BEYAZ KOD


Uygulanma şekli, işlevselliği ve uygulamadaki sorunlar

Yazar: Av Gonca Karakaptan

Hukuk köşemizin bu sayımızdaki konusu, bana çokça gelen bir soru olan “Beyaz Kod” konusu üzerine sorularınızı cevaplamaya çalışacağım.


Sağlık sektörü dışındaki okurlarımız ve mesleğe yeni başlayacaklar adına öncelikle “Beyaz Kod” nedir?

“Beyaz Kod” sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek için kullanılan bir tedbir ve acil durum yönetim aracıdır. Sağlık çalışanları sözlü yahut fiziksel şiddet olaylarına maruz kaldıklarında gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması ve bu şiddete karşı yasal sürecin başlatılması için beyaz kod bildiriminde bulunulur.

Beyaz kod sonrası hukuki süreç nasıl işliyor?

Beyaz kod bildirimi Başhekimlik, Emniyet gibi ilgili makamlara doğrudan ulaşıyor. Taraf ifadeleri ve darp varsa adli olgu raporu gibi temel belgeler dosyaya girdikten sonra, dosya Savcılığa sevk ediliyor. Savcı’nın dosyada eksik gördüğü hususlar varsa sizi bir de kendisi ifadeye çağırabilir, ama genellikle emniyette alınan ifade yeterli bulunuyor ve dava aşamasına gelinene dek hekimin adliyeye gitmesini gerektirecek bir durum olmuyor.

Tehdit suçu uzlaştırma kapsamında olduğu için, eğer olayımız tehditse, soruşturma süreci uzlaştırma aşamasından geçiyor. Bazı hekimlerimiz saldırgan şahıs ceza alsın diye uzlaşmayarak dava sürecine girmeyi tercih ederken, bazı hekimlerimiz uzlaşma aşamasında hastaneye malzeme aldırma yahut hayvan barınaklarına bağış gibi, saldırgan şahsın eskaza topluma faydalı bir şey yapması karşılığında uzlaşmayı kabul edebiliyor. Savcı iddianamesi tamamlandıktan sonra ise doğrudan kamu davası açılıyor.

Hekim beyaz kod verdikten sonra şikayetini geri çekse dahi olay kamu davası olarak devam ediyor mu? Yoksa tamamen kapanmış mı oluyor?

Beyaz kod davaları kamu davası niteliği taşıdığı için, hekim hangi aşamada şikayetini geri çekerse çeksin dava kendiliğinden devam ediyor. Fakat uğraş gerektiren bazı davalarda, “ortada şikayet yoksa olay anlatıldığı kadar ciddi olmayabilir demek ki” bakış açısıyla sanık düşük ceza veya beraat alabiliyor.

Biliyorum o yoğun tempoda adliyeye gidip duruşma beklemek yorucu ama açıkladığım sebepten ötürü, hekimlerimizin her davada şikayetçi ve takipçi olmalarında fayda olduğunu bilmelerini istiyorum.

İlk duruşmada hakimler rutin olarak “şikayetçi misiniz” ve “davaya katılmak ister misiniz” diye soruyor. Katılma talebi dediğimiz şey nedir?

Şikayetçi olmakla davaya katılmanın hukuki mahiyeti farklıdır. Davaya katılmak, davanın tarafı olmak anlamına gelir ve “katılan” sıfatına sahip olmak kişiye bazı haklar kazandırır (karara itiraz etmek gibi).

Örneğin, “şikayetçiyim ama katılmak istemiyorum” derseniz, davada taraf olamazsınız, dolayısıyla sanık hakkında beraat kararı verilmesi halinde üst mahkemeye itiraz edemezsiniz. Tavsiyem, hekimlerimizin yargılamada eksik/hatalı buldukları durumlara karşı söz hakkına sahip olabilmeleri için katılmak istediklerini söylemeleri yönünde.

Bildiğim kadarıyla, Derneğimizin beyaz kod davalarında üye hekimler için yaptığı girişimler var. Bunlardan biraz bahsedelim.

Evet, üyelerimiz adına beyaz kod davalarına Dernek hizmeti kapsamında ücretsiz hukuki destek veriyoruz. Davalarını Savcılık aşamasından karar aşamasına dek onlarla birlikte takip ediyoruz. Şimdilik Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden talep gördük, davalarımız devam ediyor, üyelerimizin bu konudaki hukuki destek taleplerinin zamanla her bölgeye yayılacağını düşünüyoruz.

 Beyaz Kod sistemi yeterince işe yarıyor mu?

Esasen yetersiz kalsa da işe yaradığına inanıyorum. Hekimlerimiz umudu kesmiş gibi görünüyor, onlara “evet, eğer sicili temizse HAGB(Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması) alıp hapse girmeyecek, ama 5 yıllık süre boyunca başkasına ağzını açıp tek laf etmeye korkacak. Yok korkmayacak kadar pişkinse de belasını zaten başkasından bulup ikinci olayında hapse girecek, bizim davamız buna zemin hazırlayacak” diyorum.

