Bu sayımızda hep birlikte İrlanda Dublin’deki St. Vincent Üniversitesi’nde acil tıp uzmanı olarak çalışan Yalman Eyinç ile sohbetimizi sizlerle paylaşacağız. Biraz İrlanda’daki yaşamdan, biraz çalışma hayatındaki zorluklardan ve yurtdışında olmaktan dolayı oluşan özlemlerden bahsedeceğiz. Keyifli okumalar…
Soru: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Öncelikle yurtdışında yaşam ve acil tip hekimligi yapma konusundaki fikirlerime ve tecrübelerime önem verip bunu okuyucularla paylaşmama vesile olduğunuz için size teşekkür ederim. 1986 Adana doğumluyum, ilköğretimimi Adana’da tamamlayip, ortaokulu ve liseyi Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okumak için ailemle beraber İstanbul’a taşındık. 2005 yılında Marmara Üniversitesi Tıp fakültesine başladım. Çok da hevesli olmadığım tıp eğitiminde beni devam etmeye bağlayan, klinik branslar ile tanıştığım 4.-5. ve 6. yıllar oldu. Stajlar ve intörnlük süreci sonunda, aksiyonun ya tam ortasında ya da tamamen dışında olmam gerektiğini anladım. Mezun olduktan sonra aksiyonun merkezinde olmayı tercih ederek Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Acil tıp eğitimine başladım. Uzmanlık sonrası önce Diyarbakır’da devamında İstanbul Haydarpaşa Numune EAH’de çalıştım. Asistanlık döneminden itibaren uğraştığım yurtdışında çalışma isteğimi İrlanda denklik sınavlarını geçerek başlatmış oldum. Dublin’de St. Vincent’s Üniversite Hastanesinde acil tıp uzmanı olarak işe başladım. Şu anda eşimle beraber Portlaoise şehrindeki devlet hastanesinde çalışıyorum.
Soru: Ne zaman yurtdışına gitmeye karar verdiniz? Sizi bu karara iten esas neden nedir?
Yurtdışına gitmeye lisedeyken karar verdim. Ülkenin içinde bulunduğu durumlar, branş gözetmeksizin yurtdışına bağlayacak tercihler yapmaya yöneltti. Tıp fakültesinde İngilizce tıp tercih etmemin bir nedeni de yurtdışı hayalimdi.
Soru: Yurtdışında çalışmak ve yaşamak için yaptığınız hazırlıklar arasında sizi en çok zorlayan konu ne oldu?
Aslında sürecin içeriğinden daha cok sürecin kendisi beni çok yordu. Ne ingilizce ne de tıp sınavları, beni esas zorlayan evrak işleri oldu. Evrakların kabul edilmesi 1 seneden fazla, İrlanda tıp konseyi onayını almam da 6 ay gibi sürdü. İlk başvurumu gönderdiğim zamanlarda, bütün dökümantasyon elle hazırlanıyordu. Şimdi daha global bir firmayla elektronik ortamdan yapılabiliyor. Süreçlerin neticeye ulaşması da 1-2 aya inmiş.
“Ortak bir karar vermek zorundaydık”
Soru: Peki neden İrlanda? İrlanda olmasaydı başka çalışmak isteyeceğiniz bir ülke var mıydı kafanızda?
O zaman ki partnerim, şimdi eşim Andreea ile 2007 yılında Mısır’da TurkMSIC stajında tanıştık. Ben Kaplan’dan USMLE’ye çalışıp, Amerika’ya gitmeye çalışırken, ilişkimiz de olgunlaştı. İngilizce konuşulan bir ülke tercih etmek zorundaydık. Avrupa’da kalmaya karar verdik. İngiltere ve ya İrlanda seçeneklerimizdi. O sırada eşimin de İrlanda’da çalışıyor olması da etken oldu tabii. Özetle hanımcılık kazandı :))
“İlk başlarda herşey kabus gibiydi”
Soru: İrlanda’ya ilk geldiğinizde en çok zorlandığınız ne oldu?
Ah ilk 3 ay.. Oturma izni, vergi numarası, banka hesabı ve ev kiralama arasında bir çıkmaz var. Her birisi diğerine bağlı ve birisi olmadan diğerini alamıyorsunuz. Bu süreçte eşimin (o zamanki kız arkadaşım) yanına taşınmama rağmen ikametimi oraya aldırıp, evraklara başvurup tamamlamam, banka hesabı açtırmam 3 ayımı aldı.
“Medeniyet ve gelişmişlik kavramlarının farkını daha iyi anladım”
Soru: İstanbul’daki yaşantınız ile karşılaştırdığınızda beklentileriniz yeterince karşılandı diyebilir misiniz?
