Kaş’ından Gözüne Bir Başka Dünya


Sabahın ilk ışıkları ile uyanıp saat 10’da yola çıkacak olan teknemiz için Kaş yollarına düşüyoruz. Dudağımda Bulutsuzluk Özlemi’nin “Soldan güneş yükseliyordu, güneye giderken.” dizelerini mırıldanıyorum. Çocukluğumdan bu yana su üzerinde optimist, lazer yarışları, rüzgar sörfü, yat yarışları, profesyonel yüzme, kuleden atlama gibi sporları yapmış ancak delicesine merak ettiğim su altına geçişi sürekli ertelemiştim. Bir yerden başlamanın zamanı çoktan gelmişti ve dalış için 21 noktası ile Türkiye’nin en önemli merkezlerinden biri olan Kaş’a sadece 2,5 saat uzaklıkta olmanın avantajını artık kullanmalıydım.

Su altında uzun süreler kalmak, doğanın eşsiz güzelliğini en ince detayları ile keşfetme isteği tüpsüz dalış yerine beni tüplü dalış sevdasına yönlendirdi. Erken saatte kahvaltı yaparak midemizi dalışa hazır hale getirdik ve yola koyulduk. Türkiye’nin birçok dalış noktasında olduğu gibi Kaş’ta da çok sayıda dalış okulu bulunmakta. İsteğinize göre -5m’ye kadar inerek tüplü dalışın tadına bakabileceğiniz bir deneme dalışı (Discover Scuba Diving) ile bu spora başlayabilirsiniz. 4 günlük bir süreyi ayırmanız halinde ise CMAS (World Confederation of Underwater Activities), SSI (Scuba Schools International) veya PADI (Professional Association of Diving Instructers)gibi federasyonlardan birinin brövesi ile profesyonel dünyaya adım atabiliyorsunuz. PADI Open Water Diver eğitimi ya da CMAS 1 yıldız dalış eğitimini tamamladığınızda -18m’ye kadar dalış hakkına sahip oluyorsunuz. Ben başlangıç için hızlı bir girişi tercih ederek discover dalışını atlayıp TSSF (Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu) ile direkt bağlantısı bulunan CMAS’ın 1 yıldız eğitimine çoktan karar vermiştim.

“Su altında kendi nefesinin sesini duymak en büyük meditasyon”

Tüplü dalış için dünyadaki en popüler yerlere; Güney Avustralya’da Büyük Bariyer Resifi, Bahama Adaları, Mısır’da Kızıldeniz, Papau Yeni Gine, Galapagos Adaları, Meksika,  Maldivler ve Tayland gibi noktaları örnek gösterebiliriz. Dünya için bu noktalar ne ise ülkemiz için de Kaş tam olarak odur. Saatin 10 olması ile eşsiz maviliklere olan yolculuğumun ilk adımını artık atmıştım. Ekipmanların tanıtımı, su altında nefes alış veriş egzersizleri ve dalış biyofiziği ile ilgili bilgilendirme dersinden sonra su üzeri ve su altındaki dersleri büyük bir keyifle tamamladım. Su altında sadece kendi nefesinin sesini duymak, dünya üzerindeki en büyük meditasyonu sağlıyordu. Odaklanmayı, zihni boşaltmayı kolaylaştırıp; acilin stresli ortamından fersah fersah uzağa, sonsuz bir dinginlik ve huzura taşıyordu insanı. Gördüğüm rengarenk mercan resifleri, carettalar, mürenler, ahtapotlar, barakudalar, orfozlar yanıma kar kalıyordu.

Kaç insan vatozlarla yarış yapabilme, dev deniz yıldızlarıyla fotoğraf çekilme, kimi 2. Dünya savaşından kimi milattan önceden kalma bir çok batığa dokunabilme fırsatını yaşayabiliyor ki hayatta?

