Merhabalar,
İtiraf etmeliyim ki başlarda bu platformlarda adımın, acil tıp bilimine katkı sunmak üzere kaleme aldığım çalışmaların altında olacağını düşünürdüm ama hayat işte…
Velhasıl eğer bu satırları okumak için zaman harcıyorsanız, muhtemelen siz de içinden geçmekte olduğumuz döneme dair benimle ortak kaygılar hissediyor ve bu sıkışmışlık hissinden kurtulup biraz nefes almak için pencereler arıyorsunuz ki, bu nedenle beni bu arayışa iten temel motivasyonu açıklamaya gerek görmeden hızlıca asıl önemli bölüme geçiyorum. Bu süreçte pek çok acil tıp uzmanı ve asistanı meslektaşımla tanışma fırsatı buldum. Onların da bana yönelttikleri ortak soru ve konuların üzerinden giderek konuyu ele almanın daha keyifli bir yazı ortaya çıkarabileceğini düşündüm. Bir de belirtmekte fayda var ki, burada yazılanlar sınırlı da olsa, yalnızca benim katıldığım mülakatlar ve kısa süreli iş deneyimimle ilgili kişisel görüşlerimi içermektedir. Bu görüş ve değerlendirmeler diğer şirketler için farklılıklar arz edebileceği gibi yeni günlerin getirdikleriyle de değişkenlik gösterebilir! Başlayalım;
Pek çok farklı seçenek varken neden ‘Cruise’ gemisi doktorluğu?
Kendi adıma, mümkün olduğunca hızlı bir yolla uluslararası camiada bir iş fırsatı bulmak önemliydi. Yurtdışında hekimlik yapabilmek için hemen hemen her yerde denklik ve/veya dil sınavları önümüze çıkmaktayken bu alanda herhangi bir denklik veya formal bir dil yeterliliği belgesi istenmiyor olması şansımı denemek için uygun göründü. Linkedin aracılığıyla bir insan kaynakları firmasına özgeçmişimi göndererek sürece başladım.
İngilizce düzeyini ve mesleki yeterliliği nasıl ölçüyorlar?
Öncelikle belirtmeliyim ki bu sektördeki gerekli yabancı dil İngilizce. Gerekli kişisel belgeleri ve sertifikaları (BLS, ACLS, PALS) eposta yoluyla gönderdikten sonra şirketin merkez ofisi insan kaynakları tarafından video mülakata davet edildim. Web tabanlı bir mülakat sitesi üzerinden yapılan bu ilk görüşmede hem İngilizce seviyenizi hem de standart sorularla kişiliğinizi ve -muhtemelen- dış görünümünüzü değerlendiriyorlar. Bu bölümde gerçek bir kişiyle görüşmüyorsunuz ve ekrana gelen sorular üzerinden performansınızı ölçüyorlar. Soruların bazıları video kaydı, bazıları yazılı cevaplar içeriyor ve her bir soru için 30 saniye hazırlık süresi ve 2-3 dakika da cevaplama süresi veriliyor. Toplamda 14 soru sorulduğunu hatırlıyorum.
İnsan kaynakları mülakatının sonuçları bir-iki gün içinde yine eposta yoluyla size iletiliyor ve başarılı bulunduysanız mesleki yeterlilik mülakatı için değerlendirici kişi/şirket tarafınıza bir başka eposta gönderiyor. Bu yolla karşı tarafla yazışarak sonraki birkaç gün için bir mülakat tarihi ve saati belirlemeniz gerekiyor. Bu mülakatlar da Zoom, MS Teams, Skype uygulamaları ile gerçekleştiriliyor. Mülakatın toplam süresi ve içeriğine dair de genel bilgiler size eposta ile iletiliyor.
Mesleki değerlendirme mülakatında ben, Güney Afrika’dan bir acil tıp uzmanı tarafından değerlendirilmiştim. Aynı zamanda on üç senelik de cruise hekimliği tecrübesi olduğunu öğrendim. Mülakat, temel olarak bizlerin çokça aşina olduğu konuları kapsıyor, güncel kılavuzları ve özellikle de UptoDate sitesini dayanak aldıklarını belirtiyorlar. Çalıştığım şirket için girdiğim bu mülakat iki buçuk saat birebir soru-cevap şeklinde geçti ve açıkçası çok da keyifliydi. Asistanlık dönemlerindeki vizit ve sözlü tadını anımsamak isteyenler için birebir! Resusitasyon, girişimsel sedoanaljezi, akut batın, KOAH atak, trombolitik tedavi ilkeleri ve EKG örnekleri üzerinden ilerliyor ve pediyatrik olgular da soruluyor. Ben iki ayrı şirketin mülakatına katıldım ve her ikisinin de benzer tarzda olduğunu söyleyebilirim. Bu mülakat da karşılıklı iyi dileklerle sonlanıyor ve bu değerlendirme sonucu size şirketin merkez ofisi tarafından birkaç gün sonra bildiriliyor.
