Jonathan, sabah gözlerini açar açmaz yüzünü yakan kavurucu güneş ışığını hissetti. Güneşin altında bir sabaha uyanmayalı uzun zaman olmuştu ve doğrusu, bunu özlediği de pek söylenemezdi. Artık geceleri -60°C’ye kadar düşen soğuklardan koruyan yüksek izolasyonlu kıyafetleri ve hidrojen enerjili ısıtıcıları vardı. Ancak önünde uzanan 6 aylık 70°C’yi bulacak kavurucu sıcaklarda, ultraviyole koruyucular içinde terlememeyi başaramayacaktı. Su kıtlığı nedeniyle duş yasağı vardı ve günlük 700 ml içme suyu sınırını düşündükçe moralini toparlamakta zorlanıyordu. Çay ve kahve? Onları en son ne zaman içtiğini bile unutmuştu, su içeren tüm içeceklerin yasaklanmasının üzerinden tam 12 yıl geçmişti. Uyku pod’unun kapağını kapatırken içini bir sıkıntı kapladı: “Dehidratasyon salgını kapıda” diye düşündü. “Acildeki son rahat nöbetlerimiz olabilir.” Tercüman ekibinin bugün en azından zamanında işbaşı yapmasını diledi; çünkü onlarca farklı dilin yankılanacağı bir acil serviste zorlu bir nöbet onu bekliyordu.
Birçoğumuz için iklim değişikliğinin acil servisler üzerindeki etkileri, yukarıdaki kısa hikayede anlatılan senaryo kadar uzak görünebilir. Peki gerçekten bu etkiler o kadar da uzak mı, yoksa yakında günlük hayatımızın bir parçası haline mi gelecek? Gelin, bu sorunun cevabını birlikte inceleyelim.
Öncelikle konuyu anlamak için terminolojiye ve tarihsel gelişimine kısaca göz atalım. “Küresel ısınma” terimi, ilk kez 1975 yılında Columbia Üniversitesi’nde Amerikalı jeokimyacı Wallace Smith Broecker tarafından ortaya atılmış1. Bu kavram, “insan faaliyetleri sonucu atmosfere yayılan gazların sera etkisi yaratarak dünya yüzeyindeki sıcaklıkları artırması” anlamına geliyor.2 “İklim değişikliği” ise 1980’lerde giderek daha sık kullanılmaya başlanmış. Bu terim, yalnızca sıcaklık değişikliklerini değil, deniz seviyesindeki artış gibi insan yaşamını doğrudan etkileyen diğer çevresel değişiklikleri de kapsadığı için özellikle tercih ediliyor. “İklim krizi” ifadesi ise 2009’dan itibaren bilimsel makalelerde yer almaya başladı. Son yıllarda ise özellikle Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar tarafından, acil çözüm ve eylem gerektiren bir durumun önemini vurgulamak amacıyla sıklıkla kullanılmakta.3
Kağıt üzerinde 50 yıllık bir kavram gibi görünse de, iklim değişikliğine dair ilk bilimsel kanıt 1938’de Guy Callendar tarafından sunulmuştur.4 Callendar, son 50 yılda yeryüzü sıcaklığının 0.3°C arttığını dolaylı yöntemlerle ispatlamıştır. 1967’de ise Syukuro Manabe ve Richard Wetherald, dünyanın ilk iklim modellemesini gerçekleştirmiştir; bu çalışma, 2021’de Syukuro Manabe’ye Nobel Fizik Ödülü’nü kazandırmıştır.5 Hatta 1896’da İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius’un atmosferdeki karbon dioksitin yeryüzü sıcaklığını etkileyebileceğine dair öngörüsünü düşündüğümüzde, iklim değişikliği konusunun köklü bir akademik ve sosyal geçmişe sahip olduğu daha net ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde ise bu konuya olan ilgi giderek artmaktadır. 2021 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın adı “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştirilmiş, aynı yıl Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İklim Değişikliği Başkanlığı kurulmuştur.6,7 Daha önce farklı kurumlar altında yürütülen iklim değişikliği çalışmalarını tek çatı altında birleştiren başkanlık, ülkemizin bu alandaki çabalarını koordine etmektedir. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’na bağlı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü bünyesindeki Çevre Sağlığı Dairesi Başkanlığı, İklim Değişikliği ve Çevresel Etkileri İzleme Birimi ile bu sürece katkı sağlamaya devam etmektedir.8
