimi sevmesi, verimli, orta kırat, lezzetli, yuvarlak şaraplar ortaya çıkarmasıdır.
Daha çok kupajlarda ve yeni tür üretimi – hibritleme – çalışmalarında kullanımı yaygındır. Nitekim son dönemde yavaş yavaş popülerlik kazanmaya başlayan Marselan üzümünün atasıdır. Türkiye’de Ege bölgesinde yetiştiriciliği yapılmakta ve verimli üzümler vermektedir.
Şiraz/Syrah/Shiraz
İran’ın Şiraz kentinden dünyaya yayılan ve adını bu kentten alan bu üzüm Fransa’nın güney ılık iklimli bölgelerinde mor renkli, kalın kabuklu, meyvemsi aromalar ve baharat lezzetlerinin bir arada olduğu dengeli şaraplar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Avustralya’nın popüler Şirazları ise buram buram baharat kokulu, yoğun ve ısırıcı şaraplar olarak karşımıza çıkar. Türkiye’de özellikle Ege ve Trakya bölgesindeki bağlarda yetiştirilmektedir.
Chardonnay
Dünyanın en popüler beyaz şaraplık üzümü dersek doğru olur.
“Üzümlerin kraliçesidir”
Fransa’nın Burgonya bölgesinde “üzümlerin kraliçesi” olarak adlandırılmaktadır. Napa’nın ise ana beyazı, Champagne bölgesinin ana üzümüdür. Chardonnay serin iklimlerde narenciyemsi, sıcak iklimlerde ise tropik meyvemsi şaraplar oluşmasını sağlar.
Sauvignon Blanc (Yabani Beyaz)
Fransa’nın Bordo bölgesinin yeşil kabuklu beyaz üzümüdür. Sek ferahlatıcı pratik içim şarapları ile ünlü olan Sauvignon Blanc, soğuk iklimlerde bazı tropik meyve ve çiçek notaları; çimen, yeşil dolmalık biber ile ısırgan otunun belirgin asitliğine ve yeşil aromalarına sahip şaraplar üretme eğilimindedir.
Sıcak iklimlerde ise tropikal meyve notaları geliştirebilir ancak aşırı olgunluktan çok fazla aroma kaybetme riski taşır ve yalnızca hafif greyfurt ve ağaç meyvesi notaları barındırır.
Şarap ne ile tüketilmeli? Nasıl tüketilmeli ve Nasıl saklanmalıdır?
Degüstasyon basit olarak şarap tadımı olarak tanımlanabilir. Daha geniş bir tanımlama ise içki ve yemekleri duyu organlarını kullanarak analiz etme yöntemi olacaktır.
Şarabın rengi, kadehi çalkaladığımızda kadehte süzülen damarları ve duru veya heterojen görünümü bize şarapla ilgili ipuçları verecektir. Koklama aşaması yani bir sonraki aşama şarabın keskinliği, nüansları, yırtıcılığı veya yuvarlaklığı hatta meşe ile ne kadar harmanlandığı, asiditesi ile ilgili ipuçları verecektir. Tatma aşaması şarapta damak ve boğaz aşamalarından oluşmaktadır. Damağımızda gezdirdiğimiz şarabın yuvarlak mı yoksa köşeli bir şarap mı olduğunu anladığımız, aynı zamanda meyve aromalı mı? yoksa parfümlü, baharatlı veya buruk bir şarap olup olmadığını tanımlayabildiğimiz ilk aşamadır.
“Şarap boğazda rahatsız edici bir tad bırakmamalıdır”
Viskide daha değerli olan boğaz aşaması şarabın uzun veya kısa bitişli olup olmadığı ile ilgili bilgi sahibi olmamıza yardımcı olurken; ideal şarabın boğazda bıraktığı tat yani bitişinin rahatsız edici veya sıkıcı olmaması gerektiği söylenir.
İdeal şaraba nasıl ulaşırız?
İdeal şarap demişken şarabın iyisinin kötüsünün şarabı yudumlayan kişinin o anki kanaati olduğu kanısındayım, fakat her zaman daha iyisi olabilir mi düşüncesi hemen her zaman daha fazla şarap yudumlamamıza neden olur diyebilirim.
