Değerli Acil Tıp Üyeleri,

Türkiye Acil Tıp Derneği tarafından Toksikoloji Kursu 1 Mart 2017 tarihinde   Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma  Hastanesi'nde düzenlenecektir.

Kurs yeri:Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Binası Konferans Salonu 4.kat

İletişim için ; 

Aytül Kuşçu

Çankaya Mah. Cinnah Cad. No: 51/10 Çankaya – Ankara
Tel : 0312-438-1266
Faks  : 0312-438-1268

1 Mart 2017

8.00 – 8.30

Kayıt

 

8.30 – 9.00

 Pretest

 

9.00 – 9.40

Toksikolojide Semptomatoloji.

Doç. Dr. Serkan Emre Eroğlu

9.40 – 10.20

Dekontaminasyon nedir?

Doç. Dr. Özge Onur

10.20 – 10.40

ARA

 

10.40 – 11.20

Toksikolojide Tanı Araçları

Prof. Dr. Arzu Denizbaşı

11.20 – 12.00

Antidot tedavisi ve ekstrakorporal tedavi

Prof. Dr. Arzu Denizbaşı

12.00 – 13.00

ARA

 

13.00 – 13.40

Karbon Monoksit Zehirlenmeleri

Uzm. Dr. Erkman Sanrı

13.40 – 14.20

Antidepresan Zehirlenmeleri

Uzm. Dr. Murat Carus

14.20 – 14.40

ARA

 

14.40 – 15.20

Parasetamol Zehirlenmeleri

Prof. Dr. Mehtap Bulut

15.20 – 16.00

Alkol Zehirlenmeleri

Doç. Dr. Özlem Güneysel

16.00 – 16.30

Posttest

 

0 comment
0 FacebookTwitterPinterestEmail

BİRİNCİ GÜN (Temel eğitim)

25 Aralık 2017

08.00- 08.30

Kayıt ve Açılış

 

08.30- 09.00

 Pretest

 

09.00-09.40

Toksikolojide Semptomatoloji ve Toksidromlar

Prof.Dr.Zeynep Kekeç

09.40-10.20

Dekontaminasyon ve Antidot Tedavileri

Uzm.Dr.Sinan Karacabey

10.20-10.40

ARA coffee icon ile ilgili görsel sonucu

 

10.40- 11.20

Toksikolojide Tanı Araçları

Uzm.Dr.Süveyda Yeşilaras

11.20-12.00

Ekstrakorporal tedaviler

Doç.Dr.Serkan Emre Eroğlu

12.00-13.00

ARAcoffee icon ile ilgili görsel sonucu

 

13.00-13.40

Karbon Monoksit Zehirlenmeleri

Doç.Dr.Gülhan Kurtoğlu

13.40-14.20

Antidepresan Zehirlenmeleri

Doç.Dr.Engin Deniz Aslan

14.20- 14.40

ARAcoffee icon ile ilgili görsel sonucu

 

14.40-15.20

Parasetamol Zehirlenmeleri

Doç.Dr.İsa Kılıçaslan

 15.20-16.00

Alkol Zehirlenmeleri

Doç.Dr.Özlem Bilir

16.00- 16.30

Posttest (Temel eğitim için)

 

İKİNCİ GÜN (Eğitici eğitimi) *

26 Aralık 2017

09.00-09.40

Organofosfat zehirlenmeleri

Doç.Dr.Ayça Akpınar 

09.40-10.20

Digoksin zehirlenmesi

Yrd.Doç.Dr.Ferudun Çelikmen

10.20-10.40

ARAcoffee icon ile ilgili görsel sonucu

 

10.40- 11.20

B- bloker ve Ca kanal blokeri zehirlenmeleri

Doç.Dr.Özlem Köksal

11.20-12.00

Antikonvulzan zehirlenmeleri

Uzm.Dr.Bulut Demirel 

12.00-13.00

ARAcoffee icon ile ilgili görsel sonucu

 

