Sinema ve Tıp


Sinema ile tıp, hastalıkları konu edinen ve hekim-hasta ilişkilerini içeren senaryolarıyla yıllardır bir aradadır. Dünyaca ünlü ve popüler olan bazı dizi veya filmlerin konusunu aynı zamanda yazarlık da yapan hekimlerin yazdığı çeşitli romanlar oluşturur. Hatta çoğu zaman da daha profesyonel bir iş çıkarmak adına yapımcılar senaryo kısmında hekimlerden destek alırlar. Bu konuda ilk aklıma gelen filmlerden birisi olan ‘’Awakenings’’ bir ensefalit salgınından etkilenen hastaların tedavi sürecini konu edinmektedir.  Filmin senaristlerinden olan Oliver Sacks hem bir yazar hem de bir nörologdur ve eserlerinde çoğunlukla hastalarından ilham almıştır.

Aynı şekilde, mesleki tecrübelerinden yola çıkarak yazdığı kitaplar Türkiye’de son dönemlerin popüler dizilerine ilham kaynağı olan Gülseren Budayıcıoğlu da bir psikiyatristtir. Tıp fakültelerinin vazgeçilmez filmi olan ‘’Patch Adams’’ Dr. Hunter Doherty Adams’ın hayatını konu alır. ‘’Lorenzo’s Oil’’ adrenolökodistrofi hastalığını, ‘’A Beautiful Mind’’ ise John Nash’in yaşamı üzerinden şizofreniyi konu edinmektedir. Dünyanın en uzun süreli medikal draması olan İngiliz yapımı ‘’Casualty’’ bu yıl 35. yılını kutlamakta ve kurgu bir hastane olan Holby City Hospital’in acil servisinde yaşanan olayları anlatmaktadır. Grey’s Anatomy, Dr. House ve Good Doctor (bizdeki uyarlamaları sırasıyla: Doktorlar, Hekimoğlu ve Mucize Doktor) gibi diziler, yine, hekim-hasta ilişkilerini ve çeşitli hastalıkların tedavi süreçlerini konu edinmiştir. Jurassic Park’ın yazarı ve filmin senaristlerinden Michael Crichton çeşitli konularda yazdığı romanlarla dünyaca ünlü bir yazar olmasının yanı sıra aynı zamanda bir hekimdir.

Bunlardan ‘’Lorenzo’s Oil’’ ve ‘’Mad Max: Fury Road’’ filmlerinin senaristi George Miller’ın da bir hekim olması ve sinema sektörüne üniversitenin son sınıfında çektiği bir kısa film ile giriş yapmış olması, daha büyük projelere imza atabileceğim konusundaki ilham kaynağım olmuştur.

Bu Tür Yapımlar Neden Sevildi?

Hastane içerikli yapımlar ülkemizde oldukça ilgiyle takip edilmektedir. Bunun sebebi aslında insanların izlerken belki de kendilerinden bir şeyler bulabilmesidir. Fakir bir erkek olarak zengin bir fabrikatörün kızıyla evlenebilmeniz Yeşilçam’ın bir konusudur veya yolda yürürken aniden bir kara delikten geçip geçmişe veya geleceğe gitmeniz sadece bilim kurgularda olurken; hayatınızın herhangi bir döneminde hasta veya hasta yakını olarak acil servise ayak basabilirsiniz. Bu durum hayatın gerçekleriyle uyuşur ve herkesin başına gelebilir. İşte insanlar da bu tür yapımları izlerken kendilerini oradaki hastanın ve hasta yakınlarının yerlerine koyuyorlar, hastanın iyileşip iyileşmeyeceğini merak ediyorlar ve belki de kendileri hastayken fark etme şanslarının olmadığı, hastanede onlar için çabalayan hekimleri görüyorlar bu dizileri veya filmleri izlerken.

“Film Gibi Hayatlar, Film Gibi Acil Servisler”

Acil servisleri hayatın kendisi olarak görüyorum. Her türlü duyguyu içinde barındıran yerlerdir acil servisler. Sevinç, hüzün, endişe, mutluluk iç içedir. Bazen kısa bir çay molası verdiğinizde hasta yakınlarından dinlediğiniz hayat hikayeleri içinizden ‘’görmediğimiz, duymadığımız ne hayatlar var; aynen film gibi…’’ diye geçirmenize neden olur. Acil servisler her türlü sosyo ekonomik yapıdan insana ev sahipliği yaptığı için buralarda her türlü yaşamla karşılaşabilirsiniz. Her yaşam da o insanın başrolünü üstlendiği kendi filmidir aslında.