Burada yaşamaya başlayınca birbirine benzeyen 2 kavramın aslında ne kadar farklı olduğunu anladım. Medeniyet ve gelişmişlik. İrlanda medeniyet konusunda üst düzey bir ülke. Yardımlaşma, nezaket, sabır gibi erdemler bireyleri yönlendiriyor. Bir nevi “Böyle davranırsam toplum benim hakkımda ne düşünür” anlayışı, onları doğru yolda tutuyor. Ama konu “Gelişmişlik” olunca sınıfta kaldıklarını söyleyebilirim. Neredeyse bütün IT firmalarinin genel merkezlerinin bulundugu Dublin’deki hastaneler bile sağlıkta elektronikleşme konusunda yetersizler. Sağlık dışında da Türkiye’de aynı gün içerisinde halledebileceğiniz en basit işler bile (banka hesabı açma, internet bağlatma, araba tamiri gibi) burada haftalar alabiliyor. Ama tabii ki burada bir denge söz konusu. Belki de çok sabırlı olmaları sektörel yavaşlığı tetikliyor olabilir kim bilir?
“İstanbul ile İrlanda’nın herhangi bir şehrini karşılaştırmak söz konusu bile değil”
O yüzden hayatın tadını çıkarma konusunda İrlanda’nın herhangi bir şehrini, İstanbul ile karşılaştırmak söz konusu bile değil. Fakat sistem rayına oturduğunda, yani o en baştaki zorlu süreç bittiğinde, tekrar stres olmak için İrlanda İngiltere arasındaki Rugby maçını beklemeniz gerekebilir. Türkiye’de beyninizde trafikte önüme kırarlar mı, markette aradan sıraya girerler mi, sokakta yolumu keserler mi gibi sorularla meşgul olan bölüm burada atrofiye uğrayacaktır.
“Güvenli taburculuk ve aile hekimliği kavramlarını sistemlerine entegre etmişler”
Soru: İrlanda’da acil tıpçı olmak nasıl bir duygu? Nerede çalışıyorsunuz? Buradaki pozisyonundan bize biraz bahseder misiniz?
İrlanda’ya ilk geldiğimde Dublin’deki travma, inme, toksikoloji ve onkoloji merkezi olan üniversite hastanesinde çalışmaya başlamıştım. Acil tıp uzmanı olarak görev yapıyorum. İlk 3 ay sistemi anlamakta ciddi anlamda zorlandığımı itiraf etmeliyim. Bu sistemde “Güvenli taburculuk” ve hastayı ortada bırakmamak çok önemli. Sistem aile hekimligi ile fevkalade entegre olduğu için, acilde yapacağınız en küçük müdahaleyi ve taburculuğu aile hekimine mektup yazarak bildirmeniz gerekiyor. Bütün kayıtlar aile hekiminde tutuluyor. Yine hasta hastaneye başvurmak isterse de aile hekiminin yönlendirmesi gerekiyor. Bu sistem, elektronik kayıt sistemine alternatif olarak, hantal bir işleyişe sahip olsada kabul görmüş durumda ve bu açığı bir nebze olsa da kapatıyor. Bu sistemdeki bir işleyiş hatasının kim tarafından oluştuğu çok net bir şekilde saptanabilir. Kısaca, bireysel becerilerden daha çok güvenli ve tamamlayıcı hekimlik ön plana çıkıyor.
Üniversite hastanelerinde çalışan acil tıp uzmanları aynı zamanda, stajyer ve intörnlerin eğitimlerinden sorumlu, haftalık dersler ve simülasyon (Simman) üzerinden vaka tartışmaları acil tıbbın önemli bir parçasını oluşturuyor.
“Burada bir Dr. House olamazsınız”
Şu anda çalıştığım hastane Portlaoise şehrinde bir devlet hastanesi, bizdeki 2. basamak devlet hastanelerine benzer bir işleyiş şekli var. Acilde yalnızca acil uzmanları çalışıyor ve haftanın bir günü eğitim için ayrılmış. Genel anlamda güvenli hekimliğin mesleki tatminin önüne geçtiği, Dr. House’ların teşvik edilmediği bir sistem mevcut. Artıları ve eksileri var. Bir süre sonra sıkıcı bir hal alabilir.
Soru: İrlanda ile ülkemizdeki acil servis işleyişini karşılaştırdığınızda en önemli fark sizce nedir?
Türkiye’deki acil servislerde, genelde acil uzmanı olan bir doktor sorumludur ve işleyiş ile ilgili her basamakta karar mekanizması doktorlardır. İrlanda’da bu basamaklar hemşirelerin kontrolünde. Zaten İrlanda sağlık sisteminde hemşirelerin rolü de bizdekinden çok farklı. Bunu kitaplarda gördüğümüz “Lokal hastane prensipleri-planları-işleyişleri” sistemiyle bağlamak lazım. Doktorlar hastanelerle geçici kontratlar yaparken hemşireler kadrolu çalışıyor. Böyle olunca da, o hastanenin işleyişine daha hakim oluyorlar. Bunlar bizim alışık olmadığımız kavramlar. Bir örnek vermek gerekirse; bir hastanede opere edilmeyecek femur boyun kırığı ortopediye yatarken başka bir hastanede dahiliyenin takibinde olabiliyor, doğal olarak işleyişteki bu farkları en iyi kadrolu çalışan hemşireler biliyor.
“Sizden acil tıpçı olarak beklentileri çok farklı”
Soru: Acil tıp eğitimi açısından baktığınızda yurtdışına göre nasıl bir noktadayız?
