Home Portre Bir Toksikoloğun Hikayesi

Bir Toksikoloğun Hikayesi

by Mehmet Alp Akın
0 comments

Toksikoloji ile ilgili yaşadığım süreci anlatacağım bu yazı umarım siz değerli hekim arkadaşlarım için yol gösterici ve motive edici olur. İtiraf etmeliyim ki böyle bir süreci kaleme almak rutin makale yazmaktan daha zormuş!

Ben Aynur Şahin. 2012 yılından itibaren acil tıp uzmanıyım ve yaklaşık 3 yıldır KTÜ Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim dalında öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım. 2018 yılı Mart ayında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Ana Bilim dalı’ na bağlı Klinik Toksikoloji Bilim Dalı’nda yaklaşık 5 yıl süren toksikoloji doktora eğitimimi tamamlayarak bu konuda ilk PhD ünvanı alan acil tıp uzmanı oldum. Toksikoloji’ ye olan sempatim fantastik roman ve öykülerde sıklıkla yer alan “iksir-sihir” merakımdan dolayı çok eski yıllara dayanmakta. Akademik olarak klinik toksikolojinin geri dönüşümsüz olarak hayatıma girmesi ve kaderimi tam anlamıyla değiştirmesi ise 2011 yılında Trabzon’da TATD’ nin Türkiye Acil Tıp Kongresi kapsamında gerçekleşen MENATOX (Middle East North African Toxicology Ascociation) sempozyumunun sayesinde oldu. O sempozyuma katılmam ve en son oturuma kadar oradaki konuşmacıları soluksuz dinleyişim geleceğimi belirleyen en önemli anlardan bir tanesiydi. MENATOX’un hem kurucusu hem de başkanı olan aynı zamanda ABD’de Emory Üniversitesi Acil Tıp Anabilim dalı ve klinik toksikoloji bilim dalında öğretim üyesi olan Dr. Ziad Kazzi ile tanışmamın akademik hayatımda izleyeceğim yol haritasını belirlememde çok fazla katkısı oldu. Kendisinin Georgia Poison Centre’da 1 aylık toksikoloji rotasyonu teklifinden yaklaşık 5 ay sonra Atlanta’ da idim. Her ne kadar 1 ay çok uzun bir süre olmasa da oradaki sistemin işleyişine ve multidisipliner bölümlerin görev paylaşımı iyi yapıldıktan sonra günde yaklaşık 300 adet çağrıya cevap veren, gerek telefon üzerinden gerek yapılan vizitlerle hasta takibini eksiksiz yapan yoğun bir zehir danışma merkezini hem hastalar hem de sağlık çalışanları için etkili kullanabildiklerine tanık olmak unutulmaz bir deneyimdi benim için. Rotasyondan döndüğümde kararımı vermiştim en önemli hedefim toksikolog olmak ve klinik toksikoloji bilim dalının ABD’de olduğu gibi ülkemizde çok iyi bir seviyeye ulaşabilmesi için yapılması gereken her şeyi yapmak olmuştu.

