Müzik ile tanışmama aslında eve gelen ilk internet ile babamın youtube üzerinden açtığı ACDC albümü ile başladı. O günle başlayan rock müzik aşkım giderek devam etti. Gitar sololarından o kadar etkileniyordum ki daha o yaşlardan sadece gitar solosu olan müzikler dinlerdim. Gitarla tanışmam yine aslında ilkokula dayanıyor. Müzik serüvenime ilkokulda klasik gitarla başladım. O dönemler klasik gitar çalmak çok popülerdi. Herkesin evinde bir klasik gitar vardı. Ancak daha 6-7 yaşlarında rock müzik tutukunu biri için klasik gitar tatmin edici olmamıştı. Çoğu gitar çalan genç gibi birkaç akor basmaktan ibaretti benim için.
“Hayatımın amacını bulmuştum”
Daha sonradan bir arkadaşımın elektro gitar aldığını duydum ve evlerine gidip ben de denedim. Arkadaşım Nothing Else Matters’ın solosuna çalışmış müzik eşliğinde çalmıştı. O günden sonra sanki hayat amacımı bulmuş gibiydim. Sürekli gidip elektro gitar çalmak istiyordum. İlk tutuşta aşk olsa adı ki takıntılı gibi ailemden her gün başlarının etini yiyerek elektro gitar istiyordum.
Sağolsunlar beni kırmadılar. Babamla bir gün İzmir Çankaya’daki bir müzik markete gittik. O kadar yıl geçmesine rağmen o günkü heyecanımı asla unutamıyorum. Herhalde hayatımın en heyecanlı ve mutlu günüydü desem abartı olmaz.
Müzik markette her yer tavandan asılı parlak elektro gitarlar hepsi o kadar güzel gözüküyordu ki. Daha adam akıllı çalmayı dahi bilmiyordum. Düz akor basarak seçmek istemediğimden görevli abiye ”abi sen çal bir şeyler ben sesisi dinleyim” diye tek tek adama gitarları çaldırdığımı hatırlıyorum. Uzun uğraşlar sonunda doğru bir gitar önerisiyle, ilk aşkım olan Epiphone Les Paul ile evimize döndük.
“Bilgisayarımın bozulmuş olması dahi pratik yapmamı engelleyemedi”
O günden sonra hayatım o kadar değişti ki. Sürekli internetten gitar videoları izler oldum. Tek yaşama amacım oydu sanki. O kadar ki bir dönem bilgisayarım bozuldu. O zaman bile internet kafeye gidip; makam-gam armoni dersleri izleyip eve geri gelip gitar üzerinde pratik yapıyordum. Notlar tutuyordum. Daha sonra her zaman müteşekkir kalacağım Cumhur abi ile tanıştım. Yaklaşık 3 ay boyunca bana gitar dersi verdi. Aslında gitardan çok armoni (müzik teorisi) dersi aldım demek daha doğru olacaktır. Gelişme sürecim haliyle hızlandı sayesinde.
Halen en yakın arkadaşlarım olan lise arkadaşlarım ile okulda öğle arası eve gelip gitar çalardık. Müzik öğretmenimiz sağolsun bizimle ilgilendi, okulda konserler verdik. Liseyi gitara az çok hakim metalci bir genç olarak bitirdim.
Daha sonraları kendim gitar soloları yazmaya ve bunları kaydetmeye başladım. Bir ses kartı aldım kayıt programları ile tanıştım. Apayrı bir dünyaya girmiş oldum. İstediğim her şeyi dijital ortamda kaydedebilirdim artık. Böyle olunca bazı günlerim oluyordu ki gitar, yemek ve uyku 3’lüsü ile hayatımı sürdürüyordum. Parmak uçlarım sürekli nasırlı gezdim yıllar boyu. Daha çok enstrumental besteler yapmaya başladım. Bu nedenle armoni-teorik bir yana, gitar tekniklerimi de maksimuma çıkarmalıydım. Saatlerce John Petrucci – Rock Discipline çalıştığım zamanları hatırlıyorum.
“Dersler, müzik ve sosyallik bir arada sürdürülmesi yorucu olsa da verdiği mutluluk hissi paha biçilmezdi”
Tabi ki bir yandan da Tıp Fakültesi öğrencisiydim. Hem sosyalliği hem müziği hem de dersleri yönetmek zor olsa da hepsini ayrı ayrı sevdiğim için o geceleyin uyumayıp gitar çalışıp sabah gittiğim hastane bana tatlı bir yorgunluk ama öfori durumu veriyordu. Tıpkı Acilde yorucu geçen bir nöbetin sonrası gibi.
Tıbbı seviyordum ancak her gün işe git. Odada dur, servis işleri her gün alınan kanlar, poliklinikler vs bana sıkıcı geliyordu. Hiç unutmuyorum daha acil tıbbı bilmiyorken 4. sınıfta stajlara başladığımızda kliniklerin hep akut durumlarını çok iyi ezberlerdim. O müdahale hissi hep hoşuma giderdi. Güçlü hissettirirdi. Diabetik ketoasidoz ezberim daha 4. sınıfın ilk gününden beri zihnimde.
