İnstagram: sevilay_karaduman
Amerika’nın yüzölçümü en büyük olmasına karşın en az nüfus yoğunluğuna sahip eyaleti olan Alaska’da geçmişte Eskimoların, Kızılderililerin ve Aleutların yaşadığı düşünülüyor. 1784 yılından itibaren kürk ticareti için bölgeye Ruslar gelmeye başlıyor ve böylece Alaska, Rusya’ya bağlı bir toprak parçasına dönüşüyor.
“Eskimo bebekleri kadar Matruşkalar da ünlü”
Nihayetinde 1867 yılında ABD ile Rusya İmparatorluğu arasında imzalanan bir anlaşma ile 7,2 milyar dolara satılarak, ABD topraklarına dâhil oluyor. Çok uzun süredir ABD eyaleti olmasına rağmen halen Rusların izleri küçük Alaska kasabalarında görülebiliyor. Hediyelik eşya dükkânların da Eskimo bebekler kadar Rusların Matruşka bebekleri de satılıyor.
“En düşük suç oranı Alaska’da…”
1959 senesinde Amerika’nın 49. eyaleti ilan edilen Alaska zorlu iklim koşullarına rağmen zengin petrol rezervleri (ABD petrollerinin %25’i Alaska’dan çıkarılıyor), altın kaynakları ve doğal gaz gibi yer altı kaynaklarına sahip. Halen Amerika’da en düşük suç oranına sahip olan yer olmasıyla biliniyor.
Alaska oldukça zengin bir bitki örtüsü çeşitliliğine sahiptir. Çimen, diken, kara yosunundan oluşan küçük bitkiler ile tundra adı verilen çalılıklar bölgenin geneline kaplamış vaziyettedir. Alaska topraklarının neredeyse %30’u gür ormanlarla kaplıdır. Ladin, kayın, karaçam ve akçakavak ağaçlarından oluşan bu ormanlar sayesinde bölgede çok sayıda yaban hayvanı kendisine yaşam ortamı buluyor. Ren geyiği, dağ keçisi, Alaska ayısı en popüler olanlarıdır. Dünyanın en büyük somon üreticisi olan Alaska’nın denizlerinde yalnız somon değil ayı balığı, ırmak alabalığı, karides, kral yengeci, midye, morina, kalkan da yaşıyor.
“Alaska mutfağının vazgeçilmezi Yabanmersini”
Alaska mutfağında mutlaka somon, kral yengeci ve geyik eti tatmanız gerekli lezzetlerin başında geliyor. İtiraf etmeliyim ki ne kadar denersem deneyim Alaska somonu beni pek de memnun etmedi. Daha leziz ve sulu olmasını bekliyordum nedense. Ama kral yengeci muhteşem bir tat ve ödenen yüksek rakamı sonuna kadar hak ediyor. Denenmesi gereken diğer bir lezzet de pek çok türü olan yabanmersinleridir. Hemen her şeye süper besin olan yabanmersinini katıyorlar. Pastalar, kurabiyeler, reçeller, soslar…
Alaska ile Türkiye arasında 12 saatlik bir fark bulunuyor. Zaman farkı fazla, mesafe ise daha da fazla. En kolay Seattle (ABD) ya da Vancouver’a (Kanada) uçarak, buralardan kalkan gemi turları ile Alaska’yı gezebilirsiniz. Havanın nispeten daha yumuşak olduğu Haziran ile Ağustos ayları arası en uygun dönemler.
Ben Temmuzda Vancouver’ den Majestic Princess gemisi ile yola çıktım. Oldukça büyük ve konforlu bir gemiydi. Aslında gemi yolculukları ileri yaşlarda yapmayı planladığım bir seyahat tarzıydı. Ta ki Alaska’ya kadar…
Bu bölgeyi en güzel ve konforlu şekilde gezmenin yolu GEMİ yolculuğu… İlk durağımız kartallar bölgesi olarak bilinen Ketchikan (Keçikin) limanı oldu. Halkın büyük çoğunluğu balıkçılık yaparak geçimini sağlıyor. Dünyanın somon başkenti olarak da tanınıyor. O yüzden burada somon tadabilirsiniz. Büyük bir totem parkına sahip olması da turistlerin ilgi odağı olmasını sağlıyor. Benim en beğendiğim yer şehrin merkezinde dar bir nehir kanalında kazıkların üzerine oturtulmuş sevimli, renk renk evlerden oluşan Greek caddesi oldu. Şuan küçük kafeler, hediyelik eşya dükkânları ile dolu olan bu ufak yer eskiden genelevlerin olduğu bir caddeymiş. Ketchikan; Alaskanın üçüncü büyük şehri olsa da bence açık ara en güzel yerleşim yeri.