Atlanta’dan döndükten yaklaşık 3 ay sonra acil asistanlığı sürecimi tamamladım ve mecburi hizmetimi yapmak üzere İzmir Dr. Faruk İlker Bergama Devlet Hastanesi’ne atandım. Mecburi hizmetimi sürdürürken ülkemizde mevcut olan toksikoloji doktora programlarını inceledim. Birçok program vardı fakat bu programların birçoğu moleküler, farmasötik, çevresel, adli toksikoloji ile ilgiliydi. Benim asıl aradığım ise klinik toksikoloji içerikli olması idi. MENATOX sempozyumunda konuşmacılar arasında Türkiye’den sadece DEÜ Tıp Fakültesi Farmakoloji AD Klinik Toksikoloji bilim dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Yeşim Tunçok vardı ve kendisiyle de tanışma fırsatım olmuştu. Üniversitelerinde klinik toksikoloji doktora programı açacaklarından kısaca bahsetmişti. Mecburi hizmet görevini yaparken DEÜ’de Farmakoloji AD’ da doktora yapan bir hekim arkadaşın geçici görevle Bergama Devlet hastanesi’ne tesadüfen atanması sayesinde Yeşim Hoca’nın bahsettiği programa başvuruların başladığını ve bu doktora programına sadece acil tıp uzmanlarının başvurabileceğini öğrendim. Daha detaylı bilgi alabilmek için Klinik Toksikoloji Bilim Dalı öğretim üyeleri olan Prof. Dr. Yeşim Tunçok, Prof .Dr. Şule kalkan ve Doç Dr. Nil Hocaoğlu Aksay ile iletişime geçtim. Programın içeriğinin temel mekanizmaları anlamak adına genel farmakoloji temelinde başlayıp sonrasında diğer tüm derslerin kliniğe hitap ediyor olması, bölümün mesai saatleri içinde de olsa acil servise zehir danışmanlık hizmeti vermesi, öğretim üyelerinin önceki yıllara ait 7/24 zehir danışma hizmeti verme deneyimine sahip olmaları programı tercih etmemdeki en önemli etkendi. Doktora şartlarını sağladıktan ve mülakat sınavından sonra 5 yıllık macerama diğer 2 acil tıp uzmanı arkadaşımla birlikte başlamıştım. Haftanın 2 tam günü orada bulunmamız gerekiyordu. Bu durum ben İstanbul Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Araştırma Hastanesine atandıktan sonrada değişmedi.

 Doktora programının içeriğini genel hatlarıyla şu şekilde tanımlayabilirim; Toplamda doktora programına devam eden 3 acil tıp uzmanı olduğumuz için dersi anlatan öğretim üyesiyle birlikte oldukça interaktif şekilde konuları tartışıyorduk. Her hafta düzenli olarak yapılan genel seminer programına katılıyor ve zaman zaman sunumlar yapıyorduk. İlk 2 yılın sonunda almam gereken dersleri tamamladıktan ve doktora yeterlilik sınavını başarıyla geçtikten sonra tez sürecim başladı. Tezim TUBİTAK 3001 projesiydi ve konusu alfa amanitin toksisitesinde yeni bir antidot adayı olabileceğini düşündüğümüz resveratrolün etkililiğinin hem invivo hem invitro koşullarda incelenmesi idi. Zorlu bir tez süreci danışmanım olan Doç. Dr. Aylin Arıcı’nın hem akademik hem manevi anlamda hayatım boyunca unutamayacağım çok büyük desteğiyle birlikte tamamlandı ve araştırmamız SCI indexinde yer alan bir dergide makale olarak yayınlandı. Makale yayına kabul edildikten sonra tez savunmasına girdim ve toksikoloji doktora programının ilk mezunu olarak Mart 2018’de PhD ünvanımı aldım.

Şu an KTÜ Tıp Fakültesinde kendi acil birimimizde 7/24 intoksikasyon hastalarına zehir danışma hizmeti vermekteyim. Yoğun bakım ihtiyacı olup olmamasına veya yer durumuna bakılmaksızın hem il içi hem il dışı tüm intoksikasyon hastaları anabilim dalımızca kabul edilmekte olup gerekli takip ve tedavisi yapılmaktadır. Kısa bir süre içinde kritik bakı ünitemizde açılacağından bu yoğun bakım hizmetinin bölgenin tüm ihtiyacını karşılayabileceğini düşünmekteyim. Bunun dışında eğitim programımızda hem intörn hem de araştırma görevlilerine gerek seminer programı dahilinde gerek düzenlenen sempozyum ve kurslarla klinik toksikoloji konusunda anabilim dalımızda görev yapan tüm öğretim üyesi arkadaşlarımın desteği ve özverisiyle eğitim verilmektedir. Yakın zamanda açılması planlanan simülasyon merkezimiz bu eğitimin kalitesini daha da üst düzeye çıkmasına katkı sağlayacaktır.