13.00-13.40

Sokak ilaçları ile olan zehirlenmeler

Uzm.Dr.Feriyde Çalışkan 

13.40-14.20

Mantar zehirlenmeleri / Herbal Zehirlenmeler

Uzm.Dr.Erkman Sanrı 

14.20- 14.40

ARAcoffee icon ile ilgili görsel sonucu

 

14.40-15.20

Warfarin zehirlenmesi ve tedavi protokolleri

Uzm.Dr.Murat Çetin

15.20-16.00

Yeni kuşak antikoagulanların toksitesi

Prof.Dr.Arzu Denizbaşı

16.00- 16.30

Posttest (Eğitici eğitimi için)

 

Kapanış

 

 

**Eğitici sertifikası almak için en az  2 yıllık uzman olmak veya Toksikoloji alanında ek eğitim almış olmak şartını hatırlatmak isteriz.

0 comment
0 FacebookTwitterPinterestEmail

BİRİNCİ GÜN (Temel eğitim)

13. Mayıs.2017

8.00- 8.30

Kayıt ve Açılış

 

8.30- 9.00

 Pretest

 

9.00-9.40

Toksikolojide Semptomatoloji

Doç.Dr.Kenan Ahmet Türkdoğan

9.40-10.20

Dekontaminasyon nedir?

Uzm.Dr. Mehmet Yiğit

10.20-10.40

ARA

 

10.40- 11.20

Toksikolojide Tanı Araçları

Uzm.Dr. Süveyda Yeşilaras

11.20-12.00

Antidot tedavisi ve ekstrakorporal tedavi

Uzm.Dr.Erkman Sanrı

12.00-13.00

ARA

 

13.00-13.40

Karbon Monoksit Zehirlenmeleri

Uzm.Dr.Erkman Sanrı

13.40-14.20

Antidepresan Zehirlenmeleri

Uzm.Dr. Mehmet Yiğit

14.20- 14.40

ARA

 

14.40-15.20

Parasetamol Zehirlenmeleri

Yrd.Doç.Dr. Ali Duman

 15.20-16.00

Alkol Zehirlenmeleri

Doç.Dr. Cem Ertan

16.00- 16.30

POSTTEST (temel eğitim için)

 

İKİNCİ GÜN (Eğitici eğitimi) *

14. Mayıs.2017

9.00-9.40

Organofosfat zehirlenmeleri

Uzm.Dr. Süveyda Yeşilaras

9.40-10.20

Digoksin zehirlenmesi

Doç.Dr.Kenan Ahmet Türkdoğan

10.20-10.40

ARA

 

10.40- 11.20

B- bloker ve Ca kanal blokeri zehirlenmeleri

Prof.Dr.Arzu Denizbaşı

11.20-12.00

Antikonvulzan zehirlenmeleri

Prof.Dr.Arzu Denizbaşı

12.00-13.00

ARA

 

13.00-13.40

Sokak ilaçları ile olan zehirlenmeler

Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Atilla

13.40-14.20

Mantar zehirlenmeleri

Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Atilla

14.20- 14.40

POSTTEST (eğitici eğitimi için)

 

Kapanış

 

 

*Eğitici eğitimine katılım için en az  2 yıllık uzman olmak şartı vardır.

 

0 comment
0 FacebookTwitterPinterestEmail

Acil servislerin olmazsa olmaz antidotu nalokson hem moleküler özellikleri hem de farmakokinetik etkileri sayesinde farklı yollardan uygulanabilen bir ilaçtır. Bilinen odur ki hem kaza ile hem de istismar amaçlı pek çok opioid türevi ile zehirlenmeleri Acil servislerde tedavi etmek zorunda kalıyoruz. Bu zehirlenmelerin farklı kaynaklara göre değişse bile yaklaşık %80’ i kaza ile alma suretiyle gerçekleşiyor. Yine önemli olarak vurgulamak gerek ki ölümlerin yaklaşık %75’ i daha önce madde bağımlısı olmayan kişilerde görülüyor ve hekim tarafından başlanmış opioid türevinin dozunun  ayarlanmasının bozulması nedeniyle mortalite artıyor.