Bu aşamaları başarıyla tamamladıktan sonra yazışmalar, referans mektupları, iş mektubu, garanti belgesi ve vize işlemleri ile geçireceğiniz yaklaşık bir ayınız var.
Geminin medikal imkanları neler?
Çalıştığınız şirkete ve çalıştığınız geminin boyutlarına göre farklılıklar göstermekle birlikte şartlar, standartlar gereği oldukça benzer. En az dört-beş yataklı bir revir ve en az bir adet yoğun bakım yatağı, mekanik ventilatör, video laringoskop, acil girişim için setler, bolca sarf malzeme, mobil X-ray cihazı ile resusitasyon ilaçları ve başlıca antibiyotikler, OTC ilaçlar, anti hipertansif ve anti-diyabetik ilaçlar stoklarda her zaman bulunuyor. Çoğu gemide portatif/cep ultrason cihazları da mevcut. CBC, temel elektrolitler, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, troponin, D-dimer, PCR, lipid paneli gibi testleri yapabilme imkanınız var. İşleri kolaylaştırmak için bu cihazları kullanmayı hızlıca öğrenmek yerinde olur.
Çalıştığım şirketin en küçük gemisi bin kadar personel ve üç bin kadar misafir taşıyorken, bazılarında iki binin üzerinde personel ve sekiz binden fazla misafir bulunmaktaydı.
Bununla birlikte yine geminin boyutlarına bağlı olmak üzere genellikle iki hekim (bir kıdemli, bir ‘junior’), dört hemşire sağlık ekibini oluşturuyor. Bunun yanında tıbbi sekreterler, hemşire yardımcıları ve büyük gemilerde daha fazla sayıda doktor, hemşireye ilaveten paramedikler de yer alabiliyor.
Çalışma düzeni nasıl?
Temelde kontratınız boyunca 7/24 görevlisiniz diyebiliriz. İcapları (poliklinik dışı saatler ve geceler) paylaşma şansınız olsa da acil durum anonslarını (genel duyuru sisteminden ve telsizinizden) takip etmeli ve tüm ekiple birlikte olay yerinde olmalısınız. Gün içinde de geminin pogramına göre belirlenen saatler içerisinde poliklinik hizmetleri vermelisiniz. Poliklinik saatlerinde genellikle personele yönelik aile hekimliği, iş yeri hekimliği ve aşılamaları da içeren koruyucu hekimlik uygulamalarını sürdürmeniz ve tabi ki gelen misafirlerin de yakınmalarına çözüm bulmanız bekleniyor.
Bunların dışında ‘junior’ doktor olarak ilk iki ay kırktan fazla online ve yüzyüze eğitimi tamamlamanız, her hafta farklı senaryolarla gerçekleştirilen genel ve özel tatbikatlara katılmanız, her ay klinik içi eğitimlere devamlılık sağlamanız, kişisel olarak da aylık CME kredilerinizi tamamlamanız gerekiyor.
Gemide ne tür vakalarla karşılaşabilirsiniz?
Aslında en başta, açkça şunu söylemek yerinde olur: “Beklediğimden çok daha zor vakalar oldu.” Acil serviste karşılaşabileceğiniz her türlü olguyla karşılaşma ihtimaliniz var; miyokard enfarktüsü, inme, suicid, opioid çekilmesi, minör ve major travmalar, akut abdomen, krup, KOAH atak, akut böbrek yetmezliği vs. Tabi ki buradaki asıl zorluk kısıtlı imkanlarla tanı koyup, hastayı stabilize etmek, tedavi etmek, takip etmek veya uygun transfer yöntemine karar vermek. Her an bir limana yanaşıp kıyıdaki hastaneye sevk yapamayabiliyorsunuz. Seçilmiş hastalar için denizden veya havadan hasta transferi protokolleri mevcut ancak hem hasta için riskli hem de hava şartları, gündüz veya gece olması, kıyıya mesafeniz, geminin gecikmesi nedeniyle şirketin yaşadığı kayıp gibi farklı değişkenleri göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Elbette eğer siz hastanın hızlıca sevkine karar verirseniz kaptanın bu kararınıza uymadığını görmedim.
Hasta transferi için ayarlamaları yapmak; merkez ofisle, sahil güvenlikle, liman temsilcileri ve kıyı hastane hekimleriyle yazışmak, konsultasyon için belirlenen hekimleri aramak da sizin sorumluluğunuz.
Ücreti tatmin edici mi?
Evet 🙂
Ancak önemli bir konu; çoğu şirket yalnızca çalıştığınız aylarda ödeme yapıyor. Yani tatil için döndüğünüzde maaş alamayabilirsiniz. Kontratlar hemen hemen benzer şartları içeriyor ve dört ay gemide, iki ay da dinlenme şeklinde planlanıyor. Elbette bu süreçte şirket sizden kontratınızı uzatmanızı ya da daha kısa tatil yapmanızı isteyebilir. Bu durumda da kabul edip etmemek tamamen size bağlı.