Bu sebeple beyaz koddan umutlarını kesmemelerini önersem de, beni esas üzen, sağlık çalışanlarını korumak amaçlı düzenlenmiş halihazırda mevcut kanun maddelerinin dahi uygulanmasında sorunlar yaşanması. Bu durum, medyaya da yansıyan tatsız olayların son bulmasının uzun süreç ve yoğun uğraşlar gerektirdiğini gösteriyor.

Uygulama sorunu olan kanun maddesini biraz açalım…

“Sağlıkla İlgili Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 21. maddesi gereğince, kasten işlenen suçlarda yani hakaret, tehdit, darp gibi beyaz kodu kapsayan her tür suçta, şüpheli şahıs kolluk görevlilerince alıkonulup savcı karşısına çıkarılmalı. Bu, eğer nöbetçi savcı hemen görmek istemiyorsa şüphelinin bir gece nezarette kalması anlamına geliyor.

Bazı davalardaki sanık profili, genç olsun yaşlı olsun histerik tavırlarından yahut hekimlere negatif bakış açısından ötürü saldırgan tavır sergileyen insanlar. Sicili temiz bu profil açısından bir gece nezarette kalmak çok büyük bir caydırıcılık içerecektir.

Fakat maalesef ki bazı üyelerimizden aldığım bilgiye göre, kendisine hakaretler tehditler savuran kişi, ifadesi alındıktan sonra kolluk görevlilerince gereği yapılmadığı için elini kolunu sallayarak hekim arkadaşın etrafında dolanmaya devam ediyor. Bu durum, doğal olarak çalışma ortamının güven hissini ve hekimlerin çalışma şevkini yok ediyor.

Açıkçası karakolda ifade vermek, bazen hekimler için yorucu olabiliyor. (Özellikle nöbet çıkışı olanlar için) Hekim Beyaz Kod verdikten sonra ifadesini nöbetten çıkıp ilgili karakola gidip vermek zorunda mı? Polisler hekimin beyaz kod sonrası ifadesini hastanede alabilir mi? Bunun kanuni bir dayanağı var mı?

Yine 21. madde gereğince, mağdur sağlık çalışanının ifadesi işyerinde alınmalıdır. Bu prosedüre de uyulmadığı için hekim zaten mağdur olmuşken, bir de nöbet çıkışı karakola gidip ifade vermek zorunda kalıyor.

Yani beyaz koda bağlı olarak kısmi de olsa caydırıcı bir izlenim oluşturabilecek olan bu kanun maddesinin uygulanmaması, suçluya cesaret hekime ise külfet veriyor. Kolluk görevlileri genellikle “bir ara karakola gelirsiniz” diyerek işi yokuşa sürebiliyor. Oysa ki nöbet çıkışı karakola gitmek haklı olarak hekimlerimiz için ek külfet ve stres yaratıyor.

Yasal düzenlemeler yetersiz olsa da, mevcut olanın uygulanmaması sonucu koruma tedbirleri ne yazık ki daha da işlevsiz kalıyor. Esasen Derneğimiz, bu konuda kanunun doğru şekilde uygulanması için İçişleri Bakanlığı ile iletişime geçti. Bakanlık tarafından gelen cevabi yazı ise, “biz Emniyet birimlerini zamanında bilgilendirdik” minvalinde idi. Bu durum maalesef ki Bakanlık’ın bu madde uygulamasında ciddi bir yaptırım için harekete geçmeyi planlamadığını gösteriyor. İlgili yazışma, incelemek isteyen okurlarımız için sosyal medya ortamında mevcut bulunmakta.

Bakanlık’tan aradığımız desteği bulamadığımız için, TATD olarak, danışanlarımızı, ilgili yasa maddesinin uygulanmasını talep ederek haklarını korumaları yönünde bilgilendiriyoruz. Gerektiğinde, olay yerine gelen kolluk görevlileri ile yaşanan çekişmeyi gidermek için telefonda görüşüyoruz. Bütün okurlarımıza da beyaz kod bildirimini takiben olay yerine gelen kolluk görevlilerine, 7151 Sayılı Kanun 21. maddeyi öne sürerek, şüpheliyi ifade sonrası serbest bırakmamaları gerektiğini hatırlatmalarını ve eğer ki kendilerine “siz ifade için karakola gelirsiniz” denmişse aynı Yasa gereğince ifadelerinin hastanede alınması gerektiği hususunda ısrarcı olmalarını tavsiye ediyorum. Böylelikle, gözardı edilen bu maddenin uygulanır hale gelmesini dayanışma ile yaygınlaştırmamız mümkün olabilecektir.

Çabalarımız, çabalarınız sonucu daha güvenli ve huzurlu bir çalışma ortamına kavuşmanızı dilerim.

Paylaş Paylaş