 

Şekil 1. Bu dağılımda x- ekseninde “yıllar” ve y-ekseninde ise “total mortalite” sayıları mevcut. Koyu çizgi ve kareli eğri reçete edilmiş opioidleri, açık çizgi ve üçgenli eğri ise eroin ile olan mortaliteyi göstermekte.

Hasta hangi nedenle opioid zehirlenmesine maruz kalırsa kalsın Nalokson standart ve etkili tedavi için verilmesi gereken altın antidot. Hayatı tehdit edici ve santral sinir sistemini baskılayıcı opioid zehirlenmelerinde hemen uygulanması gerekiyor. Naloksonun en önemli özelliği μ-reseptörlerine yüksek afinitesi olması ve lipofilisitesini fazla olması. Bu sayede reseptöre bağlı olan agonisti yerinden ederek etkisini de geriye döndürür.

 

Şekil 2.  Reseptör düzeyinde etkileşim. Nalokson antagonist  olarak reseptöre bağlandığı zaman agonist veya parsiyel agonist etkilerinin sinyalleri tamamen yok olur. (Kaynak: Straus MM, Ghitza UE, Tai B. Preventing deaths from rising opiod overdose in the US. Subst Abuse Rehab. 2013, 4: 65-72)

Artık bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlanan opiod zehirlenmeleri nedeniyle  toplum genelinde nalokson çalışmaları yapan ülkeler naloksonun genel anlamda rahatlıkla kullanılabilmesi ve mortalitenin azalması için pek çok çalışma yaptılar. Otoenjektörle ve nazal sprayler halinde nalokson uygulamaları başlatıldı ve sonuçları kıyaslandı. FDA özellkle bu iki form için inceleme ve önerilerini aşağıdaki tablodaki gibi sundu.

Şekil 3. FDA önerileri ve çekinceleri doğrultusunda otoenjektör ve nasal spray halinde nalokson uygulamaları hakkında özet tablo yukarıda. Özellikle otoenjektör için çekince olarak bir yaş altındaki çocuklarda iğne uzunluğunun emniyetli olup olmadığının belirsizliği vurgulandı. Nazal spray uygulamaları için daha çok belirsizlik tarif edildi. Yukarıdaki raporun detaylarında eksik olan çalışmalar vurgulandıktan başka ilacın saklanma süresi, ortam ısısı ve ortamdaki nem gibi faktörlere de dayanarak etkisinin tanımlanması istendi.

Acil servislerde biz Acil Tıp hekimleri olarak naloksonu intravenöz uygulamaktayız. Ancak sahada intramuskuler veya intranazal formlar uygulamalar hakkında yayınlar da yapıldı. Bu konuda Barton ve Kelly’ nin yaptığı farklı çalışmalarda başarılı sonuçlar da yayınlandı.

Şekil 4. Bu görselde bu konuda 4 önemli çalışma ve kıyaslamaları mevcut. Aşağıdaki makalelerde sonuçları yayınladılar;

Barton ED, Ramos J, Colwell C, et al. Intranasal administration of naloxone by paramedics. Prehosp Emerg Care. 2002;6:54–58. (Hastane öncesi uygulama için )

 

Barton ED, Colwell CB, Wolfe T, et al. Efficacy of intranasal naloxone as a needleless alternative for treatment of opioid overdose in the prehospital setting. J Emerg Med. 2005;29:265–271. (Bu makalede intranazal uygulamadan sonra nalokson başarısız olursa hangi fiziksel bulgular olacağı tanımlandı)