Daha sonra ufuktan bir ışık gözüktü ve Acil Tıp ile tanıştım. İkinci tutkum acil tıp oldu. Artık uzmanlık için bir hedefim vardı. Kaos ve adrenalin sıradan poliklinikler gibi durağan olmayan bir servis: Acil servis. Kısacası acil tıp anabilim dalını keşfettiğim gün hedefimi koymuş oldum.
Üniversite dördüncü sınıfta müzik grupları kurduk, bir sürü farklı müzisyen ile tanıştım ve sahne tecrübesi edindim. Bir yandan da bar müzisyenliği yapmaya başladım. İlk başlarda ne kadar eğlenceli gelse de kendi istediğin müziği yapamamakla ilgili sıkıntılar yaşamaya başladım. Sonunda samimi olduğum 2 arkadaşım ile ”Get Rekt” isimli grubu kurduk.
“Yapacağımız ve fırsat olsa halen yapmayı çok isteyeceğim çok iş vardı”
Farklı şeyler denemeye çalıştık güzel sözler yazdık kendimizce amatördük ancak herkes enstrümanında başarılıydı. Hala dijital platformlarda birkaç bestemiz mevcut. Daha yapacağımız ve fırsat olsa halen yapmayı çok isteyeceğim çok iş vardı. Ama hayat işte, bir sürü beste havada kaldı zamana karıştı. Derleyip toparlayamadık. Malum doktor olunca başka insanların yaptığı planlara uymak her zaman mümkün olamıyor. Kimse anlayamıyor bile çalışma saatlerimizi ne zaman evdeyiz, ne zaman hastanedeyiz belli değil.
“Müzisyenlikte her şeyi tek başına yapmaya çalışmak yorucu oluyor”
Böyle olunca kendi bestelerimi kendim düzenlemeye karar verdim. Kendi çapımda sözler yazdım kendim seslendirdim. Çoğu bestemi aslında bir iki günde yazarım. Ancak toparlamak kaydını tamamlamak, mix mastering işlemlerini yapmak ve şarkıyı dijital platformalara hazır ses kalitesine getirmeye çalışmak yani hem bestenin kendisini (bir gitarsit olarak bestelemek) hem MIDI davullar, MIDI Keyboard, Bass yürüyüşleri vs herşeyi kendin planlayıp üstüne mix masteringi ile tek başıma cebelleşmek zorlayıcı ve yorucu oluyor.
Üniversite bitti ve Trabzon Of’a acil servis hekimi olarak atandım. Orada da gitara ve acil tıbba olan aşkım son gaz devam etti. Kendime bir motosiklet aldım hemen. Nöbet, motosiklet, ev ve gitar 4’lüsü ile 1 yılım geçti. İyisiyle kötüsüyle güzel anılar edindim. ”Bu temmuz hava kapalı” isimli şarkımı orada yazdım. Hatta, eşim ile orada tanıştım.
“Müzik benim tutkumsa acil tıp evim”
Acil asistanlığımın çömezlik dönemindeyim şu anda. Üniversite yıllarımda olduğu kadar olmasa da her boşluğumda çalışmaya devam ediyorum. Üzülmüyorum, müzik benim tutkumsa acil tıp evim. İkisini de en iyi yapmak kendimi geliştirebildiğim kadar geliştirmek için buradayım ve tüm meslektaşlarım gibi yorgunluk nedir bilmeden çalışmaya hayat kurtarmaya devam ediyoruz. Bundan gurur duyuyorum.
Şu an için müzik platformlarında olan 6 tane bestem bunların yanında daha toparlanmamış 10’larca bestem ile çalışmaya son gaz devam. Dinlenme sayısı umurumda değil. Günümüzde bu bir başarı kriteri de değil zaten. Ben hayalimi kurduğum müziği yapıyorum ve Dünya’da birkaç kişi için dahil olsa kalıcı bir şeyler bırakabiliyorum.
“Birinin hayatına dokunabilmek amacım”
Jason Becker’in benim hayatıma dokunuşu gibi, ben de bir kişinin bile hayatına dokunabilirsem bana yeter. Aynı şey mesleğim için de geçerli, bir hastanın ya da yakının göz yaşlarının akmasına engel olmak, dindirmek, ne güzel bir duygu hayata dokunabilmek.
Her insan birşeylerin peşinde, bir tutku peşinde koşmalı. Bir şeyler yapmak zorundayız hepimiz, ne olduğunun önemi yok bilim- sanat- spor-gezi…
Kendin için, iyi hissetmek için, yaşamak ve yaşatmak için…
Bu da benim hikayemdi herkese selamlar…
Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Mayıs 2022 tarihli 11. sayısında yayımlanmıştır.