Günümüzde, iklim değişikliğine dair artan kanıtlara rağmen, iklim krizini inkâr edenlerin sayısının hâlâ artmakta olduğunu gözlemliyoruz. Bu tavır; 1970’lerde büyük petrol şirketlerinin, tıpkı tütün firmalarının sigaranın zararlarını ortaya koyan bilimsel makalelere karşı çıkışı gibi, iklim değişikliğini küçümseyen çalışmalar yayımlamasıyla başladı ve hâlâ devam ediyor. Ancak bu inkârcılık; 1990’larda “şüphecilik” olarak anılan küçük bir azınlıktan, 2014 yılında Amerikan sivil toplum örgütü “Şüpheci Soruşturma Komitesi”nin bu görüşlerin “şüphecilik” değil, “inkârcılık” olarak adlandırılmasını talep etmesiyle daha belirgin bir kimlik kazandı.9
“Peki bunları neden okuduk?” diye soranlar için kısa bir açıklama yapayım. Karşı karşıya olduğumuz tehdit yalnızca yaptığımız işi değil, aynı zamanda bizi de etkileyecek; işimizi zorlaştıracak ve konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan, internetten okuduklarıyla “bu konuda çok araştırma yaptığını” iddia eden kişiler tarafından eleştirileceğiz. (Pandemiden tanıdık geldi mi?) Peki, bu iklim krizinin etkileri neler olacak? Gerçekten merak ediyor musunuz? İklim krizi etkilerini görmek için hemen tıklayın. İklim krizi ….
(İklim değişikliği inkârcılarını da bu yöntemle geride bıraktığımıza göre, yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.)
İklim değişikliği; insanlığın daha önce karşılaşmadığı, küresel boyutta bir fenomen olarak neredeyse tüm sektörlerde henüz tam olarak kestirilemeyen etkiler yaratacak gibi görünüyor. Bu sektörlerin başında ise sağlık sektörü geliyor. Acil servislerde geçirdiğim 11 yıl boyunca öğrendiğim tek bir şey varsa, o da Afrika’da kanat çırpan bir kelebeğin bile bizim acil servis başvurularımızı etkileyebileceğidir. Yine de, bilim ışığında acil servis projeksiyonlarını değerlendirelim.
Dünya Sağlık Örgütü, 2030 ve 2050 yılları arasında her yıl ısı stresi, malnütrisyon, sıtma ve ishal kaynaklı 250.000 ek ölüm beklediğini öngörüyor. Bu sayı abartılı görünebilir; ancak yalnızca 2022 yılında İngiltere’de sıcaklık kaynaklı 2.985 ek ölüm bildirildiği akılda tutulmalı.10
İklim değişikliğinin; kardiyovasküler (batı dünyasında en sık ölüm nedeni ve önemli bir acil başvuru sebebi), solunum (hava kirliliğinde artış, hava durumu değişiklikleri ve sıcaklık artışları), gastrointestinal (su kalitesi ve gıda güvenliği sorunlarıyla ilişkili ishal hastalıkları) ve vektör kaynaklı (artan sıcaklıklarla birlikte kene ve sivrisinek sayısında artış) etkileri, sağlıkla ilgili bilgilerimizi, epidemiyolojik verilerimizi ve alışkanlıklarımızı yeniden şekillendirecek.11 Sağlık sisteminin hem bel kemiği hem de en hassas noktası olan acil servisler, bu değişimlerden en yoğun etkilenecek alanların başında geliyor.
Bunların dışında artan sıcaklıkların ve ekstrem hava koşullarının travma kaynaklı acil başvurularda artışa yol açması, iklim krizinin mental etkileri (güneşe ateş eden Adanalı örneğinde olduğu gibi) ile nörolojik, endokrin, dermatolojik, renal ve ürogenital sağlık üzerindeki etkileri de acil servis başvuru sayısında ve epidemiyolojisinde değişiklikler yaratacaktır.