Kelly A-M, Kerr D, Dietze P, et al. Randomised trial of intranasal versus intramuscular naloxone in prehospital treatment for suspected opioid overdose. Med J Aust. 2005;182:24–27. (Bu makalede nalokson enjeksiyonları ile intranazal uygulamaların solunum sayısı üzerindeki etkileri kıyaslanmış)

Kerr D, Kelly A-M, Dietze P, et al. Randomized controlled trial comparing the effectiveness and safety of intranasal and intramuscular naloxone for the treatment of suspected heroin overdose. Addiction. 2009;104:2067–2074 (Yine enjeksiyon ve nazal uygulamalar kıyaslanmış ama farklı dozlar denemiş)

Prospektif olarak tasarlanmış olan Barton’un analizleri ve Kelly’ nin RKÇ olarak yazdığı makalelerde bilinç düzeyinde solunum sayısında nalokson cevaplarının başarısı gösterilmiştir.

Çalışmaların tümünü okumanızı tavsiye ederim ancak kolaylık olsun diye vurgulanması gereken önerileri maddeleyelim;

  1. Opiod etkisi  ile oluşan yan  etkiler etki süresi, formulasyon, lipofilisite, doz, uygulanma yolu, başlangıç, titrasyon veya çoklu opioid kullanımı gibi faktörler tarafından belirlenir.
  2. Nazal yoldan verilen naloksonun biyoyaralanımı intramuskuler yoldan verilene göre daha azdır ve daha yüksek doz gerekir.
  3. Intranazal opioid kitleri evde kullanmak için kullanışlıdır ve opiode bağlı mortaliyeti azaltır.
  4. Otoenjektör uygulamaları FDA tarafından da onaylanmış olup emniyetli olarak kullanılabilirler.
  5. İntramuskuler nalokson uygulaması solunum sayısını düzletmek açısından ve  ek doz nalokson gerektirme olasılığı daha az olduğu için nazal uygulamaya daha üstündür.
  6. Yan etki veya istenmeyen etkiler intranazal ve intramuskuler uygulamalarda benzer orandadır.
  7. Hastalar veya kullanıcılar otoenjektör uygulamasını intranazal uygulamalara göre daha kullanışlı bulmuşlar (kendilerine bir simulasyon eğitimi verildikten sonra)

Değerli okurlar; Nalokson ilacına ulaşmamız zor oluyor. Ama umarım tüm bu formulasyonlara ulaşmamız mümkün olur. İyi okumalar dilerim.

 

0 comment
0 FacebookTwitterPinterestEmail

Günümüzde uyuşturucu niteliğindeki ilaçlar ve bu ilaçlarla ilişkili sorunlar toplum sağlığını ilgilendiren ve acil servislerde giderek artan bir sorun olarak görülmektedir. Bu nedenle çeşitli kuruluşlar uyuşturucu ilaçların bölgesel trafiğini ve yeni ortaya çıkan çeşitliliğini yerinde ve eş zamanlı olarak mercekle araştırmaktadır. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TÜBİM), yetkili resmi kuruluş olarak, üyesi olduğu Avrupa (EU) Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi’ne(32 ülkeden üyesiyle;TheEuropean Monitoring Centre for Drugs and Drug Addiction-EMCDDA) düzenli olarak veri göndermektedir. En son Türkiye 2018 Uyuşturucu Raporu ile 2017 verileri paylaşılmıştır. Ancak bu veriler uyuşturucu madde çeşitliliğindeki yeni trendleri ve akut etkilerini kapsayacak şekilde acil servis bazlı değildir. Tam da bu nedenle EMCDDA himayesinde uyuşturucu maddelere bağlı akut toksisite nedeniyle Avrupa’daki acil servislere yapılan başvuları incelemek üzere, 2014’de Euro-DEN Projesi (European Drug Emergencies Network) adı altında bir araştırma grubu oluşturulmuştur. Euro-DEN Plus (2015’den beri yenilenen proje adı) Araştırma Grubu her yıl olduğu gibi bu yıl da, , 22 Avrupa ülkesi ve Türkiye’nin de özellikle davet edilmesiyle birlikte, Lizbon toplantısında bir araya geldi. Türkiye’ye yapılan bu davetin amacı, Türkiye’den uyuşturucu maddeler konusunda tek uluslararası ve acil servis bazlı olan bu yayının yazarı tarafından sunumu ve grup çalışmasına katkı sağlaması olmuştur. Tabii mümkünse, gelecekte de Türkiye’den Euro-DEN Plus çalışmalarına desteğin devam etmesi istenmiştir. Yeni yılda yayınlanacak olan toplantı raporlarını beklemeden, bu toplantıdaki izlenimlerimi özetle size aktarmak istiyorum.

