Tıp fakültesi yıllarımda kütüphaneye gittiğimde en çok dikkatimi çeken şeylerden biri, kaynak kitapların birkaç yüz sayfada bütün bir uzmanlık dalını özetlemeyi başarmalarına rağmen, tıbbın henüz tam olarak çözümleyemediği bazı sendrom ve hastalıklarla ilgili kitapların da yine yüzlerce sayfadan oluşmasıydı.
Sadece bir romatizmal hastalıkla ilgili kitap yüzlerce sayfada konuyu tam açıklığa kavuşturamazken, Tintinalli veya Rosen’s binlerce hastalık ve sendromu bir çırpıda nasıl anlatmayı başarıyordu? Buraya takıldığımızı gören bir hocamız şöyle söylemişti:
“Bir konuda bilinmeyen şeyin çok olduğunu, o konuyla ilgili kitapların kalınlığından anlayabilirsiniz.”
Sonraki yıllarda okuduğum bir başka söz de bunu tamamlar nitelikteydi: “Bir konuyu bir çocuğun anlayabileceği şekilde anlatamıyorsanız, o konuya yeterince hakim değilsiniz demektir.”
Bu yazımızda, fizik alanındaki büyük çalışmaları ile Nobel ödülü (ve daha birçoğunu) kazanmış ünlü bilim insanı Richard Feynman’ın ünlü öğrenme tekniğinden bahsedeceğiz. Atomaltı parçacıkların karmaşık yapısını bile basite indirgeyerek açıklayabilen bu dehanın çalışma tarzından, hiç şüphesiz bir şeyler kazanabiliriz.
“Bir konuyu bilmek ile anlamak aynı kavramlar değildir”
Feynman Tekniği
Bir konu hakkında “bilgi sahibi” olmanız, o konuyu “anladığınız” anlamına gelmiyor. DNA konusunda hepimiz bilgi sahibiyiz elbette. Hatta “DNA’yı biliyor musun?” sorusu pek çoğumuza absürt bile gelebilir. Peki DNA’nın ne olduğunu, konuyu hiç bilmeyen birine, mesela bir çocuğa açıklayabilecek kadar hakim miyiz? Feynman, bir konuyu bildiğimizi zannetsek de, çok büyük ihtimalle konuyu tam olarak anlamadığımızı fark etmişti. Feynman Tekniği’nin temeli bu farkındalık ile eksiklerimizi tamamlamaktan geçiyor.
Evernote blogundan Taylor Pipes tekniği temelde 4 parça halinde ele almamızı öneriyor:
1. Konuyu tanımlayın
Hedeflediğiniz konu hakkında bildiğiniz her şeyi bir yere yazın. Bu bir seferlik bir iş olmayacak. Yeni bilgi kaynaklarıyla her karşılaştığınızda, bunları notlarınıza ekleyerek kaynağınızı zenginleştirin.
2. Bir çocuğa öğretin
Yukarıda söylediğimiz gibi; “Bir konuyu bir çocuğun anlayabileceği şekilde anlatamıyorsanız, o konuya yeterince hakim değilsiniz demektir.”
Neyse ki her konu üzerine düşünmemizde, bir çocuğu konuşmamızla bunaltmamız gerekmiyor. Bunu kendi kendimize de test etmemiz mümkün. Önünüze boş bir kağıt alın ve öğretmek istediğiniz konu başlığını yazın. Ardından, o başlığın altına, o konuda bildiklerinizi, olabildiğince açık ve basit bir şekilde yazmayı deneyin.
“Basit illüstrasyonlar ile konuyu özetleyin”
Bunu başarabilmek için şu noktalara dikkat etmeniz gerektiğini hemen fark edeceksiniz:
Basit terimlerle konuşmak: Çocuklar jargonu veya yoğun kelime dağarcığı gerektiren konuşmaları anlamazlar. Ama bilim karmaşık terminolojiyle doludur. İşte Feynman’ın diyagramlarının bu kadar değerli olmasının nedeni buydu. Onun basit illüstrasyonları, diğer bilim adamlarının uzun uzun derslerde ancak anlatabildikleri konuları özetlemeye yetiyordu.
“Anlatım sürenizi mümkün olduğunca kısa tutun”
Kısalık: Bir çocuğun dikkat süresi, neredeyse göz açıp kapayana kadardır. Bu yüzden, anlatacağınız her ne ise, olabildiğince kısa olmasında yarar var.
Düşüncelerinizi yazıya dökmekte zorlandıysanız, geliştirmeniz gereken bir alan olduğunu görmüş olacaksınız.
3. Bilgi eksikliklerinizi belirleyin
Aslında gerçek öğrenmenin gerçekleştiği nokta tam da burası: Hangi noktalarda eksikleriniz var? Neleri bilmiyorsunuz?
Bilgi boşluklarını vurgulamak, notlarınızı anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde düzenlerken (4. adım) yardımcınız olacak. Eksiklerinizi belirledikçe, konuyla ilgili kaynakları inceleyin ve edindiğiniz yeni bilgileri notlarınıza dahil edin.
4. Organize edin, Basitleştirin, Bir hikaye anlatın
Hikayenizi anlatmaya başlayın. Notlarınızı bir araya getirin ve kısa açıklamalar kullanarak bir hikaye oluşturmaya başlayın. Seçtiğiniz konuyla ilgili bilgilerinizin en kritik parçalarını bir araya getirin.
Bir ayna karşısına geçerek, hikayenizi bir grup insana anlatıyormuş gibi yüksek sesle okuyun. Böylece anlaşılmama ihtimali olan noktaları daha iyi tespit etme şansı bulabilir, düşünce akışınızdaki boşlukları hızlıca görebilirsiniz.
Örnek olarak, Feynman, atomları şu basit cümleyle anlatmayı başarmıştı:
“Her şey atomlardan yapılmıştır – sürekli hareket halindeki bu küçük parçacıklar, birbirlerinden biraz uzaktayken birbirlerini çekerler, ancak birbirlerine sıkıştırıldıklarında itilirler.”
Bu kadar…
Bir dahaki sefere boş bir defter sayfasına baktığınızda, o sayfayı bir fırsata dönüştürmeyi düşünün.
Öğrenme, sonu olmayan, yaşamımız boyunca sürecek bir arayış…
Bittiğini düşünüyorsanız, elinize bir kağıt ve kalem alarak, yanıldığınızı kolayca anlayabilirsiniz.
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Ekim 2022 tarihli 12. sayısında yayımlanmıştır.