Sporun Sosyal Hayatınızdaki Rolü ve Size Olan Katkısı


Bir kelime “Wellness” evet sizce wellness (iyilik hali, refah durumu) nedir?

Kaynakları karıştırdığınızda “Wellness’ın” bir kelimeden daha ziyade bir eğilim ya da duruş, değişik yaşam alanlarında önemli prensiplerin serisini benimsemek için bir istek ve yatkınlık olduğunu görebilirsiniz…

“Kısaca Wellness, beyin, beden, ruh üçlemesinin entegrasyonudur” diyebiliriz.

Bu entegrasyonu sağlamak için Wellness’ın 6 boyutundan biraz bahsetmek gerekiyor. “Fiziksel, zihinsel, ruhsal, duygusal, sosyal ve iş sağlığı”

Fiziksel boyut; sağlıklı bir beden, iyi beslenme, düzenli egzersiz, zararlı alışkanlıklardan kaçınmak, sağlık ile ilgili bilgi ve sorumluluk kararları vermek ve ihtiyaç duyulduğu zaman tıbbi destek aramak ile korunur.

İyi durumda kalmak ve fiziksel açıdan sağlığınızı korumak için; iyi beslenmek, egzersiz yapmak, ideal kiloyu korumaya çalışmak, yeterli uykuyu almak ve zararlı maddelerin alımını kısıtlamak bir gereklilik ve ihtiyaç duyulan basamaklardır. Bunların çoğundan zaten hepimiz haberdarız …

Olayın sosyal boyutu ise aile içinde ve aile bireyleri dışındaki diğer kişilerle iyi ilişkiler kurma yeteneğidir. Sosyal Wellness, başkalarına karşı sempatik, dost ve sıcakkanlı olmak için bize huzur ve güven verir.

Sadece bireysel bir ilgi değil, aynı zamanda bir bütün olarak insan ve çevrenin ilgisini de kapsar. Sağlıklı bir çevreyi destekleme, etkili iletişimi teşvik etme ve topluluk üyeleri arasında karşılıklı saygıyı kapsar ve çevreniz ile pozitif sıkı ilişkiler geliştirir. Çevrenize size bakması fırsat vermektir. Aynı zamanda, serbest zaman ve rekreasyon için kendinizi zorlamanızı ve zaman yaratma fırsatı sağlar.

Acil tıp asistanları veya acil servis çalışanları için çalışma döngüsünün yarattığı sorunların başında fiziksel aktivite kısıtlılığı ve sosyal ilişkilerde düzensizlikler geldiğini hepimiz kabul etmeliyiz…

Acil tıbbın başarılı bir şekilde uygulanması ve sürdürülmesi yüksek derecede zihinsel ve fiziksel zindelik gerektiriyor ve bu kadar yoğun bir tempoda çalışmak zaman zaman hem fiziksel hem de duygusal olarak bizleri tüketebiliyor. Özellikle yaşın ilerlemesi ve üzerine hastalık gibi nedenlerin eklenmesi enerjik, aktif, uyku bilmez, durdurulamaz Acil Tıpçıların kendilerini başarısız, yetersiz, yorgun, isteksiz hissetmesinde önemli rol oynarken; tükenmenin gün yüzüne çıkarmasına da katkı sağlıyor.  Oysa, planlı ve düzenli yapılan egzersiz tükenmeye giden yoldaki etkenleri yavaşlatabilir veya durdurabilir.

Peki, egzersizin yaşantımızdaki faydalarının akademik sonuçları neler?

Yapılan bir çalışmaya göre, 10 haftalık yürüyüş ve koşu programına tabi tutulmuş bir grup ile tamamen sedanter bir yaşam biçimi uygulanan iki grubun kaygı düzeyleri, tansiyon düzeyleri ve yorgunluk hissi seviyeleri karşılaştırılmış. Düzenli egzersiz programı uygulanan grupta bu parametrelerde ciddi anlamda düşüş gizlenirken; diğer grupta anlamlı bir değişiklik saptanmamış.

Yine, başka bir çalışmada aerobik egzersiz, ağırlık çalışması yapan ve hareket düzeyi en düşük seviyede tutulan üç grubun; stresli bir duruma verdikleri tepkiler karşılaştırılmış. Katılımcıların, içinde numaralar olan dikkat dağıtıcı konuşmaları dinlerken bir yandan da ekranda çok hızlı gözüken zihinsel aritmetik bilmeceleri cevaplamaları istenmiş. Diğer gruplarla karşılaştırıldığında aerobik egzersiz yapan grupta kalp atım hızının daha yavaş ve kan basıncının daha düşük olduğu tespit edilmiş.

Bu sonuçtan yola çıkarak egzersiz yapmanın diğer yaşam olaylarına gösterdiğimiz fiziksel ve psikolojik yanıtlarda dayanıklılığı arttırdığı söylenebilir. Bu mekanizmanın nasıl işlediği tam olarak açıklanamasa da bazı araştırmalar, düzenli egzersiz neticesinde beyin kimyasının ve vücut ısısının değişmesine, bazı çalışmalar ise kardiovasküler performansın güçlenmesine bağlıyor. Yani, egzersiz yapmak vücudun strese tepki gösterme eşiğini yükseltiyor.

Egzersizler fiziksel durumumuza uygun bir şekilde planlanmalıdır. Bu plan doğrultusunda yapmış olduğumuz egzersizler yoğun tempo çalışma şartlarında bizi ayakta tutacağı gibi aynı zamanda daha iyi görünmemizi (göbeksiz erkek, balkonsuz eve benzetmesi Türk deyimleri arasında yerini almasına rağmen), daha iyi hissetmemizi ve ideal kiloda kalmamızı sağlayacaktır.