Yaşam alanları nasıl?
Gemilerde tamamen farklı iki ayrı dünya var diyebilirim. Biri misafirler için düzenlenmiş, gösterişli misafir alanları ve diğeri de daha işlevsel ve sade tasarlanmış olan personel alanları. İyi haber şu ki, gemi hekimleri de ‘officer’ statüsünde ve aslında hayli de kıdemli sayıldıkları için hem misafir alanlarını kullanma hakları var hem de her ‘officer, ın da kullanamadığı ayrıcalıklı bölümlerde bulunma hakları var. Odalar tek kişilik ve düzenli şekilde temizleniyor. Şirketler arasında farklılıklar olduğuna eminim ama benim ‘junior’ doktor olarak kaldığım odamda bir pencerenin olmaması ilk başta garip gelmişti, dört ayın sonunda alıştım sanırım. Yemekleri tüm personelle birlikte yiyebilir veya zamanınız varsa misafir alanlarını da tercih edebilirsiniz. Bunun dışında size özel personel indirimleriyle gemi içindeki farklı restoranları da denemek isteyebilirsiniz. Personele özel sosyal alanlar da mevcut. Tabi şirketlerin çalışanları için sıkı alkol politikaları olduğunu söylemeye gerek yok, eğer rastgele yapılan testlerde belirlenen limitin üzerinde alkol oranı saptanırsa kişinin iş akdi feshedilebiliyor.
Elbette dünyanın her yerinden insanlarla tanışabilmek için müthiş bir fırsat! Yine de uzun soluklu dostluklar zor, zira kontratlar ortalama altı ay uzunlukta ve tanıştıklarınızla tekrar aynı gemiye, aynı dönemlerde düşme ihtimaliniz büyük şirketlerde az.
Her personelin -elbette hekimlerin de- eğer gemide kalmalarını gerektirecek bir görevleri yoksa bulundukları limanlarda karaya çıkmaları ve turlara katılmaları mümkün. Burada da eğer şanslıysanız ve iyi bir gezi güzergahında çalışıyorsanız kontratınızı daha keyifli geçirebilirsiniz. Daha küçük gemiler daha kısa geziler anlamına geliyor ve bir süre sonra ‘dolmuşçuluk’ tadı vermeye başlıyor. Kendi adıma şanslı sayılabilirim; Bahamalar, Meksika kıyıları, Jamaika, Dominik Cumhuriyeti, Hollanda Antilleri, Cayman Adaları ve tabi ki Miami kısmen de olsa görebildiğim yerler oldu. Ama ‘geze geze para kazanmak’ söyleminin epey ötesinde bir iş olduğunu da sanırım ifade edebildim.
Şimdi ilk kontratım sonrası dönüp bakınca, bu sayede sınırlarımı ve eksiklerimi görebildiğimi, acil tıp pratiğinde kullanmak zorunda kalmadığımız paslanmış pek çok farklı becerimi tazeleme fırsatı bulabildiğimi düşünüyorum. Farklı ülkelerden hekim ve hemşirelerle çalışırken, aldığımız eğitimle bu işi dünya standartlarında yapıyor olduğumuzu görmekten gurur duydum, onlar tarafından da takdir edilmekten mutlu oldum. Herkes için uygun olmayan bir yaşam tarzı olduğunu, gerçekten hem fiziksel hem de mental olarak bir dayanıklılık hali gerektirdiğini söylemeliyim. Hem de sadece giden için değil, kalan ve bunu birlikte sırtlayan tüm aile bireyleri için… Özellikle ilk iki ayımda benim de çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. Öte yandan da ne yazık ki henüz hak ettikleri kıymeti bulamayan ülkemizdeki birbirinden değerli acil tıp hekimlerinin önümüzdeki yıllarda bu sektörde adlarından çokça bahsettireceğinden de eminim. Bazılarımız için gerçek bir kariyer fırsatı, bazılarımız için farklı bir deneyim ve potansiyellerimizi görme şansı, bazılarımız içinse kısa da olsa başımızı kaldırıp suyun üstünde bir anlık hava alma süresi olacak. Ben, “İyi ki yaptım!” diyorum.
Umarım ilgililer açısından çoğu soruya cevap verebilecek bir yazı olmuştur. Pek çok şeyi de yazıyı uzatmamaya çalışırken unuttuğuma eminim ancak eğer sorularınız olursa elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım ve bundan mutluluk duyarım.
Son olarak da, bu süreçteki ilgileri dolayısıyla Ebru Ünal Akoğlu ve Haldun Akoğlu Hoca’larıma teşekkür ediyor, şu an artık ismen var olmasa da, acil tıpı öğrendiğim Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki hocalarıma ve yıllarca birlikte çalıştığım arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum.
Umarım yakın gelecekte her birimiz keyif aldığımız işleri yaparken mutlu oluruz.
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ekim 2022 tarihli 12. sayısında yayımlanmıştır.