İş ve hayatın tüm stresini suyunu çıkarırcasına sizden alıp sonsuz huzuru yüreğinize veren dalış sporunu, tadı bu şekilde damağınızdayken bir daha zaten bırakamıyorsunuz. Ben de ilk brövemi aldıktan sonra onlarca dalışı dalış kitapçığıma ekleyerek yoluma devam ettim ve 2. brövem olarak uluslararası tanınırlığı daha yüksek olan PADI Advenced Open Water programını seçerek tamamladım. Artık -30 metreye kadar inebiliyor, deniz altı vadilerini, orfozların yuvalarını görebiliyor, derin deniz batıklarının keyfini daha bilgili şekilde çıkarabiliyordum. Ayrıca gece dalışı yapma imkanına da sahip olarak tüm deniz canlılarını uyanık ve aktif oldukları akşam saatlerinde gözlemleme fırsatını buluyordum. Türkiye’nin dört bir yanından edindiğim arkadaşlıklar ve teknede eşsiz manzaralarda yaptığımız sohbetler içtiğimiz çayın tadı hala damağımdadır, vazgeçilmezimdir. Bu saatten sonra işleri ciddileştirmenin ve mesleğim olan acil tıp uzmanlığına da katkı verebilecek kapıların önümde açılmasının vakti gelmişti. Böylece PADI Rescue Diver brövesi ile su altı-üzeri arama kurtarmacı lisansımı da geçtiğimiz yaz belgelerim arasına ekledim. Böylece işimin gereği muhatap olabileceğim dalış kazalarına artık alanda müdahale etme yetkisini de elde ettim. Önümde ise PADI Divemaster seviyesi ve sonrasında eğitimcilik seviyeleri gibi birçok seçenek hala mevcut. Alacağım yeni dersler nice keyifler beni bekliyor. Sizleri de mavinin nice tonlarını görmeye ve bu eşsiz dünyanın bir parçası olmaya davet ederim.

“Bu eşsiz Dünya’nın bir parçası olmaktan asla pişmanlık duymazsınız”

Dünyayı kontrol altına alan ve hepimizin hayatlarını tümden değiştiren coronavirüs salgınında bu işleri nasıl yapabiliriz dediğinizi duyar gibiyim. Yazımda daha önce de bahsettiğim gibi son brövemi geçtiğimiz yaz coronavirüs salgın dönemi içerisinde elde ettim. Dalış tekneleri bu süre zarfında yarı kapasite ile hizmet verdiler. Herkesin tekneye binişlerde tek tek ateş ölçümleri alındı, HES kodları ve isimleri liman başkanlığına bildirildi. Maske ve mesafe önlemlerine dikkat edilerek oturuldu. Dalış ekipmanları ise her dalış öncesinde kişi başı zimmetli şekilde dağıtılarak her dalış sonrası dezenfekte işlemine tabi tutuldu. Ben ekipmanlarımı toplamaya başlamış ve ilk brövemden sonra dalış bilgisayarımı, ikinci brövemden sonra ise maskemi, dalış yeleğimi ve regülatörümü satın almıştım. Bu sebeple kişisel ekipmanım mevcut olduğu için daha da rahat şekilde sadece dezenfekte edilmiş dalış kıyafetim ve paletlerimi kulübümden temin ederek sporumu yapabildim.

Yapılan araştırmalarda ise dalış tüplerinin dolum basınçları sırasında ulaştığı ısı seviyesinde virüsün yaşayamadığı ve kendini sterilize ettiği kanıtlanmıştır. Kısacası koruyucu önlemlere uyduğunuz sürece sizi bu spordan alıkoyacak bir sebep bulunmamaktadır.

“COVİD-19 hastalığına yakalanırsam dalış yapabilir miyim?”

Maalesef ki bunun kesin bir cevabı bulunmamakta. Avusturya’da bulunan Innsbruck Üniversitesi Hastanesi’nden Dr. Frank Hartig tarafından COVİD-19 hastalığına yakalanmış ve sonrasında iyileşmiş altı aktif dalgıç üzerinde yapılan çalışmada, sağlıklı görünen kişilerin bile efor kapasitelerinde ve alveol yapılarında oluşan hasar sonucu stres testi kapasitelerinde düşüşler saptanmış olup, bu nedenle ileri tetkikler yapılmadan dalış yapmalarına izin verilmemiştir.

“Enfeksiyon sonrası dalış yapmak için en az 3 ay beklemek doğru olabilir”

Belçika Dalış ve Hiperbarik Tıbbı Derneği’nin çalışmasında ise saf oksijen verilen bazı hastalarda belirtilerin ağırlaşabildiği, enfeksiyon belirtilerini yeni atlatmış bazı hastalarda bulaştırıcılığın hala sürebildiği ve dekompresyon hastalığı riskinin sağlıklı insanlara oranla daha fazla olması sebepleri ile dalış yapmak için en az 3 ay beklenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Hayatı felç eden coronavirüs salgınından çok uzakta, maviliklerin en derininde hepinizle görüşmek üzere.

Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Haziran 2021 tarihli 8. sayısında yayımlanmıştır.

Galeri


Paylaş Paylaş