Prof. Dr. Neşe Çolak Oray ve arkadaşlarının sıcak dalgaları sırasında acil servislerde mortalitenin arttığını gösteren çalışmaları bulunsa da, bilim bize “korelasyon nedensellik göstermez” der.12,13 Nasıl ki “Covid aşılarından sonra gençlerde kalp krizi arttı” iddiasına korelasyon üzerinden cevap vermek yanıltıcıysa, ilerleyen yıllarda da “acilde ölümler arttı, küresel ısınmaya önlem alınmalı” demenin aynı zorlukla karşılanacağını öngörebiliriz.
Evet, acil servislerin giderek daha yoğun hale geleceğini tahmin etmek zor değil (zaten kıdemlilerimizin “biz eskiden 23:30’da yeşil alanı kapatırdık” anılarını, sabaha karşı 04:00’te sırada bekleyen yeşil hastalarını bitirmeye çalışırken dinleyen bir nesiliz). Peki, afetler söz konusu olduğunda durum nasıl?
İklim değişikliğinin sıcak dalgaları, orman yangınları, seller, tropik fırtınalar ve hortumlar gibi doğal olayları daha sık insani krizlere dönüştürmesi bekleniyor. Şimdi bu olayları biraz detaylandıralım ve son yıllarda neler yaşandığına bir göz atalım.14
Orman Yangınları
İklim değişikliğinin sıcak ve kurak hava koşullarını daha da ağırlaştırarak yangınların hem başlamasını hem de yayılmasını kolaylaştırması bekleniyor. Önümüzdeki yıllarda orman yangınlarının boyutunun, sıklığının ve ciddiyetinin artacağı öngörülüyor. Nitekim, dünyanın bazı bölgelerinde bu artışlar şimdiden gözlemlenmeye başladı. 2020, 2021 ve 2023 yılları, sırasıyla en fazla küresel orman yangını yaşanan 4., 3. ve 1. yıllar olarak kayıtlara geçti. 2023 yılında yaklaşık 12 milyon hektar ormanlık alanın (Nikaragua büyüklüğünde bir alan) yandığı tespit edildi; bu, daha önceki rekordan yaklaşık %24 daha fazla bir alan anlamına geliyor.15
Türkiye’de de durum farklı değil. 1997-2011 yılları arasında yılda ortalama 2000 orman yangını görülürken, 2012-2022 yılları arasında bu sayı ortalama 2600’e yükseldi. Ancak daha çarpıcı olan, yanan alanın büyüklüğü: 1997-2011 yılları arasında yılda ortalama 9000 hektar ormanlık alan yanarken, 2012-2022 yılları arasında bu ortalama 21700 hektara çıktı.16 2023 yılında ise 15520 hektar alan yandı; bu düşüş belki de bu yazının en önemli noktasıdır çünkü iklim değişikliği tamamen ortadan kaldırılamasa da, insanlara olan etkilerini azaltmak için alınabilecek kısa ve uzun vadeli önlemler bulunmakta.
Seller
Sellerden en çok etkilenen ülkeler arasında Somali, Çin, Filipinler, Pakistan, Kenya, Etiyopya, Hindistan, Brezilya, Bangladeş ve Malezya öne çıkmaktadır.17 Küresel İç Göç Veritabanı’na (Global Internal Displacement Database – IDMC) göre; seller nedeniyle evlerinden ayrılmak zorunda kalan kişi sayısı 2013 yılında 3.5 milyon iken, 2023 yılında bu sayı 7.9 milyona yükselmiştir.18 2013 yılında sellerden en çok etkilenen ülkelerde yaşanan sel sayısı 24 iken, 2023’te bu sayı 656’ya çıkmıştır.
