Sağlıkta şiddetin önlenmesi ve tıbbi malpraktise ilişkin kanun teklifi



Kamuoyunda uzun zamandır gündemde tutulan Kadına ve Sağlık Çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkindüzenlemeler içeren “Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM AdaletKomisyonu’nda kabul edildi. Kabul edilen kanun teklifinde hekim, diş hekimi ve diğer sağlık çalışanları için sağlıkta şiddettin önlenmesi ve tıbbi malpraktis sorununa çözüm için maddeler bulunmaktadır.

Sağlıkta şiddete ilişkin düzenlemeler:

Sağlıkta şiddetin önlenmesi ile ilgili düzenleme “…madde 9: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 100’üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinde yer alan “silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra3, bent e)” ibaresi “Kasten yaralama(madde 86, fıkra 3, bent b, e, f)” şeklinde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.

i) Kadına karşı işlenen kasten yaralama suçu

j) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu şeklinde olmuştur.

Kanun teklifinin bu maddeye ilişkin gerekçesinde sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında ve görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçları tutuklamaya ilişkin katalog suçlar arasına alınmaktadır denmektedir. Ancak bilinmektedir ki aynı Ceza Muhakemesi Kanununda katalog suçlar olarak tanımlanan suçlara eklenen madde 3359 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Temel Kanununa 2/1/2014 yılında ek madde 12 olarak eklenmiş ancak pratiktebu hüküm uygulanmadığı gibi uygulayıcıların bu kanundan haberdar oldukları konusunda ciddi şüpheler vardır. Bu yönüyle bakıldığında sağlıkta şiddet olaylarının 2014 yılından günümüze artarak devam ettiği gerçeğine, yeni düzenlemekanunun görünür bir yerde olması dışında şiddeti engellemek adına yeni bir şey söylememektedir.

Eğer bu kanun teklifindeki amaçlardan biri de cezanın caydırıcılığı açısından ilgili kanun maddelerinin uygulayıcılara daha da görünür kılınması ise, yine Sağlık Hizmetlerinin Temel Kanunun içinde yer alan “Ek fıkra: 15/4/2020-7243/28 md” kanun maddesinin de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na eklenmesinin etkili olacağı görüşündeyiz.  Acil servis hekimleri olarak çalışma barışımızı ve motivasyonumuzu bozan şiddet olayı sadece fiziksel şiddet değil daha da fazla olarak maruz kaldığımız hakaret ve tehdit içeren psikolojik şiddettir. Ancak kanun teklifinde bu konuda bir düzenlemenin olmaması kanun teklifinin şiddeti önleme konusunda yetersiz kalacağı aşikardır.

Tıbbi malpraktise ilişkin düzenleme:

Kanun teklifi ile getirilen bir diğer düzenleme tıbbi kötü mesleki uygulama (tıbbi malpraktis) konusundadır. Kanun teklifinden önceki durumda adli soruşturma açılabilmesi kamuda çalışan hekim, diş hekimi ve diğer sağlık çalışanları 4483 sayılı kanun çerçevesinde yetkili merciinin iznine bağlı idi. Vakıf üniversiteleri ve özel hastanelerde çalışan hekim, diş hekimi ve diğer sağlık çalışanları için ise soruşturma izni alınmasına gerek yoktu.

Yeni kanun teklifi ile özel hastane ve vakıf üniversitelerinde çalışan hekim, diş hekimi ve diğer sağlık çalışanları için de soruşturma izni alınması şartı getirilmektedir. Soruşturmaya izin verecek yetkili mercii hem kamuda çalışan sağlık personelleri için hem de özel hastane ve vakıf üniversitesinde çalışan sağlık personelleri için yeni oluşturulan Mesleki Sorumluluk Kurulu olmaktadır. Önceki uygulama dikkate alındığında yeni getirilen düzenleme ile hekim, diş hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarının yapmış olduğu bir uygulamadan dolayı şikayet halinde, soruşturma izni veren merciinin sağlığı bilen ve sahadan gelen kişilerden oluşması olumlu bir gelişmedir.

Kanun teklifinde “Kamu kurum ve kuruluşları ve devlet üniversitelerinde görev yapan hekim ve diş hekimleri ve diğer sağlık mensuplarının sağlık mesleğinin icra kapsamında yaptıkları muayene teşhis ve tedaviye  ilişkin tıbbi işlem ve uygulamalar nedeniyle idare tarafından ödenen tazminattan dolayı ilgilisine rücu edilip edilmeyeceğine ve rücu miktarına, ilgilinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanıp kullanmadığı ve kusur kurumu gözetilerek Mesleki Sorumluluk Kurulu tarafından bir yıl içinde karar verilir” demektedir. Rücu işlemi için eyleme geçmeden Mesleki Sorumluluk Kurulunun bir kontrol mekanizması olarak bulunması müspet bir durumdur. Ancak tıbbi işlem ve uygulamalar sebebi ile idare tarafından ödenen tazminatların kasıt olmadığı sürece devletin üstleneceğine dair bir ifade kanun maddesinde bulunmamaktadır.

Tıbbi Malpraktis kasten olabileceği gibi bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeni ile hastanın zarar görmesidir. Tıbbi malpraktis davalarında kusur sorumluluğuçoğunlukla taksirle olmaktadır. Kasıt ile oluşanlar çok daha azdır. Bizim de temennimiz kasıt dışında oluşan tıbbi malpraktis kaynaklı tazminatların rücu edilmemesidir ancak kanunda bunu destekler bir madde bulunmamaktadır.

Sonuç olarak getirilen kanun teklifi ile sağlıkta şiddetiönlemek için getirilen düzenlemeler geçmiş uygulamalar ve yukarıda anlatılan sebeplerden dolayı hekim, diş hekimi ve diğer sağlık çalışanlarının beklentilerinin uzağındadır. Sağlıkta şiddetin önlenmesi ve sağlık sisteminin diğer problemlerinin çözümü için daha geniş katılımlı, sahada problemleri bilenlerinde sürece dahil edilerek çözüm önerilerinin arandığı toplantılara olan ihtiyaç bir kez daha kendini göstermiştir.

Türkiye Acil Tıp Derneği Hukuk Komisyonu

Paylaş Paylaş