“Yazdım, Kestim, Biçtim”

On ila onbir yaşlarında kısa bilimkurgu hikayeleriyle yazmaya başladım. İlerleyen yıllarda biraz daha hayata dair, daha gerçekçi yazılara, küçük piyesleri sahnelemeye yöneldim. Üniversite döneminde kameralı cep telefonları yaygınlaşınca düz yazılar senaryolara, senaryolar kısa filmlere dönüştü. Senaryoyu oluşturamadığımızda ‘’en azından fragmanını çekelim’’ diyerek filmi olmayan fragmanlar çektik.

“En çok eğlendiğim de bu fragmanların kurgu aşaması olurdu”

Bu hobinin bana çeşitli katkıları da oldu. Fragmanların seslendirmesini yaptığım için diksiyonuma ve tonlamalarıma biraz daha dikkat etmek zorunda kaldım. Fragmanda veya sahnelerde kullanılacak müziği seçerken Hans Zimmer, Ennio Morricone, Vangelis, Zbigniew Preisner, Peter Gabriel gibi birçok müzisyenin eserlerini dinleme durumunda kaldım. Bu da müzik kültürümün gelişmesine katkı sağladı. Afişleri hazırlarken de fotoşop tekniklerini öğrendim.

“Yazmanın Antidepresan etkisini hissettim”

Her insanın pişmanlıkları, keşkeleri, değiştirmek istediği şeyler vardır ve kafası bunlarla meşgulken kendini rahatlatacak bir uğraş arar. Kimisi sessiz bir odada müzik aleti çalar, kimisi ayna karşısında kendi kendine konuşur, kimisi motoruna veya arabasına atlayıp araç onu nereye götürüyorsa oraya gider. Ben de yazmayı seviyorum, yazdığım karakteri hayal etmeyi, onu gözümde canlandırmayı seviyorum. Bir hikaye veya senaryo yazarken bir yandan kağıda veya her nereye yazıyorsanız, aslında oraya içinizi döküyorsunuz. Yazdığınız hikayedeki Tarık veya Türkan karakterleri sizsinizdir; yaşamak istedikleriniz, hayal ettiklerinizdir. ‘’Böyle bir insan olsam acaba hayatım nasıl olurdu?” veya ‘’Öyle değil de böyle yapsam sonucu ne olurdu?’’ diye düşündüklerinizin cevabıdır. Başkasına veya kendinize anlatamadığınız, itiraf edemediğiniz şeyleri o karakter üzerinden anlatırsınız.

“Kendinizde hoşunuza gitmeyen yönleri uzaklaştırmanıza yardımcı olur”

Bazen senaryo akarken öyle bir an gelir ki karakteri senaryoda yok edersiniz ve farkında olmadan rahatladığınızı hissedersiniz. Çünkü karakter zamanla kendinizde sevmediğiniz özellikleri kazanır ve onu senaryodan çıkartarak kendinizden de o özellikleri uzaklaştırdığınızı hissedersiniz.

“Hayat ile kamera önünde oynanan senaryo çok benzer aslında”

Bizler hekim olarak her ne kadar kendi yaşamlarımızı yaşasak da mutlaka birilerinin hayatına dokunuyoruz, birilerinin yaşamlarının farklı bir şekilde yönlenmesine aracılık ediyoruz. Her insanın yazılmış bir hikayesi, rol aldığı bir senaryosu var ve o senaryonun yazarı sizi o hikayeye isteyerek veya istemeyerek dahil ediyor.

“Her oyunun gidişatını değiştiren replikler vardır”

Bir tiyatro oyununda o an önemsizmiş gibi görünen ancak yanlış söylendiğinde veya unutulduğunda oyunun gidişatını tamamen etkileyen, oyunun etkisini yitirmesine sebep olan replikler ve sahneler vardır. Böyle bir durumda oyunu toparlayabilmek için ya çok tecrübeli ve soğukkanlı olmanız gerekir ya da o an perdenin kapanması gerekir.

“Tecrübe ve soğukkanlı olmak oyunun seyrinde çok önemlidir”

Hekimliği de buna benzetiyorum aslında. Hastaya hızlı bir şekilde müdahale etmeniz, hızlı bir şekilde karar vermeniz gerekir. O an yaptığınız veya yapmadığınız bir tedavi veya müdahale hastanın durumunu etkileyebilir. İşte böyle bir durumda çok tecrübeli ve soğukkanlı olmanız gerekir. Aksi takdirde sahnedeki oyuncular, yani siz ve hasta için perde kapanır.

Bu yazı Acil Tıp Bülteni’nin Eylül 2021 tarihli 9. sayısında yayımlanmıştır.

Galeri


Paylaş Paylaş