1- Euro-Den Plus verilerine göre Avrupa çapında uyuşturucu madde kullanıcı sayısında 2015’e göre daha az bir artış yaşanmaktadır. Avrupa genelinde madde kullanımında yaş ortalaması 30’larda (Türkiye’de 25 civarında olarak daha genç yaş) ve erkek  cinsiyet baskın olarak görülmektedir.

2- Başvuru şekli olarak ambulans, yaya veya yakınları tarafından yapılan acil servis başvurularında anlamlı yaş farkı bulunmamıştır.

3- Uyuşturucu madde kullanımı ve ilgili sorunlar nedeniyle acil servise başvuru sebepleri başında sentetik kannabinoidler ilk sırada yer almaktadır. Oysa Avrupa’da (ve dünyada) geçmiş yıllarda uyuşturucu madde sorununda opioidler ilk sırada yer almaktaydı. Reçete edilen uyuşturucu niteliğindeki ilaçların kötüye kullanımına bağlı başvurular ise %12’lerde yer almaktadır. TÜBİM’in yıllık uyuşturucu raporunda ise Türkiye’de ilk başta sayılan uyuşturucu maddeler sentetik esrar (kannabis) türevleri ve takibinde kokain, ekstazi (amfetamin) ve captagon (metamfetamin) anılmaktadır.

4- Sentetik kannabis reseptör agonistleri daha korkutucu klinik (bilinç düzeyinde azalma, ajitasyon, nöbet, hipotansiyon, aritmi) ve entübasyon oranları (%5) ile ilişkili bulunmuştur. Bu klinik etanol varlığında kötüleşmektedir. Doğal kannabis kullanımında ise daha çok hipertermi, çarpıntı ve hipertansiyon şikayetleri izlenmiştir. Taburculukları sentetik türevlerine göre daha yüksektir. Entübasyon gerekliliği eroin ve türevleri için %15 olup, MDMA (amfetamin türevleri) ve benzodiazepin kullanımında da sık olarak gözlenmektedir. Atipik prezentasyonlar içinde kokainle ilişkili iskemik enterokolit örneğine yer verilmiştir.

5- Uyuşturucu kullanımına bağlı nöbet gelişim (%6-47) nedenleri içinde ilk sırada opioidler, bunu takiben nörostimulanlar, sentetik kannabinoidler ve GHB (Gama hidroksibütirik asit-C4H8O3) türevleri yeralmıştır. Buna rağmen taburculuk oranı %40 bulunmuştur. GCS<8 olarak başvuranlarda madde alımına bağlı nöbet geçirme olasılığı 3.3 kat arttığı ifade edilmektedir. Madde kullanımı nedeniyle gelişen nöbet sonrası entübasyon oranı %13.8 ve 5.5 kat artmış olasılık riski tespit edilmiştir. Alkol kullanımı nöbet riskini artıran etmen olarak yer almaktadır.

