Home TATDsosyal Acilci Anne Olmak: Kalın Gölgeli Bir Ağacın Gölgesinde Dinleniyorum…

Acilci Anne Olmak: Kalın Gölgeli Bir Ağacın Gölgesinde Dinleniyorum…

by Mehmet Alp Akın
0 comments

Aklınız evde ise o gün hasta bakmanız mümkün değildir!

Eşim her ayın başında nöbet takvimlerimizi ve o ay içinde yapılması gereken şeyleri (veli toplantısı, ziyaretler, tiyatro vb.) bir takvim oluşturarak cep telefonuna kaydeder ve benimle paylaşır. Bu şekilde yeni planlar yaparken ve nöbet değişimi gereken durumlarda bu takvim bize her daim yardımcı olur. Katılmayı planladığımız sosyal aktiviteleri de bu takvim üzerinden yürütürüz. Ama her zaman işler bu kadar kolay olmaz. Bazı zamanlarda nöbet çakışmaları olur. Her sabah büyük bir heves ile okula gitmek isteyen oğlumuzu okula bırakmak bile zor bir hal alır. Kesinlikle katılmanız gereken bir toplantı vardır ancak eşiniz nöbettedir. Hiç beklenmedik anda hasta olan oğlunuz için gerçekten yardıma ihtiyaç duyarsınız ve hastaneye götürmeniz gerekir.

Bu ve benzeri durumlarda size yardımcı olabilecek akıllı, pratik ama en önemlisi güvenilir birinin olması günümüz koşullarında mecburiyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz bu süreci oğlumuzun doğumunun ilk altı ayında bir yardımcı ile aşmaya çalışsak da yaşanan bazı olumsuzluklar nedeni ile bu gidişata bir son vermek zorunda kaldık. Son iki buçuk senedir oğlumuza eşimle beraber bakıyoruz. Nöbetlerimizi bu nedenle aynı gün tutamıyoruz. Oğlumuzu okula birimiz bırakıyorsa, diğerimiz nöbet çıkışı okuldan alıyor. Birimiz evde oğlumuza bakarken birimiz nöbette oluyor haliyle. Peki yardım gerektiğinde bize kim yardımcı oluyor?

Aileniz en büyük şansınızdır…

Hastalıkta, sağlıkta en zor anlarımızda her zaman yanımızda, koşulsuzca bize destek olan başta annem olmak üzere tüm aile üyelerimiz sanıyorum bizim en büyük şansımız. Aklımız evde kalmadığında inanın acilde çalışmak çok daha kolay.

Sevdiklerinize zaman ayırın…

Sizi anladığından emin olsanız da bir ayın yarısında zaten görüşmenizin mümkün olmadığı eşinize zaman ayırın. Yorgunluktan bitap düşmüş olduğunuz nöbet öncesi/sonrası anlarda beraber izlenecek bir film, aklınızı yiyip bitiren yapılması gerekenler dışında havadan sudan konularla paylaşımda bulunmak hem sizi hem de eşinizi daha iyi hissettirecektir.

Kendinize zaman ayırın…

Bu hızlı zaman akışı içinde farkında olmadan hem kendinizden hem de sevdiklerinizle geçirdiğiniz vakitten feragat ediyorsunuz. Bir süre sonra durumu fark ettiğinizde ise işler daha can sıkıcı bir hal alabiliyor. Zamanı etkin yöneterek mutlaka kendinize zaman ayırmalısınız. Evet, çok yorgun bir halde olabilirsiniz, başınız kanepenin yastığına gömülü kalmak istiyor olabilir, camdan burnunuzu bile dışarı uzatacak haliniz ve isteğiniz olmayabilir; ancak arkadaşlarınızla buluşmak, yürüyüş yapmak, o çok sevdiğiniz filme gerekiyorsa tek başına gitmek için evden dışarı çıkmalısınız. Bunu öncelikle kendiniz ve tabi ki aileniz için yapmalısınız. Sizi siz yapan, hoşlandığınız şeylerin farkına varmalı, kendi sınırlarınızı tanımlamalısınız. Buna her koşulda devam etmelisiniz. Bu durumun getirdiği mutluluğun ailenize yaptığı katkıları göreceksiniz.

Anne olsanız da hep mevcut olacak olan o kişisel alanınızda huzurlu olmaya çabalamalısınız

Tüm zorluklarına rağmen, tüm sorumluluklarına rağmen, eğlencesiyle, neşesiyle, kahkahasıyla, sizi şaşırtmasıyla, sizin için en değerli varlık olan çocuğunuz ile geçirdiğiniz zamanın kıymetini bilmeli ve bu zamanın kalitesini sağlamalısınız. İşteki endişelerinizi, evinize girerken, arabanıza oturduğunuz andan itibaren kapattığınız kapının ardında bırakmalı, bu durumu ailenize yansıtmamalısınız. Evladınızla geçirebildiğiniz o değerli anları keyifle, gülerek eğlenerek geçirmeli ve az gördüğü annesiyle hasret gidermesine yardımcı olmalısınız.

Başka dünyalar ile kıyaslayarak değil, kendi dünyanızın koşullarında “en iyisi” olmaya çabalamalısınız.

“Elinizden gelenin en iyisini” yaptığınızı unutmamalısınız. En yoğun nöbet anlarında, en yorgun nöbet sonralarında desteğinizle gelişen, kökleri ve dalları sizin ulaştığınız noktalardan çok daha uzaklara ulaşacak olan o ağacın karşısına geçip, sunduğunuz katkı için sevinmeli ve tabi ki gururlanmalısınız. İşte bu duygu size yorgunluğunuzu, yaşadığınız zorlukları, kötü anıları unutturacak ve çocuğunuz uyanıp da “ANNE” dediğinde tüm dünya sizin olacak…

You may also like

Leave a Comment