Diğer bir durak noktamız başkent Juneau oldu elbette. Başkent demekte zorlandıracak kadar küçük bir yer olsa da sevimli bir şehir. Mendenhall buzulu ve şelalesi görülecek yerler listesinde ilk sıralarda yerini alıyor. Daha önce Alaska’ya gitmiş bir arkadaşım kral yengeçleri anlata anlata bitirememişti. Dolayısı ile geminin durduğu her nokta benim için kral yengeç tatmak için fırsat noktasına dönüştü.
“Kuzeyde hava soğuk ama insanlar sıcakkanlı”
Ertesi gün gemimiz Skagway limanına yanaştı. Kuzeye gittikçe kasabalar daha bir soğuk, daha bir sıradanlaşsa da insanlar oldukça sıcakkanlıydı. Burada 19. yüzyılın sonlarından beri çalışan eski bir trenle doğanın içinde yukarılara tırmandık. White Pass zirvesi ve Yukon bölgesini gördük. Buzullar, şelaleler ve muhteşem ormanların içinde yolculuk yaptık. Yavaş ve çok eski bir tren olsa da oldukça nostaljikti.
Sonraki 2 gün boyunca muhteşem manzaralar eşliğinde denizde seyredildi. Glacier Bay Ulusal Park ve College Fiyordlarından geçildi. Gerçekten insanın soluğunu kesen manzaralardı. Bu muhteşem belgeselin içinde yer almak, Dünyamızın insanı hipnotize eden güzelliğini izlemek, kırılan buzulların sesini duymak (nasıl hüzün içeren bir ses) apayrı duygular selinde kaybolmama sebep oldu. Dünyanın en güzel hali Alaska, bana bir kez daha biz insanların bu dünyanın misafirleri olduğumuzu ve tüm varlıklarla burayı paylaştığımızı, sahibi olmadığımızı, asla da olamayacağımızı hatırlattı.
“En büyük şehri: Anchorage”
Nihayetinde Alaska’nın en büyük şehri ki gerçekten şehir diyebiliriz Anchorage’ye geldik. Alışveriş merkezleri, gece hayatı olan bir şehir. Böyle dediğime bakmayın gene de burayı mini şehir olarak düşünün. ABD’ nin her yerinden buraya uçuş var. Direk buraya da gelebilirsiniz. Ama gemi yolculuğu yapmazsanız, buzulları görmezseniz, bence Alaska’yı görmüş sayılmazsınız. Anchorage çok ruhu olan bir şehir değil. Küçük olsa da diğer şehirler daha sevimliydi ve tarzları vardı. Tüm mekânlar çok kasvetli, karanlık, küçücük pencereleri var. Çetin hava şartları her şekilde yaşama sirayet etmiş.
Bu şehirde gemi yolcuğum son buluyor. Princess gemisi ile bağlantılı bir tur olan ve yaklaşık 8 saat süren Anchorage-Denali Milli Park tren yolculuğu ile Alaska’nın iç kesimlerine seyahate başlıyorum artık. Bu yıllardır hayalini kurduğum bir yolculuk. Alaska seyahatimin en güzel deneyimlerimden birini bu tren yolcuğu oluşturuyor. Tepesi tamamen camla kaplı olan tren, manzarayı mümkün olduğunca sindirmenize olanak veren bir hızda ilerliyor. Göller, ormanlar, çiçekler, doğanın renk cümbüşü arasında muhteşem bir seyahat…
Sekiz saati gözümü kırpmadan etrafı hayran hayran izleyerek geçirdim. Hatta bittiğinde sekiz saat sürdüğünü hiç algılamamıştım. Çok yüksek konfora sahip olan trenin esas hizmeti elbette sunduğu görsel şölendi.
Denali Milli Parkı oldukça büyük bir alanı kapsıyor. Buradaki programda iki ayrı noktada kaldım. Doğaya uyumlu bir o kadarda fonksiyonel ağaç kulübelerde iki gün konakladım. Gruplarla orman yürüyüşlerine katıldım ve geyikleri, yerel koyunları, kuşları gözleme şansım oldu. İki günün sonunda Anchorage üzerinden dönüş yoluna başladım.
Şurası kesin ki Alaska hayatımda gördüğüm en etkileyici ve en yapayalnız doğaya sahipti. Oldukça ihtişamlı bu doğaya sonsuz bir saygı hissetmemek mümkün değil. Hafızamda güzel anılar, cebimde yeni deneyimler, elimde fotoğraflarla güzel memleketime, evime, işime, sevdiklerime döndüm.
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Temmuz 2023 tarihli 14. sayısında yayımlanmıştır.