6- Toplantıda acil servisi terk (self-discharge) özel olarak ele alınmıştır. Tekrarlayan başvurularda 3 kat fazla olasılıkta acil servisi izinsiz terk gözlenmiştir. Tüm Euro-DEN üyesi ülke acillerindeki başvurular içinde %17 civarında görülmüştür. Bunların %8-39’u tedavi sırasında gerçekleşmiştir. En çok Münih (%66) olmak üzere Prag ve Dublin’de fazla izlenmiştir. Türkiye acilindeki izinsiz terkler ise %17 olarak benzer ortalama seviyelerde bulunmuştur.

7- Gün geçtikçe piyasada artan yeni sentetik türevlerle kullanıcıları (bağımlıları) ve sağlıkçıları şaşırtmakta olan uyuşturucu maddelerin tespiti konusunda doğrulayıcı testlerin önemi vurgulanmıştır. İmmünassay yöntemlerle sınırlı uyuşturucu türü için duyarlılık olsa da, bunun pozitif veya negatif şüpheli sonuçlar nedeniyle tek başına yeterli olmadığı, sonrasında doğrulama testi için seçili vakalara gaz kromotografisi veya diğer ileri test yöntemlerinin kullanılması gerektiği belirtilmiştir.

8- Reçete edilen ilaçlar içinde kötüye kullanımın arttığı ve pregabalin başta olarak opioid kötüye kullanımları tespit edilmiştir.

9- Nörostimülan kullanımına bağlı acil başvurularında artan trend kokain ve MDMA yönünde belirlenmiştir.

10- Opioid ve sentetiklerin kullanımında yeni trend fentanil ve türevleri (4-FA ve XTC; özellikle Hollanda’da)yönünde artış olduğu tespit edilmiştir.

11- GHB (Gamma hidroksibutirat) ve GBL’nin(GBH sağlayıcısı/prokürsörü gama butirolakton) kulüp ilacı olarak artan trendi ve santral depresan klinik etkisi önemle vurgulanmıştır.

12- Avrupada bazı ülkelerin (İspanya gibi) kendi içinde EMCDDA gibi ulusal uyuşturucu madde izleme veri ağı (network) kurarak takip ve denetimlerini verilerle sağlamlaştırdığı örnekleriyle anlatılmıştır.

13- Acil servis bazında uyuşturucu maddelerle ile mücadele kapsamında toplanan verilerin yorumlanmasında,vakalara atanan      ICD 10 kodlamasının yetersizliği vurgulanmış ve esas olarak ICD 11 kodlamasına geçilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu kodlamada maddenin net tanımlanması ve etkilerinin ayrıntılı olarak belirtilmesinin yanında, kim tarafından yapılması gerektiği de tartışılmıştır (doktor veya yardımcı sağlık personeli tarafından yapılmasının fark yarattığı belirtildi).

14- Uyuşturucu  madde kullanımına bağlı sorunlarla acil servise başvuruda bulunan hastaların yasal otoriteye bağlanması durumu söz konusu olmamıştır. Avrupada süre gelen, bu hastaların sosyal servise bağlanarak tedavi ve takiplerinin sürdürülmesidir. Özel hasta gruplarına (çocuk, gebe, ileri yaş gibi) yönelik farklı bir yaklaşım belirtilmemektedir. Bunda hasta mahremiyetinin korunması ilkesi sınırlayıcı olarak belirtilmiştir.

Görüldüğü gibi uyuşturucu madde sorunuyla mücadelede acil servislerden geçen bu hasta grubundan öğrenilebilecek ve mevcut durumu bire bir yansıtan veriler sağlanabilmektedir. Böylece, bu maddelerin toksik etkisi altındaki hastayla yakından ilgilenmek durumunda kalan acil tıp hekimi bu verileri takip ederek hasta yönetimini güncelleyebilmektedir.

Doç. Dr. Feriyde Çalışkan, MD, Ph.D

SB, İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Acil Tıp , Akupunktur, Toksikoloji

0 comment
0 FacebookTwitterPinterestEmail
@2024 – All Right Reserved. Designed and Developed by Themis