Kimyasal gazlara maruziyet ve genel önlemler


Kimyasal gaza maruz kalmış hasta acil servise ilk geldiği zaman ajanın ne olduğunu bilmek her zaman mümkün değildir. Ancak her zaman kişisel korunma ekipmanlarının hazır olması ve giyilmesi şarttır. Aksi ispatlanmadan tüm vakaların bulaşma riski olacağını kabul etmeliyiz. Kontamine olabilecek tüm bölgelerin ve özellikle eğer hasta kendi gelmişse triyaj alanının temizliği önemlidir. Haberli olarak getirilmiş ise de tüm hastane girişleri ve çevresi güvence altına alınmalıdır. Hem hasta hem de hastayı acil servise getiren personel dikkatlice dekontaminasyon uygulamalarına tabii tutulur. Hazırlıklar tamamlanıncaya, ortam güvenceye alıncaya dek kadar hastayı dışarıda tutup, kişisel korunma ekipmanı giymeden hastaya müdahale edilemez. İdeal şartlarda hasta dekontaminasyonu hastane dışında yapılmış olarak acil servise gelmelidir. Bol su ile yapılan dekontaminasyon uygulaması hem mekanik olarak faydalıdır hem de hidroliz etkisi nedeniyle etkilidir. Genel kural olarak %0.5 hipokloritli  su ve alkali sabunla dekontaminasyon  etkili yöntemler olarak kabul edilebilir. Yıkama sırasında eğer deride açık yara varsa fazla ovmamak gerekir.

Klor gazının özellikleri ve insan üzerinde etkisi

En son Suriye’ de kullanıldığını öğrendiğimiz kimyasal silah olarak klor gazı kolay üretilebilen ve ucuz bir kimyasal ajan olarak bu tür saldırılarda sıklıkla kullanılır. Boğucu kokulu, yeşilimsi sarı renkli gazdır. Periyodik çizelgenin 7. grubunda öbür halojenlerle birlikte yer alan klorun simgesi Cl, atom numarası 17, atom ağırlığı 35,453'tür. Havadan yaklaşık 2,5 kat ağırdır; suda az çözünür (Wikipedia). Bu madde halojen olarak sınıflanan bir kimyasal olduğu için kolaylıkla sıvılaşan bir gaz formundadır. Ne yazık ki solusyon halinde klorlu su altın gibi bir minerali bile etkileyebilir. İnsan dokuları üzerinde ise penetrasyonu çok fazladır.

Klor gazı aynı fosfen gazı gibi pulmoner yoldan toksik etksini gösteren bir ajandır. İnhalasyon veya topikal kontakt yoluyla insana bulaşır. Klor gazı irritasyon yapar ve boğulma hissi ile birlikte hem santral hem de periferik hava yollarında  yaygın enflamasyona neden olur. Bu gaz ilk kullanılan kimyasal savaş ajanı olup pek çok kez kitlesel imhalara neden olmuştur.  Klor gazına ilk  maruziyet sonrası dakikalar içinde klinik olarak gözde irritasyon, burun akıntısı, öksürük, boğulma ve nefes darlığı gelişir. Daha sonra maruziyet devam ettikçe ciltte irritasyon, kusma ve apne görülür. Havayollarında enflamasyon ve akciğer ödemi ile hasta kaybedilir.

Klor gazı maruziyetinde tedavi destek tedavisi şeklinde uygulanır. Hasta dekontamine edildikten sonra tıbbi müdahale başlar. Hastada A (havayolu), B (solunum) C (dolaşım)  yaklaşımı sağlanır. Hastalara oksijen tedavisi hemen başlamalı, bronkodilatatör tedavisi uygulanmalıdır. Erkenden  hava yolununun korunması için endotrakeal entübasyon uygulanmalı ve mekanik ventilasyon desteği verilmelidir. Hastalar yoğun bakımda yakın takip ve tedavi gerektirirler. Bu hastalarda zor entübasyon olabileceği hatırlanmalı ve alternatif çözümler de mevcut olmalıdır.  Kardiyojenik olmayan pulmoner ödem tablosu geliştiği için PEEP uygulamaları bu hastalarda faydalı olmaktadır ve daha düşük FIO2 ile hastaya tedavi yapılabilmektedir. Hastada 24 saatten daha uzun süre %50’ den yüksek FIO2 ile tedavi verilirse toksisite artmaktadır. Uzun takiplerde mümkün olan en düşük FIO2 verilmesi optimal solunum tedavisidir. Hastada pulmoner ödem tablosu olduğu için aldığı ve çıkarttığı sıvı yakın takip edilmelidir.  Sıvı kısıtlaması veya diüretik tedavisi de gerekirse uygulanır. Göz hasarları oftalmolojik olarak dekontaminasyondan sonra antibiyotikle takip ile tedavi edilmelidir. Cilt lezyonları tedavisinde ise termal yanıklarda olduğu gibi yara bakımı, tetanoz profilaksisi ve analjezi uygulanır. Kortikosteroidler özellikle solunum yollarındaki enflamasyonun tedavisi için önerilmektedir ama kanıt düzeyi belli değildir. Kortikosteroidler inhale veya sistemik olarak verilebilir. Ayrıca lidokain (%4 lik solusyon) ve sodyum bikarbonat nebulizasyonu da faydalı olarak bildirilmiştir. Antibiyotik profilaksisi ise kanıta dayalı değildir.

Özet olarak bu tür maruziyetler için önceden tanımlanmış resmi algoritmalara uymak ve bu eğitimlere sürekli katılarak hazırlıklı olarak davranmak en doğru yaklaşımdır. 

Paylaş Paylaş