Klinik toksikoloji yan dal eğitimi şu an ABD’ de başta acil tıp uzmanlarına olmak üzere çocuk acil tıp uzmanlarına, anestezi uzmanlarına, dahiliye uzmanlarına ve farmakoloji uzmanlarına verilmektedir. Amerika’daki yan dal eğitiminde zehir danışma merkezi olmazsa olmazdır. Her üniversitesinin kendi eyaletine hizmet veren zehir danışma merkezi bulunmakta olup hem sağlık profesyonellerine hem de halka hizmet vermektedir. Zehir danışma merkezlerinin en büyük katkısı ise gereksiz acil servis başvurularının önüne geçmek ve düzenli yıllık raporlarla o bölgenin intoksikasyon profilinin belirlenmesine ve gerekli önlemlerin alınmasına yardımcı olmaktır. Zehir danışma merkezinde mutlaka her vardiyada klinik toksikolog bulunmakta ve özellikle yatış/takip gereken hastalara ayrıca yatak başı konsültasyon hizmeti de verilmektedir. Tabi bu profesyonel sürecin ülkemize uyarlanması bu konuda eğitim almış ve deneyimi bulunan hekim sayısının mevcut durumundan dolayı zor ama imkansız değil. Amerika’daki hem medikal toksikoloji yan dal eğitimini hem de zehir danışma merkezi işleyişini ve koordinasyonu daha iyi anlamak, deneyimlemek üzere birkaç ay içinde Atlanta’da Emory Üniversitesi’nde “international medical toxicology postdoctoral fellowship” programı kapsamında 1 yıl süreyle bulunacağım. Orada kazanacağım deneyimlerin özellikle ülkemizdeki toksikoloji yan dal eğitiminin şekillenmesinde, etkin, uluslararası standartları olan bölgesel özelliklere göre zehirlenen hastalar için kendi algoritmalarını oluşturabilecek profesyonel zehir danışma merkezlerinin kurulmasına katkısı olacağı inancındayım. Tabi bu süreç bireysel emeğin dışında, içinde yer almaktan her zaman gurur duyduğum anabilim dalımızın saygıdeğer öğretim üyelerinin; asistanlık sürecimden itibaren üzerimde çok emekleri olan başta Prof.Dr. Abdülkadir Gündüz ve Prof.Dr. Süleyman Türedi olmak üzere Dr. Öğr. Üyesi Özgür Tatlı ve Dr. Öğr. Üyesi Yunus Karaca’nın fedakarlıkları sayesinde gerçekleşecek çünkü 1 yıl kısa bir zaman aralığı değil. Tabi en büyük fedakarlığı tüm hayatım boyunca hem maddi hem manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen ailemin yapması gerekecek. Ancak harcanan tüm emeklerin, yapılan tüm fedakarlıkların ilerleyen zamanlardaki kazanımlarımıza değeceğini biliyorum.

Bu yazıda paylaşmak istediğim çok fazla sayıda anıyı elimden geldiğince özetlemeye çalıştım. Şu ana kadar hayattan deneyimlediklerime dayanarak gönül rahatlığıyla ifade edebilirim ki sarf edilen her emeğin karşılığı zamanı gelince alınıyor. Ayrıca gerçekleşmesi ne kadar zor, ne kadar imkansız gözükürse gözüksün kurulan hayallerden asla vazgeçilmemeli en azından en son çabayı gösterene kadar diye düşünüyorum.

Son olarak hem acil tıp uzmanlığı eğitimimde hem toksikoloji doktora eğitimimde üzerimde her türlü emeği olan KTÜ Tıp Fakültesi Acil Tıp AD ve DEÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji AD’ da görev yapan tüm hocalarıma, acil tıp uzmanı olarak çalışırken doktora programına devam edebilmem için özveride bulunan Dr. Faruk İlker Bergama Devlet Hastanesi, Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi ve KTÜ Tıp Fakültesi Acil Tıp AD’da çalıştığım tüm mesai arkadaşlarıma, böylesine yoğun bir hayat temposunda pes etmemem için her türlü desteği veren hayat arkadaşım Sinan ve canım oğlum Berat Eren’e, böyle bir konsepte yazı yazma deneyimini bana sağladığı için Dr. Öğr. Üyesi Yusuf Ali Altunci başta olmak üzere derginin yayınlamasında emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Hoşçakalın…

You may also like

Leave a Comment