Bir gün deneyin…
Son 5 yıldır sanat faaliyetlerini takip etmeyi ve hatta ailemi ve arkadaşlarımı da dahil etmeyi alışkanlık haline getirdim. Sanırım düzenli yapabildiğim tek hobim bu ve ben de çok şey değiştirdiğini gözlemledim.
35 yıldır Bursa’da olan biri olarak açıkça söylemek gerekirse, son yıllarda şehrimiz çok yol kat etti. Festivaller, konserler, sergiler ve zaten var olan müzeler ve tarihi eserler Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın her yerinden ziyaretçi toplamakta. Çok mutluyuz ve hepsini takip ediyoruz. Daha da önemlisi benim gözümden kaçanları hatırlatacak hocalarım var. Ne mutlu bana 🙂 Demek ki acilin hocaları sanatı her an takipte.
Yakın olması ve ulaşımın kolay olması sebebi ile İstanbul şahane bir alternatif. Bu sene geçen sene de katılma fırsatı bulduğum Contemporary Istanbul ve Art Week Akaretler’i gezerken yukarıda bahsettiğim kavramın yani gündelik hayatın sanata adapte edilebilirliği dikkatimi çekti. Bu şekilde gördüm ki aslında kişilerin gündelik rutinlerinde bir farkındalık yaratmak ve etrafındaki güzellikleri fark etmesi amaçlanmıştı. Eğer biz doktorlar, olaya bir de bu açıdan bakabilmeyi başarabilirse eminim çok daha mutlu olabiliriz.
Sanırım sergi küratörlerinin amacı, bu güzel bakabilen ve güzellikleri gören bireylerin sayısının artmasını sağlamak.
Tam da bu noktada yine büyük usta Ara Güler’in fotoğrafları aklıma geldi. O da zaten İstanbul’u ve aslında belki de her gün yanından geçtiğimiz insanları ve yerleri fotoğraflayarak bizim bu güzellikleri fark etmemizi hedeflememiş miydi? [Bu arada dip not; İstanbul Modern’de yer alan Ara Güler fotoğraf sergisi de devam ediyorsa mutlaka gezilmesi gereken yerler arasında]
Bu yıl içinde gittiğim ve sanırım beni en çok etkileyen sergilerden biri de Ömer Koç’un kişisel koleksiyonundan oluşturulan “İçimdeki Çocuk” adlı sergi. Dev heykeller bilhassa bahçedekiler muhteşem. Tek problem sergideki tüm heykellerle resim çektirmek ve sosyal medyada paylaşmak isteyenler. Kapının önündeki metrelerce kuyruğun tek sebebi bu J Ama tabi ki yılmadan bekleyip gezdik ve kızımla bayıldık (8 yaşındaki bir çocuk şikayet etmeden saatlerce kuyrukta bekliyorsa ve bunda annesinin zorlaması yoksa, bu da aslında bir farkındalığın gelişmeye başladığını gösterir. İşte mutlu edici bir durum daha).
Sonuç olarak dediğim gibi sanat festivalleri, sergiler, müzeler, konserler hep olacak, ve biz yine katılma fırsatı bulamamaktan yakınırken bulacağız kendimizi. İyisi mi önce yakın çevremizdeki güzelliklerden başlayalım. Sonbaharın bu güzel günlerinde ağaçların yapraklarının o kızılımsı turuncu rengi bile tek başına birçok sergiye bedel…
Bahane bulmadan geçireceğimiz ve tüm güzellikleri fark edeceğimiz günlere
Güzel bakın, güzel görün ve hep sanatla kalın…