Herkesin fiziksel aktivite türü aynı mıdır?

Haftalık 150 dakikalık aerobik egzersize, beş adet 30 dakikalık seanslara bölünebilir. Bir seansta 30 dakikalık egzersiz yapamıyorsanız, günlük seansı iki üç seansa bölerek kısa süre zarflarıyla yine aynı etkiye sahip egzersizinizi yapabilirsiniz.

Sizin için en doğru egzersiz türünü bulmak gerekir. Egzersiz veya fiziksel aktivitelere yavaş başlayıp yavaş yavaş tempoyu artırmak gerekir. Yürüyerek, yüzerek veya bisikletle başlayıp, koşuya, aerobik aktivitelerine kadar tempoyu artırabilirsiniz. Bunun için spor salonuna da gitmeye gerek yok belki eviniz, belki bahçeniz veya en yakın park size yardımcı olabilir. Kafaya koyup, size uygun olanı gerçekleştirmek gerekir. Örnek verecek olursak; Doğu Karadeniz bölgesinde acil tıp asistanı veya uzmanı iseniz zorlu arazi şartları bisiklet binmenizi zorlaştırsa da bu araziler size dağcılık faaliyeti için kucak açmakta, ya da Akdeniz’in mavi sularını, sıcak asfaltına tercih edebilirsiniz. Size uygun olanı bulup, gerçekleştirmek gerekir. 24 saatlik bir nöbetin ardından önceliğiniz dinlenmek daha sonra spor yapmak olmalıdır.

Chicago Üniversitesi profesörlerinden John Cacioppo, sosyal dayanıklılığı arttırmak için neler yapabileceğimizi Twitter ve Facebook üzerinden okuyuculara sormuş ve Psychology Today dergisindeki yazısında gelen yanıtları şöyle paylaşmış: Fırından yeni çıkardığın yemekleri komşularınla paylaşmak, bir arkadaşına maddi bir hediye almak yerine deneyim fırsatı sunan bir hediye vermek hatta iki kişilik bir bilet alarak bu deneyimi paylaşmak, insanları rutin çevrelerinden çıkartarak onları kişiler arası bariyerlerinin kalkabileceği güzel bir yerde toplamak, açıklık, yaratıcılık ve üretkenliği teşvik etmek.

Acil tıp asistanları veya acil servis çalışanları için çalışma şartları gereği “sosyal dayanıklılık” ve “çatışma” acil servisteki günlük işlerimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Acil tıbbın işleyişi gereği ekip çalışması çatışma ve sosyal ilişkilerdeki birçok ikilemin gelişmesine de gebedir.

Vaka için konsültan hekimle çatışma, kıdemliyle çatışma, alanındaki hemşire ile çatışma işimizin olmazsa olmazı olmakla birlikte, çatışmanın sınırını koyabilmek de Wellness’ın sosyal boyutu kısmında bir adım atmamızı sağlar.

 Sakin olun ve önce derin bir nefes alın!

Çatışma yaşadığımızda ne yapmak gerekir?

Şimdi bir plan yapmanız gerekli:

1. Karşılıklı katılım gösterip sorunu çözmek için birbirimizi dinlemeliyiz.

2. Sorunun başında olup ve birbirinizin ihtiyaçlarına yanıt vermeliyiz.

3. Birbirinize ilgi gösterip ve bir şeylerin başkasının gözünden farklı göründüğünü kabul etmeliyiz. Takımın her bir parçası ile sadece nöbetlerde ve çalışma alanında değil, aynı zamanda çalışma hayatımızın dışında da görüşmeli, düşüncelerine saygı göstermeliyiz.

4. Ekibin her bireyinin söylemek istediklerini sonuna kadar dinlemeliyiz.

5. Birbirimizi cesaretlendirip, karşılıklı saygı ve değer vermeliyiz.

Modern Dünya’da sosyal network teknolojileri iyi dinleme becerilerini geliştirmeyi pek teşvik etmese de sosyal dayanıklılığınızı güçlendirmek istiyorsanız bu 5 plandan asla vazgeçmemelisiniz.

Türkiye gibi bir ülkede yaşamak aynı anda 4 mevsimi yaşama imkânı sağlar. Acil gibi bir bölümde çalışmak 2-3 günlük boşluklarınızın sık sık olmasını sağlar. O hale? Neden kışın 3 gününüzü ayırıp Palandöken’e kayak yapmaya gitmeyesiniz?

“Sloganınız; nöbetimi de tutarım, dünyayı da gezerim olmalıdır…”

Neden ilkbaharda eriyen karlara coşan Fırtına deresinde rafting yapmak için Çamlıhemşin’e gitmeyesiniz? Madem acilde çalışıyor ve gerçekten yoruluyorsunuz bütün bunlara hakkınız var! Bir nöbet çıkışı Kapadokya’ya gidin, mağara otellerden birinde kalın ve ertesi sabah balona binin. Bunu yapabilmek için dünyadan binlerce kişi yıllık izinlerini bekliyorlar. Acilci olmanın avantajlarını sonuna kadar kullanın. 

Amacınızın makine gibi çalışmak değil insan gibi yaşamak olduğunu sakın unutmayın!

Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ocak 2022 tarihli 10. sayısında yayımlanmıştır.

Galeri


Paylaş Paylaş