Türkiye’de ise bugüne kadar durum nispeten daha kontrollü görünmekteydi. 2019 yılında yayımlanan bir habere göre, Türkiye’de son 39 yılda 1242 kişi sel nedeniyle yaşamını yitirmiştir.19 AFAD verilerine göre 2020 yılında doğa kaynaklı 905 olayın 177’si, 2022 yılında yaşanan 22982 olayın 450’si, ve 2023 yılında yaşanan 5233 olayın 2028’i sel veya su baskını olarak kaydedilmiştir.20 Türkiye’de son yıllarda sel felaketleri basında daha sık yer almaya başlamıştır. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne göre 2010 yılından sonra haziran aylarında yağış %65 artış göstermiştir.21 Bu durumda, ülkemizin “sel tehdidi altında” olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Evet, gülerken bir anda yazının tonu ciddileşti. Hani iklim değişikliğinin etkilerini torunlarımızın torunları kapsül gıdalarla beslenirken konuşmaya başlayacaktık? Konu ne ara 2023 Adıyaman – Şanlıurfa sel felaketine geldi? Neyse, bizden uzak afetlerden bahsedelim de rahatlayalım; nasıl olsa bir süre sonra unutup yokmuş gibi davranacağız.
Hortumlar (Tornado)
Kasırgalar, ılık okyanus suları etrafında oluşan büyük ve yoğun fırtınalardır; bu yüzden ülkemizde görülme ihtimali terminolojik olarak oldukça düşüktür. Batı Pasifik Okyanusu’nda meydana gelenler “tayfun,” Güney Pasifik ve Hint Okyanusu’nda olanlar ise “siklon” olarak adlandırılır. ABD’de iklim değişikliği nedeniyle okyanus ve atmosfer sıcaklıklarının artışıyla birlikte deniz seviyeleri yükselmekte. Bu durum ise ilerleyen yıllarda daha sık, yoğun ve uzun süren kasırgalar yaşanmasına neden olabilir.
Kasırgalar (Hurricane)
Kasırgalar, bir fırtınadan Dünya yüzeyine doğru hızla dönen bir hava sütunu olarak meydana gelir ve sıklıkla Amerika kıtasında gözlemlenir. Genellikle sıcak okyanus suları kaynaklı olduğundan, Avrupa’da nadiren görülür. İklim değişikliği ile Avrupa’da kasırga sıklığının artabileceği öne sürülse de, mevcut koşullar nedeniyle bu bölgenin odak noktası olmaktan uzak gibi görünüyor. (Genel öneriler, kasırga bölgelerinde bina yapılarının güçlendirilmesi ve sığınaklarda bulunulması yönünde olsa da; Türkiye’de deprem gerçeği varken kasırgadan korkup binasını güçlendirecek birilerinin olacağını sanmıyorum).
NE YAPABİLİRİZ?
Her ne kadar başlık, bir bağış çağrısı yapacakmışım gibi görünse de, maalesef bu sorunun net bir cevabı bende de yok. Elbette kıdem sınavında takılan heyecanlı bir asistan gibi “güvenlik çemberine alırım” demek istiyorum; “hazırlıklı olmalıyız” diyorum ama “nasıl” diye sorulmasından da çekiniyorum. Belki de iklim değişikliği kampanyalarının siyasi düzeyde yeterince destek bulamamasının nedenlerinden biri bu belirsizlik. Şu anda, “İklim Krizi” diyenlerin karşısında tüm liderler bütçeler açarak bir çözüm arayışında, fakat yapılan kampanyaların çoğu hâlâ sadece “farkındalık artırma” seviyesinde kalıyor.
Benim görüşüme göre, acil tıp hekimleri olarak iklim değişikliğinin etkilerini toplumun diğer kesimlerinden daha yoğun göreceğiz; ancak bu etkileri azaltma sorumluluğumuz diğer meslek gruplarından fazla olmayacak. Bu konuda American College of Emergency Medicine (ACEM) ile fikir ayrılığı yaşıyorum. ACEM, Acil Tıp Kliniklerinin kültürel değişim yaratmada ve sağlık sistemi içindeki çevresel sürdürülebilirlik uygulamalarını teşvik etmede önemli bir rol oynayabileceğini düşünüyor. Örnek teşkil ederek meslektaşlarımızı sürdürülebilir bir düşünce yapısını benimsemeye teşvik edebileceğimizi, karar mekanizmalarında sürdürülebilirlik kültürünü destekleyebileceğimizi savunuyorlar.22
Yarın, daha kötü sonuçlanma ihtimali olan hastalıklarla daha sık karşılaşacağız ve afetlerle daha yoğun bir etkileşim içinde olacağız. Eğer hazırlanabileceğimiz bir şey varsa, öncelikle bu fikre zihinsel olarak hazırlanmamız gerekiyor.