Bu karşılaştırma çok doğru olmuyor çünkü sistem gerçekten bambaşka. Türkiye’deki ABD kılavuzları yerini Birleşik krallığın NICE kılavuzlarına bırakıyor. Alışık olduğumuz, Entübasyon, santral kateterizasyon, toraks tüpleri gerçekten acil durumlar haricinde acilci tarafından yapılmıyor. Acilde Radyolojinin yeri sınırlı, akciğer grafisi yatış kararı için çoğu zaman yeterli oluyor. Bunların yerine, acilciden hasta konforunu arttıran şeyleri yapabilmesi bekleniyor. Kalça kırıklarında, femoral sinir bloğu, eklem reaksiyonlarinda rejyonel bloklar, ağrı kontrol basamaklari, medikolegal olaylar karşısında tutumumuz, personel anlaşmazlığı yönetimi gibi bambaşka şeyler var sistemin sizden beklediği.
“İlk başlarda kendinizi sudan çıkmış kedi gibi hissediyorsunuz”
Teorik ve pratik eğitimimiz İngiltere ve İrlanda standartlarının her ne kadar üzerinde olsa da, burada pratik uygulamalara çoğu zaman gerek kalmıyor. Aynı zamanda işin medikolegal yanında ve hasta konforu kısmında da sorunlarımız olduğunu belirtmem gerekiyor. Yeni başladığınızda, hem siz hem etrafınızdakiler sizin hiçbirşey bilmediğiniz hissine kapılıyor. Ama sonuçta medikolegal eğitim ve işleyiş (management), teorik ve pratik bilgiden daha çabuk öğrenilir. 3-4 ay sonra bu eksikler fazlasıyla kapanıyor.
“İstanbul’a her gelişimde çok mutlu oluyorum, aynı zamanda yurtdışına giderek ne kadar doğru bir karar verdiğimi de fark ediyorum”
Soru: İyi ki İrlanda’ya gelmişim dediğiniz anlardan birini bizimle paylaşabilir misiniz?
Bunu o kadar çok anlatıyorum ki. 3-4 saat bekleyen hasta muayeneye girdiğinde “çok yorgunsunuz biliyorum, umarım meşgul etmiyorumdur” dediğinde; şikayetlerini bağırıp çağırmadan dile getirdiğinde, hastası vefat ettiğinde bir köşede sessizce ağlayıp, hastaneden giderken teşekkür ettiklerinde, sokakta tanımadığım birisi günaydın dediğinde, araba sürerken yol verdiğim kişi gülümseyip el salladığında, markette aynı reyondan birşey alacağım kişi 2 adım geriye gidip benim de bakmama izin verdiğinde, ATM sırasında en öndekiyle 2 metre mesafe bırakıldığında, yani kısaca hergün en az 2-3 kere burada olduğuma seviniyorum. Bazen insana monoton gelebiliyor bu yaşam tarzı ama 2-3 ayda bir İstanbul’a geldiğimde, ilk birkaç gün gülüp-eğlenip sonra aldığım kararın ne kadar isabetli olduğunu tekrar anlıyorum.
“3 ay zorluk çektim diye herşeyden vazgeçemezdim”
Soru: Keşke hiç gelmeseydim dediğiniz bir an oldu mu?
Dediğim gibi ilk 3 ayda tam bir kabus gibiydi. Ama 10-15 sene boyunca planladığım, sağlam temellere dayanan bu kararıma, yani yurtdışında yaşama hayalime, 3 ay zorluk çektim diye ihanet edemezdim.
Soru: Yurtdışında yaşama ve çalışma düşünceleri olan meslektaşlarınıza vereceğiniz tavsiyeler var mı?
Hangi ülke olursa olsun karar verme ve başlama süreci uzun, yıpratıcı, zor ve kaotik olabilir. Çalışma kısmı farklı, mücadeleci, disiplinli ve acımasız gözükebilir. Yeni bir hastanede işe başlamak bile bazen bize ne kadar zor gelirken, bambaşka bir ülkede ve sistemde çalışmak, yaşamak, alışmak başlarda gerçekten çok yorucu olabilir. Ama sonrası buna fazlasıyla değiyor diyebilirim.
“O limandan demir almadıkça, yelkenleri açmadıkça, rüzgar sizin yanınızda olmayacak”
Bu karari alan doktor arkadaşlar, oturup bir kağıda artılarını ve eksilerini yazsınlar. En ince detaylarına kadar analitik düşünsünler (1-2 saatten verilebilecek bir karardan değil, 1-2 yıldan bahsediyorum). Kimseye konfor alanını terk etmek kolay gelmez, buna değecek mi iyi analiz etmek lazım. Çünkü burada dertleşebileceğiniz, omzuna başını koyabileceğiniz bir arkadaşınız olmayacak başlarda. Eğer hala mantıklı geliyorsa da sonuna kadar devam etmelisiniz.
Son olarak;
Bana sormak istedikleriniz olursa, twitterda (@dublinkartali) ulaşabilirsiniz. Elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım.
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Haziran 2021 tarihli 8. sayısında yayımlanmıştır.