Bu konuda ilk söyleyeceğim şey eleştirmenlerin, fiyatın, markanın, ya da çevrenizdeki şaraptan anlayan dostlarınızın yorumlarını kulağınızın bir köşesinde bulundururken; şarapta asıl aradığınız his veya şaraptan beklentilerinizi o an karşılayıp karşılayamamış olmanızdır. Yine de, ideal şarapta aradığımız özelliklerden bahsetmeden bu konuyu kapatmak istemiyorum.
Şarap çok tatlı mı olmalı sizce? 2 saat boyunca sürekli tatlı bir şarabı yudumlamak sıkıcı olmaz mıydı? Ya da asiditesi çok yüksek bir şarap sizi sıkmaz mıydı? Yuvarlak tatların birbirine karıştığı bir yudum başta hepimize lezzetli gelebilir. Peki bir saat sonra?
Bu yüzden ideal şarabı aramak yerine şarabın bize verdiği fırsatlardan yararlanmak daha mantıklı olacaktır. Yorucu bir mesainin ardından akşamüstü iş çıkışı veya tatilde saat 5-6 civarı akşam yemeği öncesi yüksek asiditeli fakat pratik içimli bir beyaz şarap veya akşam yemeği öncesi bir prosecco (sparkling wine) tercih edebilirsiniz. Zamanınız kısıtlı olduğundan o şarap size gerçekten aradığınızı verecektir.
Evde dizi veya film izlemeyi planladığınız bir meyve tabağı veya peynir tabağı yanına lezzetli dengeli bir kırmızı kupaj tercih edebilirsiniz. Ama bazı karakterli şaraplar var ki ne yazık ki çok kaliteli özenle yapılmış yemekler dahi onların yanında meze olmaktan kurtulamazlar. Hatta bu şarapları az baharatlı, keskin olmayan tamamlayıcılarla yudumlamak en doğru tercih olacaktır.
Türkiye’de ne yazık ki her an kaliteli bir Burgonya bölgesinin “premier cru” şarabını içemiyoruz.
“Kaliteli bir şarabın eşlikçilerinin çok keskin tatlar olmadığına özen gösterin”
Ufak ipuçları vermem gerekirse;
- Loire vadisi ve Yeni Zelanda Sauvignon Blanc’leri için ünlü şarap eleştirmenleri ‘’zarif, gevrek ve taze’’ tanımlamasını kullanırlar. Peynirlerle kombinasyona yatkın olan Sauvignon Blanc özellikle suşi ve balık ürünleriyle güzel uyumu ile öne çıkmaktadır
- Ahtapot, ıstakoz, kabuklu deniz ürünleri ile tereyağımsı ve kuvvetli bir Chardonnay doğru tercih olacaktır.
- Ege bölgesinin zeytinyağlı yemeklerine hayran olanlarımız zeytin yağı ile şekerin uyumunu yadırgamayacaktır. Bu yemeklerle birlikte bir dömisek tercih edebilirler.
- Lezzetli bir Merlot her zaman meyve ve peynir tabağıyla kaliteli bir uyum yakalamıştır.
- Kaliteli kuzu, dana etleriyle ise hafif kupaj şaraplar uyum sağlar.
- Şarapla uyum sağlayacak peynirlere geçecek olursak tamamen sizin tercihinize kalmış diyebilirim. Fakat bir şarap sever olarak buzdolabınızda Edam, Kars Gravyeri, Trakya kaşarı, Gouda, Keçi peyniri ve Otlu peynir bulundurmanızı öneririm.
- Son olarak şarapla ilgili net çizgilerden hoşlanmasam da şarabın domates ve sirkeli soslarla iyi uyum sağlamadığını söylemeden geçemeyeceğim. Kaliteli bir şarap içmek üzereyseniz eşlikçilerinin çok keskin tatlar olmadığına özen göstermeniz doğru olacak diyebilirim.