KAYNAKÇA
Not: Kaynakça için akademik kurallara dikkat edilmemiş, konu başlığı ve yazının ulaşılabilir linki paylaşılmıştır.
- Wallace Broecker, Prophet of Climate Change – https://news.climate.columbia.edu/2019/02/19/wallace-broecker-early-prophet-of-climate-change/
- What is Global Warming – https://science.nasa.gov/climate-change/what-is-climate-change/
- The Climate Dictionary: An everyday guide to climate change – https://climatepromise.undp.org/news-and-stories/climate-dictionary-everyday-guide-climate-change
- A brief history of climate change – https://www.bbc.com/news/science-environment-15874560
- The most influential climate change papers of all times – https://www.carbonbrief.org/the-most-influential-climate-change-papers-of-all-time/
- ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIĞI ‘ NIN TARİHÇESİ – https://csb.gov.tr/tarihcemiz-i-7012
- İklim Değişikliği Başkanlığı – https://iklim.gov.tr/hakkimizda-i-4
- İklim Değişikliği ve Çevresel Etkileri İzleme Birimi – https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/birimler-cevresagligi/iklim-degisikligi-cevresel-etkileri-izleme-birimi.html
- Deniers are not Skeptics – https://centerforinquiry.org/news/deniers_are_not_skeptics/
- World Health Organization. World Health Organization. Available online: https://www.who.int/health-topics/climate-change#tab=tab_1
- Impact of climate change in emergency medicine: a narrative review – https://jphe.amegroups.org/article/view/10131/html
- The impact of a heat wave on mortality in the emergency department – https://journals.lww.com/md-journal/fulltext/2018/12280/the_impact_of_a_heat_wave_on_mortality_in_the.50.aspx
- Causal implicatures from correlational statements – https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0286067
- The implications of climate change for emergency planning – https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S2212420922006446
- The Latest Data Confirms: Forest Fires Are Getting Worse – https://www.wri.org/insights/global-trends-forest-fires#:~:text=Record%2Dsetting%20forest%20fires%20are,previous%20record%20by%20about%2024%25.
- İnsan Faktörü ve İklim Krizi Bir Araya Gelince: Orman Yangınları – https://ipa.istanbul/wp-content/uploads/2024/03/KENT-GUNDEMI-ORMAN-YANGINLARI-1.pdf
- In ten worst-hit countries, increasing floods and drought have forced people to flee 8 million times last year – over twice that of a decade ago – https://www.oxfam.org/en/press-releases/ten-worst-hit-countries-increasing-floods-and-drought-have-forced-people-flee-8#:~:text=Climate%20change%20has%20increased%20the,2013%2C%20to%20656%20last%20year.
- 2023 Global Report on Internal Displacement – https://www.internal-displacement.org/global-report/grid2023/
- Türkiye’de 39 yılda bin 242 kişi sele kurban gitti – https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiyede-39-yilda-bin-242-kisi-sele-kurban-gitti/1561215
- Afet İstatistikleri – https://www.afad.gov.tr/afet-istatistikleri
- Türkiye’de seller neden en çok Haziran ayında görülüyor? – https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-65854046#:~:text=%22Ani%20sellerse%20havalar%C4%B1n%20%C4%B1s%C4%B1nd%C4%B1%C4%9F%C4%B1%2C%20ilkbahar%C4%B1n,y%C3%BCzeylerin%20oldu%C4%9Fu%20yerler%20yani%20kentler.
- Climate Change and Emergency Medicine – https://acem.org.au/Content-Sources/Advancing-Emergency-Medicine/Better-Outcomes-for-Patients/Climate-Change-and-Emergency-Medicine