Son olarak kısaca doğru kadeh seçiminden bahsetmek istiyorum. Her şarap kadehinin uzun bir ayağının olması gerekli olduğu söylenir. Bunun nedeni çanak kısmına parmak izinizi bırakmadan tutmanızı sağlamak ve elimizin ısısıyla soğuk servis edilen bir şarabın ısıtmasını engellemektir.
Eğer gövdeli bir Cabernet Sauvignon tercih ediyorsanız kadehiniz uzun olmalı, şarabın ağzınızda daha geride bir noktaya temas etmesi, aromasını daha iyi algılamanızı sağlayacaktır. Burgonya Pinot Noir’i gibi hafif ama tam gövdeli şaraplarda daha kısa ve dolgun bir kadeh tercih etmemiz tadı dilimizin ucunda hissetmemizi sağlayacaktır.
Beyaz şaraplarda ise daha küçük ve “U” şeklinde kadehler tercih edilir. Sebebi doldurulan şarabı soğuk bir şekilde tüketmemize ve tatlı aromaları kenarlara dağıtarak içmemize imkan sağlamaktır.
Şampanya ve asitli şaraplarda yine ince uzun kadehleri tercih etmek doğru olacaktır.
Domisekler ve tatlı şaraplarda ise çok daha küçük kadehleri tercih etmek ve şarabı daha minik yudumlarla tüketmek doğru bir karar olacaktır.
Doğru servis sıcaklıkları şarapların cinsine göre değişmektedir.
Şampanya ve beyaz şaraplar en iyi 6 – 10 derece arasında, hafif taze kırmızı şaraplar 12 – 14 derece, orta gövdeli ve gövdeli kırmızı şaraplar 14 – 18 derece, beyaz dömisek şaraplar 6 – 8 derece ve kırmızı tatlı şarapların ise 16 – 18 derecede servis edilmesi önerilmektedir.
Tüm dünyadaki şarapçılık ve bağcılık faaliyetlerinden bahsettik. Peki Türkiye’de şarap üretimi ve bağcılık ne durumda?
Türkiye’de şarap sektörüne göz atacak olursak en basit tanımlama umut vadedici olacaktır. 1990’lara kadar teruar kavramı ile tanışmamış, aslında bu kavramı çok ilkel bir şekilde yaşatan bir şarap ülkesi iken; 2000’lerin başlarından itibaren kaliteli, verimli, titizlikle kurulmuş bağların sayılarının artması sonucu Türkiye’de çok nitelikli üzümler ve şaraplar elde edilmeye başlanmıştır.
Özellikle Saroz ve Gelibolu bölgesindeki Sarafin bağları, Alçıtepe bağları ve Mustafa Çamlıca’nın kurduğu ve ciddi emekler sonucunda mükemmel sonuçlara ulaştığı Kırklareli’ndeki Chamlija bağları teruar şarapçılığının Türkiye’deki öncüleri diyebiliriz.
Ege bölgesinde Urla Kuşçular mevkiindeki bağlar, Manisa Sarnıç bölgesindeki Selendi bağları için de aynı övgüleri yapabiliriz. Fakat dünyaca ünlü öküzgözü, boğazkere, kalecik karası, narince, emir gibi üzümlerimiz olmasına rağmen bu üzümler üzerinde yeterince yatırım yapılmamasının sebebini anlayabilmiş değilim. Yine de ödüllü şaraplarımızın olması ve Türkiye’de bağcılığa ve şarapçılığa değer veren insanların olması ve bizlere nefis şaraplar sunmaları gerçekten mutluluk ve umut verici…
Sonuç olarak, şarapla ilgili söylenecek birçok cümle olmasına karşın şarabı en değerli kılan, insanlık tarihinin bir tanığı ve uygarlığın takipçisi konumuna getiren en önemli özelliği şarabın da insanlar gibi sunduklarının ve kişiliğinin; bulunduğu iklime, bölgeye, toprağa, onu budayan çiftçisine göre bile değişkenlik gösterebilmesi ve her an, her dakika olgunlaşmaya devam etmesidir…
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ekim 2022 tarihli 12. sayısında yayımlanmıştır.